Mantar 3


3'üncü Bölüm / 1'inci Kısım

Myxomycetes örneklerinden Fuligo septica  (Yenmez) Bkz:

Son iki yazımda mantar tutkusunun insanlık tarihi ile başlamış olabileceğini anlattıktan sonra:  mantar toplama hakkının var olan hukuksal prosedürünü size aktarmaya çalıştım.

Bunlara ek olarak mantar toplamak için kılık kıyafet seçimi başta olmak üzere bir takım bilgileri ki -bunlar benim önerilerimdir-  sizlerle paylaştım.

Yabanhayatına dair öğrenmemiz gereken çok sayıda farklı bilgiler var.

Bu bilgileri farklı yazılı kaynaklardan okuyarak öğrenmeye çalışmak elbette ki doğru adımlardır.

Unutulmaması gereken bir şey var. Kitapta okuduklarınızla gerçekte yaşananlar arasında zaman zaman önemli farklılıklar olabilir.

Mesela iki kuru dal parçasını kitapta okuduğunuz veya televizyonda seyrettiğiniz  gibi birbirine sürterek bir ateş yakın!

İki sene evvel Serdar Kılıç bir vesile ile Çamlıdere'ye gelerek misafirim oldu. Yabanhayatı üzrine sohbet ettik.

Bir süre sonra kendisinden  dalları birbirine sürterek ateş yakmasını rica ettim.Yarım saat kadar uğraştı.

İşin sonunu "işte böyle bir şey olacak" diyerek gülüşerek eylemi sonlandırdık.

Olmaz mı? Olur tabi. En az 2 saatinizi alır. O da becerebilriseniz! 

-!.. 

Ünlü  (!) reklamı izlemişsinizdir. Ne diyor? "Sağlam basıcan bu hayatta!" 

-!..

Ayağınızı sağlam basacaksanız 3 tane çakmağı farklı şekillerde suya karşı izole edilmiş olarak üstünüzde saklayabilirseniz!

Onu bunu bilmem ateş hazır demektir.  Anlatmak istediğim bu. Aksi takdirde kulağımı çok çınlatırsınız.  

"Tecrübe" denilen ve asla alınıp satılamayan bir olgudan bahsediyorum.Sadece ve sadece yaşanarak kazanılan bir meziyet...

Dolayısıyla yabanhayatı içinde bir aktivite gerçekleştirmek istiyorsanız sizden daha deneyimli biri ile yola çıksanız sizin için " iyi olur" derim.

"Mantar avcılığı"nın çok masum bir eylem olduğunu da sanmayalım.

Yeni başlayanlar için dışarıdan bakıldığında basit bir aktivite gibi görülebilir.

Ormanın o muhteşem güzelliği sizi kucakladığı gibi alır götürür de  "farkında" bile olmazsınız!

Dilerseniz buna bir an için "orman sarhoşluğu" diyelim. 

Denizlerde sıkça yaşanan derinlik sarhoşluğu ( Azot narkozuinert gaz narkozunitrojen narkozu veya Martini etkisi olarak da bilinir ) gibi olmasa da sonucu sizi aynı akıbete sürükleyebilir. 

Bir de bakarsınız ki en yakın arkadaşınızın sesini bile duyamıyorsunuz.

Eğer oryantasyon bozukluğu da yaşıyorsanız... Panik anı başlamak üzeredir.

Şimdi bu önemli sorunu "nasıl aşabiliriz?" sorusuna yanıt bulmaya çalışalım.

BEL ÇANTASI  TAŞIMA ALIŞKANLIĞI

Şimdi  anlatmaya çalışacağım tedbirler, yabanhayatının yoğun yaşandığı ilçeleri, köyleri yayla ve meraları kapsar.

Örnek vermem gerekir ise Çamlıdere ilçesi her yönü ile anlatacaklarıma uygun bir doğal yapıya sahiptir.

Benim oturduğum site ve civarı daha şimdiden ayıların uğrak yeri oldu.

Hemen hemen her gün bıraktığı nottan (!)  sürekli kuşburnu yediğini  anlıyoruz.

