Eski Avcılara
ESKİ AVCILARA...
Küçükken babamın arkadaşlarından Terzi Akın Amcaya giderdim. Şimdiki gibi hazır giyim yaygın olmadığından çocuk elbiselerimizi de Terzi Akın Amca dikerdi. Tabii provası, kumaş vermesi derken epeyce gidilip gelinirdi. Pantolon dizi tamirleri de cabası... Akın Amca avcıydı. En küçük fırsatta bile soluğu avda alırdı. Dükkanında hep avcı amcalar oturur, gürültülü bir şekilde sohbet ederler, güler eğlenirlerdi.
Akın Amca’nın dükkanının duvarları kesilmiş ve teğellenmiş elbiselerin yanısıra keklik, av köpekleri ve avcı resimleri ile süslüydü. Akın Amca mezurasıyla ölçülerimizi alırken, provamızı yaparken benim gözlerim o çekici resimlerde, hayallerim ise onların canlandığı meralarda ve dağlarda dolaşırdı. İşim bitene kadar bir yandan av sohbetini ilgiyle dinler, diğer yandan da tüfek resimlerini inceler, resimlerdeki köpeklerin ağzındaki kuşu alan avcılara gıpta ederdim. Daha sonraları biz hazır giyime alıştık. Akın Amca da önce emekli oldu, dükkanını kapattı, sonra da fazla geçmedi vefat etti.
Babamın diğer bir arkadaşı olan Yavuz Amca babamla birlikte gardiyan olmuştu. Cezaevinde av ve balık avı sohbetleri yapılırdı. O zamanlar küçük olan cezaevi yalnızca ilçeden ve çevre köylerden gelen mahkumları misafir ediyordu. Onlar da çoğunlukla tanıdık olurlardı. Böylelikle uzun günler kah balık ağı veya serpme örerek, kah sohbet edilerek geçirilirdi. Babam da balık ağı örmesini burada öğrenmişti. Haftasonları sanki kendileri mahkummuş gibi soluğu erkenden dağlarda alırlardı. Yavuz Amca da babam gibi sonraları cezaevindeki görevini bırakarak esnaf dükkanını açtı. Meşhur avcı olan babası Nuri Edremitli’nin mesleğini yeniden canlandırdı ve “ipçi” dükkanı işletmeye başladı. O dükkan da çok geçmeden avcıların bir mekanı haline geldi. Yavuz Amca çok edepli, çok usul erkan bilen bir avcıydı. Daha sonra Yavuz Amca birden vefat ettiğinde geride hatırda kalan hoş anılar ve birisi avcı olan güzel evlatlar bıraktı.
Babamın dükkanı ise Aşağı Kahveler mevkiindeydi. Burada bir taraftan bakkal dükkanı işler, diğer taraftan da balıkçılar ve avcılar toplanırdı. Babam ve arkadaşları Büyük Menderes nehrinde ve çevre göllerde balık avcılığı yaparlardı. Topçu Ali Amca, Havacı Ali Dede, Postacı Aslan Amca yakaladıkları yayın balıklarını anlatırken yüzlerindeki heyecan ile hala gözümün önündeler. Babam serpmesini örerken bir yandan da şimdi hepsi rahmetli olan bu balıkçıların, balıkları çalındığı zaman duydukları öfkeyi paylaştığı anları, nehirde belirlenmiş mevkileri birbirlerine tariflerini dünmüş gibi hatırlıyorum. Her olay onların aklına geçmişte yaşadıkları bir hatırayı getirirdi. Kiraladıkları göllerden çıkardıkları ve ancak çuval içinde getirebildikleri büyük sarı sazan balıkları onların motorsikletlerinin arkasında hala iri ağızlarını açıp kapatırken, etraftan dolmaya başlayan kalabalık içinde avcılara karşı hayranlık duyguları uyanırdı.
Onlarla balığa fazla gidemedim, çünkü sabahın çok erken saatlerinde tuzak kurmaya, ağlara bakmaya gidilirdi. Çocuk bünyem hiç bir zaman o saatte kalkıp onlara yetişemezdi. Ancak barikat kuracakları zaman, pinterleri kontrol edecekleri zaman ben de onlara katılır, Aslan Amcanın yüzüşüne hayran kalır, Topçu Ali’nin şişirilmiş iç lastikle manevralarına şaşırırdım. Pinterlerden çıkan yılan balıklarını karada tutmaya, elimden kayan yılan balıklarını parmağımı solungaçlarına takarak tekrar suya gitmelerini önlemeye çalışırdım.
Yayın balıklarının dükkanımızın önünde tavandan yere kadar uzandığı o gurur anlarını hiç bir zaman unutamam. O akşam muhakkak eski avcılar arasında bunun sohbeti olurdu.
Merhum Yörük Ali Efe çok iyi bir avcıydı. Eski avcılardan İpçi Nuri vefat etti, o da Yenipazar’ın namlı avcısıydı. Paşa Dede de on yıl kadar önce ebediyete göçtü. Ava gidemediği son zamanlarında bile cebinde iki üç dolu fişek taşırdı. Metin Edremitli avcılık yaparken yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak yakın zamanlarda vefat etti.
Sezon açılırken benim aklıma bu eski avcılar geldi. Onlar da yıllar boyu bu zamanlar kuru ekin tarlalarının kokusunu kokladılar, tüylerin havada uçuşunu izlediler. Köpeklerinin ardında heyecanlara kapıldılar. Gözlerini korkuyla açan balıkları ellerine aldılar. Bu soylu tutkuyu bizlere aşılayarak başka alemlere göçtüler. Onlardan sadece bilgi değil, aynı zamanda ahlakı da miras aldık. Avcılığın töresini bizlere öğrettiler. Ruhları şad olsun.
Bu yazımı eski avcılara adıyorum. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin. Yeni sezonda hepimize rastgele !