Şemdinli
36 yıl önce ve şimdiler... Yaşanan acı gerçekler...
4'üncü Bölüm
Şemdinli / 2013
Son yazımda sizlere "Şemdinli'yi görmeden olmaz" anlamında bir cümle ile veda etmiştim.
Bu fikrimde ısrarcıyım. Evet ne yaparsanız yapın bir vesile yaratın, ama mutlaka Şemdinli'yi görün.
Bilindiği üzere Hakkari'nin eski adı Çölemerik'tir. Kürtçe'de "sahipsiz yeşillik" anlamına gelirmiş.
36 yıl evvel Hakkari'ye Jandarma Asteğmen olarak gelmiştim.
Kısa süre sonra Hakkari'den diğer ilçelere dağıtılacaktık.
118. Seyyar Jandarma Alay Komutanı beni odasına çağırıp:
"Hem avcı hem de fotoğrafçı, çok güzel seni Şemdinli'ye verelim, oraları çok seveceksin, yeşilin 40 ayrı tonunu gözünle bile ayırt edebilirsin, hadi bakalım görev başına" demişti
Bkz:http://arpacik.net/www/Icerik_Detay.asp?Icerik=117
Bu tespit ne kadar doğruysa ki, her kelimesi doğrudur,
Ama ne yazık ki sadece Şemdinli'nin değil, yörenin tüm yeşillikleri de sahipsizdir.
Bu alan Yüksekova - Hakkari anayolunun üzerindedir.
-!..
Geçen yazımda belirttiğim gibi anlatım kolaylığı bağlamında yörenin bir haritasını yapmaya çalıştım.
Alttaki harita ise Çatalca'dan Şemdinli'ye kadar izlediğimiz parkuru gösteriyor.
Bkz: http://www.semdinli.gov.tr/default_b0.aspx?content=1009
Yol boyunca dikkatimi yeni açılan yollar çekti. Neye göre yeni? Bana göre.
Açılan yolların pek çoğunun askeri amaçlı olduğunu düşünüyorum.
Artısı olduğu kadar eksisi de var.
Hududa paralel açılan yolların çokluğu güvenlik güçlerine bir yandan avantaj sağlarken diğer yandan kontrolü zor bir ortam yaratıyor.
İran hududundan Güney'e inen bir yolda yol yapım çalışmasına şahit oluyoruz.
Erinç çaresizlik içinde...
Bekleyen sadece biz değiliz. Tahminimizin (!) aksine yol yarım saat içinde açılıyor.
Dolayısıyla "üzüntümüz" 1/6 oranında olsa da düşüyor :-)
Tisi'den ayrılıp hududa yakın yollardan geçerek 2,5 saat sonra Şemdinli'ye vasıl oluyoruz.
Şemdinli'de dikkatimi çeken ilk şey yarım kalmış betonarme binaların çokluğu oldu.
Kimisi yeni yapılıyor, kimisinin kabası bitmiş ama hepsi de "tamamlanmamak" üzere sözleşmişler gibi!..
Bitmiş binalarda ortak bir payda da yok.
Var.
Hepsi de birbirinin benzeri ve ruhsuz.
Herkes aklına eseni yapmış... Sıvasız veya rengarenk!
Yükseklik konusunda da var olan kararsızlık - aslında kararlılık da denilebilir- hemen göze çarpıyor.
Ortak ölçüyü bir türlü tutturamamışlar.
36 sene sonra gördüğüm odur ki görülen yapılaşmanın tanımı için bir tek söz söylenecek ise bu da olsa olsa "Kaos" olur.
Yazık ki ne yazık.
İlçenin yüksek bir yerinden Şemdinli'yi fotoğraflamak istiyorum.
Ortalıkta fırıl fırıl topaç gibi dönüyoruz.
Gözlerim yüksek bir tepeye çıkacak bir yol arıyor. Sıfıra sıfır... Elde var sıfır.
Görünen o ki bu iş hiç de kolay olmayacak.
Bu arada mazot almak için benzinliğe giriyoruz. Depomuz dolarken yaptığımız kısa sohbet sırasında resmi araçların dışında ilçede mazot alan hiç kimsenin olmadığını öğreniyoruz. Bu bizi kaçakçılığın boyutları hakkında bir kere daha düşünmeye sevk ediyor.