Ayı notu!

Kışın ise kurtlar site çevresini asla terk etmiyor.

Sitede kışın kaderlerine terk edilen köpekleri hazin bir son bekliyor.

Kurt sürüsünden  ayrılan bir dişi kurt köpeklerin arasına karışarak onlara aşk vaat ediyor!..

Sürüden ayrılan köpek, dişi kurdu takip ederek ormanın derinliklerine kadar umutla koşuyor.

Onu bir anda "ham" yapıyorlar!.. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmadan da öte bir son...

-!.. 

Yabandomuzları bahçeme  zaman zaman bakım (!) yapıyor. Aç kalmasalar ,bu hayvanların ilçe merkezinde ne işi var?

Boğazı yüzerek geçen yabandomuzlarını anımsıyor musunuz?  

Bilmeyip de merak edenler için anlatmak isterim.

Yayla ve meralardaki yabani meyve ağaçları bir dönemin orman bakanının emri ile kesildi!

15-20 sene kadar bir zaman önce olduğunu zannediyorum. Bakan siyasi beklentiler içinde bir kanunun altına imza attı.

"Orman içinde kalan yayla mera ve benzeri alanlarda arazinizin tapusu varsa bahçenizdeki meyve ağaçlarınız kesebilirsiniz" denildi"   

Köylü ne yaptı? Ormanın içindeki yabani meyve ağaçlarını odun niyetine kesti!.

Köylü şimdi feryat ediyor.

Boyalı basın da işin aslını bilmeden sallıyor.

Ayılar köyleri bastı! Bkz

Ayı ne yapsın? Karnını nasıl doyuracak?

Pazara mı gitsin!

AVM'ne mi! 

-!... 

Son 10 seneye yakın bir zamandır, orman içlerine meyve ağaçları dikildiğini duyuyorum. Bu işe vesile olanları gönülden kutlamak isterim.

Ana konumuza dönelim.

Doğaya isterseniz  "sadece yürüyüş yapmak için"  çıksanız bile üstünüzde taşımanız gerek "olmazsa olmaz" diyebileceğimiz bir kaç şey var.

Uygun ayakkabı, hava ve yöre şartlarına uygun bir giysi, düdük, çakmak, bıçak, şapka, baton, telefon, matara ve sizi en az 4-5 saat besleyebilecek yiyecek.

Bu işi kelimenin tam anlamı ile mükemmel yapmak isteyenlere bir önerim olacak. Saymış olduğum onlarca malzemeyi her seferinde bir araya getirmekte zorlanabilirsiniz.

Size belinize takabileceğiniz bir kaç çanta örneği önermek isterim. 45.00 TL'den başlayarak en pahalısı 60-70 TL civarında...

Bu basit bir model olabileceği gibi doğa ile fazla derece haşir neşir olan insanların tüm ihtiyaçlarını kapsayabilecek bir model de olabilir.   

Günlük her türlü ihtiyacı taşıyabilecek bir seyahat kemeri

Orman ve kırsal alanda taşınabilecek bir kemer örneği

Orman ve kırsal alanda taşınabilecek bir diğer kemer örneği (Kullandığım kemer)

Önemli olan bu kemerlerde ne taşıdığınızdır.

Ben kemerimin içinde taşıdığım malzemeleri çıkartarak sizler için fotoğrafladım. Aşağıdaki tüm malzeme bu kemerin gözlerinden çıktı. En tepeden başlayarak soldan sağa gitmek kaydı ile sıralayalım.

Çeşitli ışık kaynakları, yağmurluk, su filtresi, diş fırçası, düdük, çatal kaşık seti, çok ağızlı bıçak, pense, 2 adet ip, magnezyum çubuğu, fener, çıra 5 adet çakmak, düdük, pusula ışık kaynakları, yara bandı,

gözlük, balta, ısıtıcı, testere, bal, bıçak bant, düdük ve şarjlı küçük fener, portatif tornavida seti.  Görüldüğü üzere kabaca 30 farklı malzeme. bel çantasında taşınabilir.

