Cesur Yürek Rasim Meray ve Şeffaf Müdür!


Rasim Meray / 1955 Kıbrıscık / BOLU

Ali Mutlu Bey'in odasında oturuyorum. O kendisine gelen telefona cevap verirken ben de yakınımda bulunan kitapları inceliyorum. Bana sorarsanız insanoğlunun boş bir zamanı olmamalı. Hiç bir şey bilmiyorsan yapacaklarını kafanda sırala yap boz, ne yaparsan yap ama hayata boş gözle bakma. Olası ihtimal bir çobanın kadrosuna girersin de haberin olmaz.

Ali Bey'in telefonu uzayınca ben de kitaba doğru uzadım. Başladım kurcalamaya.

Önce sayfalara daha sonra da satır aralarına ulaştım.

Kitabın önsözünde

Bakan'ın,

Vali'nin

Genel Müdür'ün,

ve

Zonguldak İl Çevre ve Orman Müdürü Nazmiye Uzun Hanımefendi'nin sunuş yazıları var.

Ben Nazmiye Uzun Hanımefendi'nin yazdığını içten ve samimi olduğuna inandım.

Yazısını "Yorgun Zonguldak'tan armağan olsun" diye bitiriyor.

Hiç kuşkusuz ki. Prof Dr. Metin Sarıbaş'a, Prof Dr. Mustafa Sözen'e, Prof Dr.Oktay Özkazanç'a, Doç. Dr. Güray Uyar'a ve

Yrd.Doç Dr. Ayşe Kaplan'a ne kadar teşekkür etsek azdır.

Kitap, yabanhayatına merak duyan insanlar için kaynak niteliğindedir. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ederim.

Ali Mutlu Bey'in bana yakın bir zamanda eleştirel bakış açımı sorgulamak bağlamında "Yapılan hiç mi iyi bir şey yok" dediğini anımsıyorum.

Olmaz mı?

Örneği yukarıda. Benzer duyumlar da alıyorum. Orman Genel Müdürlüğü hakkında.

174 senelik bir geçmişi var ve kurumsal bir yapıya sahip. İnternet sitesi çok güzel.

Geçmişten Günümüze Orman Genel Müdürleri başlığı altında bugün kadar görev yapmış genel müdürlerin fotoğrafları ve özgeçmişleri var.

Ahmet Şükrü Bey ile başlıyor.

Bkz:

Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nde geçmişte görev yapan genel müdürlerin çoğunu, hali hazırda görev yapan Milli Park mühendislerinin çoğu tanımıyor bile... Arka arkaya görev yapan 5 genel müdürü sayan mühendis yok gibi...

Çünkü Milli Parklar Genel Müdürlüğü hala kurumsal yapıyı oluşturamadı.

Geçmişi yok sayarak bunu gerçekleştirmesi hem zor, hem de anlamsız..

Aşağıdaki üç soru mutlaka cevaplansa hoş olmaz mı?:

Kim başlamış?

Kimler nereye getirmiş?

Kim sürdürüyor?

Bu yazımızın konusu Rasim Meray.

1955 Kıbrıscık / Bolu doğumlu. Mesleğe giriş tarihi 1979

Yığılca Orman İşletme Müdürlüğü'nde Orman Muhafaza Memuru olarak işe başlamış.

1999 yılında Ankara / Nallıhan'a gelmiş.

Bolu depremi sonrası 2008 yılının Haziran ayında kendi isteği ile emekli olmuş.

Geride ormanların ve yabanhayatının korunması için zaman zaman hayatını ortaya koyduğu 29 sene var...

Dile kolay.

Rasim Meray ile Sincan/ Yenikent'te buluştuk.

Ben sordum o anlattı...

Yazmaya çalıştım.

29 yıl bir kaç sayfaya sığar mı?

- Rasim Bey bana Nallıhan'da gerçekleştirdiğiniz koruma kontrol çalışmalarından birini anlatabilir misiniz?

- Tabi. Yanılmıyorsam 2002 yılı olacaktı. Çayırhan Davutoğlan Mevkiindeyiz Ankara istikametinden gelirken kuş cenneti yakınlarında gölde balık ağlarını gördük. Akşam operasyon kararı aldık.

Gece saat 10:00 - 11:00 gibi göle geldik. Halis Göltekin ve diğer arkadaşımı  kayıkla göle saldım.

Ben de arabada bekliyorum. Bu sırada 5-6 el silah atıldı. Arkadaşlar ağı çekmiş. 80 ila 100 kg arası bir balık çıkmış.

Bu arada dağda bir ışık yanıp sönüyor. Araba ile yaklaştım. Traktörün üzerine sandalye koymuşlar. "Ne yapıyorsunuz?" diye sordum "Domuz vuruyoruz" diye cevap verdiler. Yanlış hatırlamıyorsam bu sırada saat 01:00 veya 02:00 gibi....

Eti gördüm ve domuz olmadığını hemen anladım.

Onlar da kurtuluş olmadığını.... Bana dönerek "1 milyar verelim" dediler.

Ben de onlara "Devlet benim maaşımı veriyor. Arkamdan gelin" dedim

Sonuçta traktör satıldı. Vurulan hayvanın (geyik) tazminatı devlete ödendi. Silahlar da müsadere edildi.

Bu olay Nallıhan Gazetesi'nde haber olarak yayınlandı. Çünkü yakaladıklarım ünlü bir zenginin yeğeni olan H.L.C. idi.