"Görevliler de düşünüyor mu?" diye de düşünüyoruz.
İlçe içinde attığımız nafile turlar bizi ilçenin yüksek bir yerine taşımaktan çok uzak kalınca "soran dağları aşmış, sormayan düz yolda şaşmış" şeklinde veciz söze bir kere daha hak vererek gözümüze kestirdiğimiz iki gence meramımızı anlatıyoruz.
İyi ki de sormuşuz. Yoksa akşama kadar ortalıkta fır dönsek Kılıç Mahallesi'nin yolunu bulamazmışız.
Mahalle arasında mıyız ormanda mı! Belli değil.
Emrah ve Erkan bize hem yol gösterdiler hem de bilgi verdiler. Bu gençlere yeri geldi teşekkür etmek isterim.
Emrah Kaplan - Erkan Kılıç
İlçeye su dağıtan ana depo yükseklikten ötürü bu mahallede.
Su deposunun üzerine çıkarak Şemdinli'yi fotoğraflamaya çalışıyorum.
Fotoğraf için kötü bir saat olsa da başka bir seçeneğim yok.
İlçenin panoramik fotoğrafını çekmek için üşenmeyi bir kenara bırakıp 12-24 mm objektifi almak üzere depodan iniyor arabaya kadar gidiyorum.
Şimdi, yüksekliği 2 m'ye yaklaşan su deposuna bir kere daha çıkmam lazım. Bu arada biri de beni fotoğraflasa var ya...
Rezilliğin bini bi para.
Makineyi korumak için bin bir türlü akrobatik numara yaparken pantolonum bir karış aşağı düşüyor.
Ellerim dolu.
Cascavlak ortada (!) kalmamak için bacaklarımı açarak yürümeye başlıyorum.
Patenti bana ait olan "Geç kalmış sünnet" tadında bir yürüyüş stili bu şartlar altında oluşuyor.
(Şu anda alnımdan ter geliyor)
Anlayın artık.
Aşağıdaki fotoğraflar ilçenin coğrafyası hakkında az da olsa bir fikir verebilir.
Goman Dağı / Umut Dağı
Efkar Dağı / Geley
Arka plandaki karlı dağların eteğinden geldik
Şemdinli genel görünüş
Şemdinli Balı
Şemdinli ilçe sınırları içinde Türkiye için "10'u endemik, 23'ü nadir olmak üzere" çok sayıda yabani bitki yetişmekteymiş. Yörenin havası suyu olağanüstü ölçüde temiz. Dolayısıyla balı da çok ünlü. Petekleri gökyüzüne kaldırdığınızda güneşi görebilirsiniz. Başka bir ölçüye de gerek duymuyorum. Kara kovan balını köyde üreticiden 80 TL'ye almak mümkün. 36 sene evvel 5 TL idi.
Ayak basmadığım dağ, yemediğim bal yok.
Bir numara tartışmasız Şemdinli Balı.
Balparmak ürünleri içinde var olan yöreye özgü süzme balı şiddetle tavsiye ederim.
Şemdinli'yi bir kere daha görmek kısmet oldu.
Şimdi cevaplanması gereken "Ne değişmiş?" sorusuna yanıt aramak.
Önce bir kaç fotoğraf karesine ihtiyacım var.
Hemen hemen Hakkari'nin her ilçesinde dağ taş koyun dersek yanlış söylemiş olmayız.
Eskiden siyah kıl çadırda kalan köylüler stil değiştirmiş!
Çadırların önünde artık araba var...
Keşke çiftlikleri, besihaneleri de olsa...
Keşke son model arazi taşıtlarına binebilseler.
Ne demek istediğimi daha açık anlatacağım.
Önce Şemdinli Kaymakamlığı'nın internet sitesine girin.
Bkz: http://www.semdinli.gov.tr/default_b0.aspx?content=1009
"Bağlanamadım" diyecek olanlar için siteden birkaç satır alıntı yaptım. Fikir verir diye düşünüyorum.
"Bölgemizde ticaret genelde canlı hayvan, hayvan ürünleri ve tarım ürünlerinden, Ceviz, Bal ve tütün alım satımına dayalıdır. Fabrika ve benzeri tesisler bulunmamaktadır. "
(ceviz ve bal sanki özel isim!)
Nasıl beğendiniz mi?