Bu yaklaşımın  ileri boyutlarında  portatif ocaktan başlayarak pişirme kaplarına kadar uzanan malzemeleri taşımak için sırt çantası gerekecektir. 

Özde:  nereye gidiyorsanız, orada ne yaşamışsanız, ihtiyaca göre gereken malzemeyi bir araya toplamak sizin bileceğiniz bir iştir.    

Çok önemli bir konu başlığı da  nereye gideceğinizi en az  duyarlı bir yakınınıza haber vermeniz hayati ehemmiyet taşır. 

Dönüş saatinizi de söylemenizin faydası yaşanabilecek aksilikler için önemli bir tedbirdir.

Çok mu abarttığımı düşünüyorsunuz?  

Takdir sizin.

Çok yakın arkadaşım Kaan Otçu Kaz Dağları'nda sıradan bir yürüyüş sırasında uçuruma yuvarlandı.

Kayalara asılı olarak saatlerce yaralı olarak kaldı.

Ne silah sesini duyan oldu ne de çıkan canhıraş feryadı... 

Başından geçenleri yazabilirse (!)  ne demek istediğim o zaman daha kolay anlaşılacak.

 

KIRIKLAR

Sahanın taşlık veya  aşırı çalılık olması olası kırık ihtimalinin yüksek olması anlamını taşır.

Çalılık alanda tökezleme ihtimali çok yüksektir.

Dağ başındaki bir kırık kanamaya sebep olmuşsa acilen hastaneye yetişmeyi gerektirir.

Güçlü bir  şoför arkadaşı o zaman çok ararsınız. Baton, size ambülans gibi görünür.

Dilerim ki anlattıklarımı  gözünüzün önünde canlandırabiliyorsunuz. 

DÜDÜK 

Olmazsa olmazların başında gelir düdük. Boynunuzda taşımanız lazım. Başka seçenek bana göre yok.

Burnunun dibinde olmalı ki... İşe yarasın.

Genç insanlar "bekçi baba" ile tanışmadı. Daha doğrusu tanışamadı.  

Her mahallenin bir bekçisi vardı. Özellikle gece başlayan çalışma saatleri gün ışıyana kadar devam ederdi.

Ara ara çaldıkları düdük inanın bana uyuyan insanlara güven verirdi. Bir düdük sesine diğer bir düdük sesi karşılık verir, bu suretle farklı mahalleler arası irtibat kurulurdu. 

"Şimdi telsiz var" diyeceksiniz. Doğru var. Ama bana göre "fast food" tadında...

Eksenden yine saptık! Dilerim ki hoşgörü ile karşılarsınız.

Düdük bir nefeste çok uzun çalınırsa "Ben buradayım her şey yolunda sen neredesin" anlamı taşır.  Kısaca "ara ara haberleşmek" maksadı içerir. Mutlaka cevap vermeniz gerekir.

Cevap aynı ses uzunlukları ile olacak. Düdük kısa arlıklarla çok sayıda öttürüldüğünde bu sesin bir tek anlamı vardır "Başım belada yetiş".

Düdük sesi acil yardım çağrısı yapmanın yanı sıra, yaşanan problemi def etmek için caydırıcı bir unsur niteliğindedir.

Bu sese anında cevap verirseniz yardım talep edenin yalnız olmadığı anlamı çıkar ki...

Bu çok önemli bir katkıdır. Saldırganı ister istemez düşündürür...   

Düdük alırken dikkat edilmesi gereken bir kaç şey var. İyi düdük ne kadar hızlı üflerseniz üfleyin tıkanmaz. Yani ses kısılıp kalmaz.

Düdük üstünde pusula varsa o da tercih sebebi olabilir. Özde bu konuda en iyisi hangisi ise ona yönelin derim.

Kısacası "düdük" deyip geçmeyelim.

TELSİZ İLE KONUŞMA KAİDELERİ

Telefon çıktı, telsizin pabucu dama atıldı. Bana göre bu yanlış bir tespit. Telefonla her yerden irtibat kurulmayabilir. Nitekim hepimiz yaşıyoruz.