(...)

- Rasim Bey, kaç çocuğunuz var, bana ailenizden bahseder misiniz?

- İki evlat sahibiyim. Kızım (32) Muğla Üniversitesi İşletme, oğlum (26) Marmara Üniversitesi İktisat bölümünden mezun.

Eşim 1999 depreminden sonra psikiyatrik tedavi görüyor. 2001 Nisan ayında eşim önce bypass, 15 gün sonra da felç oldu.

Şimdi iyi sayılır.

Ben gece gündüz hayatımı işime adadım. Zaman zaman eşim bana sitem ederek "Orman sana madalya mı verecek, bizi unuttun" diyor.

Ben de ona "İyi kötü maaşımızı hep aldık" diye cevap veriyorum.

-..!

- Başınızdan geçen başka ilginç bir anı var mı?

- "Bizimkisi canı pahasına yapılan bir iş" Bakın yanılmıyorsam 2001 yılı idi. O dönemde Nallıhan mühendisi Salih Toprak'tı. Meyil Hacılar Köyü civarında koruma kontrol çalışması yapıyorduk. Salih Toprak kendini kaçan arabanın önüne attı. Az daha canından olacaktı.

Tutanak tuttu. Nallıhan'da mahkeme sanıkları cezalandırdı. Yargıtay kararı bozdu suçlular beraat etti.

Bu şartlar altında insanda çalışma şevki kalır mı?

-..!

- Başınızdan geçen en ilginç olay sizce hangisi?

- Nallıhan'a bağlı Karaköy'de köy imamını yasa dışı av yaparken yakaladık ve neden bu suçu işlediğini kendisine sorduğumuzda imam "Şeytana uyduk sorma " dedi.

Haber o tarihte Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde yayınlandı.

- Rasim Bey 29 sene dağ bayır demeden canınız pahasına görev yaptığınızı biliyoruz.

Problemin ne olduğunu ise herkes biliyor. Bunca tecrübeden sonra çözüm için ne önerirsiniz? Nasıl bir kadro kurulmalı?

- Çözüm aranıyorsa:

1- Bu alanda çalışan elemanların ahlaki değerleri yüksek olmalı.

2- Eğitimli olmalı.

3- Donanımı tam olmalı. Silah, telsiz, kıyafet, ve diğer yardımcı malzemeleri tam olmalı demek istedim.

4- Başımızdaki milli park mühendisi de bizimle aynı bilgilere sahip olmalı. Araziyi bilmeli. Harita okuyabilmeli.

5- Operasyon öncesi harita üzerinden çalışma yapılmalı.

6- Ankara'yı (!) arkamızda hissetmeliyiz. Bu bize manevi güç verir.

7- Operasyonlarda her an her şey olabilir. Devlet hastalıkta sağlıkta yanımızda olur ise başarılamayacak hiç bir şey yoktur.

Bu konuda son olarak bir tek şey söylemek istiyorum.

Başımızda "şeffaf müdür" olmamalı ..!

Dilerim ki bu tanım herkes tarafından anlaşılmıştır. Bu işte ketumiyet çok önemli.

Rasim Meray ile olan söyleşimiz burada sonlandı.

O gün akşam eve geldiğimde dünya başıma bilmem kaçıncı kere, bir daha yıkıldı.

Üzüldüm, sıkıldım ve utandım...

Utandım, çünkü Rasim Meray gibi daha binlerce cesur yüreğin varlığını bildiğim için,

Utandım, çünkü Rasim Meray gibi daha binlerce cesur yüreğin yalnız olduğunu bildiğim için,

Utandım, çünkü Rasim Meray gibi daha binlerce cesur yüreğe el uzatamadığım için.

(...)

Bu karamsarlığı yaşarken aklıma aniden bir fikir geldi.

"Bini için bir şey yapamam ama en azından biri için bir şey yapabilirim" diye düşündüm.

Bir kaç gün sonra " TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ 88. YIL ETKİNLİKLERİ" kapsamında

"TÜRKİYE ORMANCILIĞININ SON 10 YILINI TARTIŞIYORUZ" başlıklı bir panel yapılacak..!

"Bu panelde bir ara Rasim Meray'ı kürsüye davet etmek sureti ile kendisine bir şükran belgesi sunmak, hatta küçük bir de ödül vererek gelecek kuşaklara doğru bir örnek sunmuş olabiliriz" diye düşündüm.

Bu fikrimi ilgili kişilerle paylaştım. Hatta Nallıhan'a büyük hizmet veren bir diğer bürokrat ile dolaylı yoldan temas kurdum...

-!..

Netice..!

Çok sayıda ödül verilmesi gereken kişi varmış. Onlara karşı ayıp olurmuş..!

-..!

Ayıba bakar mısınız?

Ben bu ayıptan elimden gelse her gün işlemek isterim.

-..!

İnanın bana bu toplumda büyük bir çoğunluk ödül bekliyor. Ama hiç kimsenin aklına bir diğeri gelmiyor..!

-..!

Özde: "Rasim Meray, yabanhayatını koruma bağlamında bu ülkeye verilmiş bir ödüldür."

Dilerim ki cesur yürekleri fark eder ve onlara layık ödüller veririz..

 

Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.

                                                                                                                         WILLIAM E. CHANNING

 

 

  

        30 Ocak 2013 / Ankara

 

 

 

Bu yazı 4252 kez okundu...