36 sene evvel de böyleydi! Muhtemelen 100 yıl önce de böyle... Şimdi de değişen pek bir şey yok.
Neden?
Anlatmak isterim. Önce bir kaç küçük tespit yapalım.
Batı uzayda fink atıyor. Gökyüzüne hakim olanın Dünya'ya da hakim olacağı gün gibi ortada.
"İstikbal göklerdedir" sözünü hatırladınız mı?
Bu arada yüz yıldır Ortadoğu insanı birbirini boğazlarken her ikisi de "Allah büyüktür " diyerek nara atıyor.
Fikir birliği varsa bu kavga neden?
Ortadoğu kan içinde yüzüyor.
Neden?
7 milyara yaklaşan dünya nüfusu içinde yer alan 1.5 milyar Müslüman'ın büyük çoğunluğu sefalet içinde...
Neden?
Günlük işimizi de Allah'a havale ederek yaşamayı neredeyse ibadetle özleştirdik.
Neden?
-!..
36 sene evvel Şemdinli köy gibiydi. Şimdi biraz biraz -o da görüntü açısından- değişmiş.
Biz neden böyleyiz?
-!..
Bakın sizlere somut bir örnek vereyim.
Şemdinli Kaymakamlığı'na ait internet sitesinde "Ekonomik Altyapı" başlığı altında yayında olan yazıdan bir kaç satır aldım.
"İlçemizde 4 adet tarımsal kalkınma Kooperatifi bulunmaktadır. Bu Kooperatiflerden Korgan köyü Kooperatifinin 50 aileye 2x50 başlık Simental süt sığırcılığı ihalesi yapılmış olup 2009 yılında Hayvan alımı gerçekleştirilecektir.
(Hayvan neden büyük harfle yazılmış?)
İlçemizde hayvancılık, bölge hayvancılığına bağlı olarak % 80-90'lık bir gerilemeye uğramıştır.2008 son verilerine göre ilçemiz merkez ve köylerinde 148.792 adet küçükbaş ve 12.100 adet büyükbaş hayvan varlığı tespit edilmiştir."
Ne düşünüyorsunuz?
Siteye bir haber yazısı koymuşlar veriler 2008 yılına ait.
5 senedir güncelleme yapılmamış!
Kimin umurunda?
Hayvancılık %80-90 gerilemiş?
Neden?
-!..
Siz bunların sebebini düşünürken ben sizi mukayese yapabilmeniz için farklı düşünce boyutlarına götürmek istiyorum.
Aşağıdaki uçağın test uçuşlarını ve haberle ilgili ayrıntıları National Geographic kanalından izledim.
Her gün (!) yerden yere vurduğumuz Batı insanının uğraşı alanlarından bir örnek sunmaya çalıştım.
Cesaretin büyüklüğüne bakar mısınız?
Bu nasıl bir güç ve işbilimliktir!
-!..
Bu becerinin altında ne yatmaktadır?
-!..
03 Ağustos 2013 günü Hatay ili sınırları içinde 2000 kişiye yaklaşan bir kaçakçılık organizasyonunun haberi vardı.
Haberin detaylarını öğrenmek isteyenler için aşağıdaki linki vermek isterim.
Bkz: http://www.tsk.tr/11_haberler_olaylar/11_7_onemli_sinir_oalylari/onemli_sinir_olaylari_2013.htm
Linkte "olaylari" yazılacağı yerde "oalylari" yazılmış. Gerçekten "sinir" olayları.
Site benzeri onlarca haberle dolu.
Bu yazı yayına çıkana kadar kim bilir daha neler olacak.
Bitmedi.
16 Ağustos 2013 günü Hürriyet Gazetesinden benzer başka bir kaçakçılık girişimin haberi vardı.
Yer yine Suriye sınırında Hatay'a Reyhanlı’ya bağlı Kuşaklı Köyü. 65 lt alan mazot bidonları ile yüzlerce ton mazot kaçırmak sureti ile hemen hemen adam başı gecede 1.000 TL gelir elde edildiğini yine kaçakçıların beyanından öğreniyoruz.
Bunlar sadece güvenlik güçlerinin yakalayabildikleri!..
Doğu ve Güneydoğu (!) 21.Yüzyılın başında hala eğitimden uzak, beceriden yoksun (!) ilkel tarım toplumlarının davranış biçimlerinin prim yaptığı bir ortamda ayakta kalabilme mücadelesi veren insanların yoğunlukla yaşadığı bir ortam.