Ama telsiz kısa mesafelerde (2-3 km)  çok iyi iş yapar. Açık alanda bu uzaklık 10-15 km ye kadar çıkabilir

Anlatmaya çalıştıklarım amatör telsizleri kapsıyor.

Grupta 3-4 kişi var ve hepsinde de telsiz var ise keyiften dört köşe olmanız işten bile değildir.

Bu işin de bazı olmazsa olmazları vardır. Sahaya çıkmadan önce tüm cihazlar test edilerek aynı kanala getirilir. Mesela 20'nci kanal gibi. (9. Kanal acil yardım kanlıdır sürekli boş bırakılır.)

Bazı durumlarda kanal değiştirmek gerekir ise kanal numarası zikredilmeden "Diğer kanala geçelim" çağrısı yapılır. Bu kanalın hangi kanal olduğu yine sahaya inmeden yapılan konuşmada herkes tarafından bilinir.

Mesela bu da 28 olsun. Buna hep beraber karar alınır.

Bundan maksat kanala dışarıdan giren biri var ise kısa bir sürede olsa size özel konuşma imkanı tanır. Dilerim ki anlatabilmiş olayım.

Konuşma sırasında konuşan ne diyeceğini tamamen söylemeden diğer taşıyıcılar araya girmemelidir.

Bunu düzeni sağlayabilmek için konuşan tüm söyleyecekleri bitirdikten sonra cümlesini mutlaka "Tamam" kelimesi ile bitirmelidir.

Bu komuttan sonra cevap vermek isteyen de aynı komutla söylemini bitirir "Tamam" gibi. Tamam sesini duymadan hiç kimsetelsiz  mandalına basmamalıdır..

Telsizlerin pilleri bitmesin istiyorsanız aranızda özel anlaşmalar yapabilirsiniz. Telsizler kapalı durur. Düdük sesi duyulunca herkes telsizlerini açar.

Kısacası telsiz taşımak çok keyiflidir.

BIÇAK SEÇİMİ  ve  BIÇAK TAŞIMA USULÜ

Mantar toplarken özel amaçlı bir bıçak taşımanıza  gerek yoktur.  Önemli olan onu nasıl taşıyacağınızdır. Örnek vermek isterim.. Şundan emin olunuz ki mantar toplamak çok ama çok keyifli ve heyecan dolu bir eylemdir.

Kendinizi aşırı derecede bu işe kaptırırsanız, farkında bile olmadan büyük riskler alıyorsunuz demektir. Bunları başında açık ağızlı bir bıçakla dolaşmaktır. Toplayıcı işin heyecanına kendinşi kaptırdığı için bıçağı ikidebir cebine veya kılıfına koymaktan usanarak elinde taşımaya başlar. Hayati tehlikede aynı anda başlamıştır. Bir düşüş anında bıçağınız sizi yaralayabilir. Bu  yöntemden kesinlikle uzak durun.

Şimdi temsili olarak bazı sahneleri fotoğraflamaya çalıştım. 

Aşağıdaki karede boynumda sallanan en az 2-3 kg ağırlığında bir fotoğraf makinesi olduğunu farz edebilirisiniz.

Öne eğildiğimde makine görüş alanımı kısıtlıyor. Ayağıma mı bakayım, batonun ucuna mı?

Batonun ucunu sağlam bir zemine oturtmam lazım ki vücudumun yükünü ona verebileyim

Baton gömüldü dengem bozuldu. Empati yaparak yaşanan o anları anlamaya çalışın

Sol elimde mantar torbası var. Sağ elimde de baton. 1 ve  2 numarlı ağaçların yan dalları neredeyse birbirine geçmiş ve doğal bir engel oluşturmuş.

Buradan mutlaka geçmem lazım. Bu sahne çok sık yaşanır.

Sağ elimdeki batonu havaya kaldırıyorum. 

1 numaralı ağacın dallarını ileri doğru iterken ben de sağ taraf doğru bir daire çizmye çalışarak ileri doğru yavaş yavaş yürüyorum.

Fotoğraftaki yüz ve göz ifadelerimden de anlaşılacağı gibi dalların gerilerek yüzüme çarpma olasılığı kuvvetli. İşte burada iş gözlüğü takmış olsaydım problem büyük ölçüde çözülmüş olacaktı.

Mantarı poşete koymak yanlıştır.

Sağ elimdeki batonla dalları ileri iterek öncelikle yüzümü korurken 2'nolu ağacın da yan dallarını omuzumla berteraf ederek geçişi sonlandırıyorum. Bu arada mantar taşıdığınız torbanın da çalılardan uzak tutulması lazım. 5-6 kg bir ağırlık uzun bir yürüyüşte sizi fazlası ile yorar. Ağırlık bir problemdir. Torbayı çalılara takmamak ayrı bir problemdir. Bedeni ve fikri yorgunluk beraberce yaşanır.   

Bu fotoğrafları çeken Taner Bulut kardeşime hepiniz adına teşekkür ediyorum. O olmasa burada yazdığım pek çok şey havada kalırdı.

Taner Bulut / Sparasis Crispa / Camlıdere ve çevre ilçelerde "Tellice" mantarı diye anılıyor.

NEDEN BÜYÜK veya KÜÇÜK ŞAPKA / FOTOĞRAF MAKİNESİ!

Biryandan mantar toplarken aynı zamanda fotoğraf çekmek istiyor olabilirsiniz. Bana sorsanız mutlaka yapın derim. Öyle karelere rastlıyorsunuz ki... Makineniz yoksa geçmiş olsun.

Görülen enteresan mantarlar mutlaka fotoğraflanmalı. O karenin altına en azından erede çekildiği mutlaka yazılmalıdır. Bilgi ve belge bu suretle aktarılabilir.

Dolayısıyla fotoğraf çekmek isteyenler büyük şapka giyerse şapkayı yere ters olarak yatırınca çıkardığı objektifi güvenle şapkasının üstüne yatırabilir. Makro objektifi takar ve bu değişikliği defalarca gönül rahatlığı ile yapabilirisiniz.

Şapkanın başka bir sihiri işlevi yok. Fotoğrafçı değilseniz küçük şapkayı öneririm. Sğa sola takılmazsınız. 

MANTAR NASIL TAŞINMALI

Bu işin uzmanları mantarı sepetle taşınmasını öneriyor. Buna gerekçe olarak poşette taşınan mantarların havasızlıktan ötürü çabuk bozulacağını gösteriyorlar . Hatta zehirli hale bile dönüşebileceği yazılıyor.

Sepetin çok derin olması bile mahsurlu. Üst üste çok sıra olursa poşete yaşanan sıkıntıların sepette bile yaşanabilirmiş. 

Toplanan mantarların sepete konmadan evvel toplama mahallinde temizlenmesi, ayrı cins mantarların ayrı ayrı sepetlere dizilmesinin doğru işlem olduğu vurgulanıyor.

Mantarın bilinenin aksine protein deposu olmadı söylenerek"et tadında olmasının" bu yanlış inancın doğmasına sebebiyet verdiği anlatılıyor.  

Bu konuda benim söyleyebilecek bir tek sözüm bile olmaz. Öneriler son derece akılcı. 

Kanlıca Mantarı

Sizlere mantar hakında elimden geldiğince bilgi vermeye çalıştım. Üstelik mantar hakkında hemen hemen her şeyi yeni yeni öğrenirken.

Çamlıdere'den ayrılma vakti geldi.  Kedilerim yüzünden ayrılamıyorum.

Bazı anneler 2. kere doğum yaptı. Yavrular küçük kışı çıkaramazlar diye onları büyütmeye çalışıyorum.

Ne çok "boş iş" değil mi?

Nasıl terk edebilirsiniz?

Yorulduğumu hissediyorum,

Dolayısıyla bir süre için sizlerden izin istiyorum,

Dilerim ki beni anlayışla karşılarsınız...

"Yürünmez öyle hep bazen durulur..." 

Büyük şair Can Yücel'in dediği gibi...

Durma zamanı...

Mehmet Emin Bora

14 Kasım 2014 Çamlıdere / ANKARA

Bu yazı 5354 kez okundu...