Neden?
-!..
Her şeyden vazgeçtim, büyük ölçekli bir et entegre tesisi de mi kuramıyoruz?
-!..
İçiniz kararmasın.
Şimdi de gurur duyabileceğimiz Batı'dan bir örnek vereceğim.
Yer Manisa.
Bkz:http://natgeotv.com/tr/mega-fabrikalar-vestel/galeriler/vestel-fabrikasi#87626
Mega Fabrikalar
Demek ki yapabiliyormuşuz.
Batı'da pek çok şey yapabilen insanımız, Doğu'da aşağıdaki benzer örneklerle hayatını hiçe sayarak yaşama gayreti içinde.
Yüzlerce katır, eşek, at ve dolumu bekleyen kamyonlar! Kısacası doğuya özgü "organize işler".
Son 50-60 sene içinde siyasi otorite bir memuru çeşitli sebeplerle cezalandırmak istediğinde özellikle de onu Hakkari'ye tayin ederdi.
Bu kafa, aklı sıra senelerce milletini cezalandırdı da farkında bile olmadı.
Neden?
!..
Halbuki şimdilerde "Kemalist düşünce" diye sıklıkla tekrarlayarak akılları sıra itibarsızlaşmaya çalıştıkları Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk bakın cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda ne demiş:
Mustafa Kemal Paşa ve kadrosu batının hızla kendini yenilediğini ve bunun da en önemli göstergelerinden birinin bacası tüten fabrikalar olduğuna inanıyordu. Türkiye, her alanda kısa sürede bir aydınlanma yaşamak zorundaydı. Fikir ve maddi birikimler kısa sürede Anadolu’nun makus talihini değiştirmek zorundaydı. Çözüm zamana bırakılamazdı. Mustafa Kemal Paşa bir sözünde; “… Fakat aynı zamanda sanayimizi de güzelleştirmek, geliştirmek zorundayız. Eğer sanayi konusunda hoş görür olmaya devam edersek, endüstri ürünleri yönünden, yine dış ülkelere haraç vermek zorunda kalırız” diyor.
İlk defa sizlere geleceğe ait siyasi kaygılarımı belirtmek istiyorum.
Doğunun kalkınması için ciddi ölçüde gayret sarf edilmez, yani devleti değil bireyi güçlendirmezsek:
"Çözüm süreci" hızla tükenecek ve Türkiye'nin kendisini eskisinden beter bir ortamda bulması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
Sınır komşumuzda başlayan yangın, bize sirayet etmek için uygun bir rüzgar beklemektedir.
Unutulmamalıdır ki:
1'inci Dünya Savaşı'nı bir tabanca başlatmıştır. III. Dünya Savaşı'nı bir tüp kimyasal silah başlatabilir.
Savaşın ayak sesleri çok yakınımızdadır.
Ortadoğu'nun -daha doğrusu petrolün- paylaşımında söz sahibi olabilmenin yolu ekonomik bağımsızlığın yanı sıra büyük bir askeri güce hükmetmenizi gerektirir. Aksi halde rol dağıtılırken figürandan öte olamazsınız.
Yine çözüm sürecine ilişkin son tespitimi yapmak isterim.
Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları belli, idare şekli cumhuriyet ve dili Türkçe'dir.
Bundan taviz vermek isteyen hiç bir iktidar ayakta kalamaz. İlk seçimde tarihin karanlıklarında kaybolur.
Kürt kardeşlerimizle aramızda -ben- bu güne kadar herhangi bir ayrılık veya farklılık asla görmedim.
Görmeyeceğim de...
Var olan durumdan kendisine paye çıkartarak kolay yoldan kahraman olmak isteyenler unutmasınlar ki:
Bizim kahramanımız Mustafa Kemal ölümsüzdür.
Siyasetin dışına çıkmak istiyorum.
Bir özlü sözde:
Yaşam, aldığımız nefeslerin sayısıyla değil,
Nefesimizi tuttuğumuz anların sayısıyla ölçülür… denilmektedir.
Şemdinli'de nefes almakta zorlanırsınız.
Gelecek yazı
Hakkari - Barçelan Yaylası
30 Ağustos 2013
Ankara / Çamlıdere