KELEBEK ETKİSİ
ve
Öğrenilmiş Çaresizlik
Sarı Azamet/Colias crocea
Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.
Aslı ise 1963 yılında Edward Lorenz tarafından geliştirilmiş, bir matematik teorisi.
Lorenz bu teorisini sunarken "Afrika'da bir kelebeğin kanat çırpışı, Amerika'da fırtınaya sebep olabilir; cümlesini kullanmış ve teori kelebek etkisi olarak adlandırılmıştır.
İnternet ortamında bu ve benzeri bilgilere siz de kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
"Kelebek Etkisi"
"Ne alâka" diye sorguladığınızı duyar gibiyim.
Unutmayın bir de "öğrenilmiş çaresizlik" diye bir kavram var.
Anlatacağım...
"Nallıhan ve 1000 Yıllık Ağaçlar" başlıklı bir yazı yazmıştım.
Okumamış olanlar için: Bkz
Bu yazımda Beypazarı yolu üzerinde yapılan "Kuş Gözlem Evi" hakkındaki kişisel kanaatlerimi seslendirmiş ve özde: "Yapanların ellerine sağlık" demiştim.
Davutoğlan Kuş Gözlem Evi
Bir süre sonra Milli Parklar Ankara Şb. Müdürü Sn.Nihat Aksu'yu ziyaret ettiğimde konu bir kere daha Kuş Gözlem Evi'ne geldi. Takdirlerimi kendisine bir kez daha ilettim.
Laf lafı açtı, söz fotoğrafa geldi, gözlem evinde hiç kelebek fotoğrafı olmadığını söyledim.
Nihat Bey de "Sizde güzel fotoğraflar olduğunu biliyorum, bize telif ücreti almadan verirseniz biz de onları uygun bir alana asarız" dedi.
Fotoğraflarımı herhangi bir ücret istemeden memnuniyetle verebileceğimi söyledim ve bir tek şart koştum.
Fotoğrafların kenarında ismim ve internet sitemin adı yazılacak.
Buna anlaşma denilebilirse tek ve son şartım bu oldu.
Aklım altmışlı yıllara, yani lisede okuduğum yıllara gitti.
Edebiyat derslerinde hocalarımız sıkça "her ne yaparsan yap, yaptığın iş insan üzerinde bedii hisler uyandırmalı" derlerdi.
Bedii kelimesinin anlamı:"Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen" demektir.
Bu bağlamda:
"İnsanların estetik duygularını kamçılamamız lazım. Bunun için çıplak gözle derinlemesine algılanması zor olan kelebeklerin, makro ile çekilmiş yakın plan fotoğrafları insanları düşünmeye sevk eder. Bu, insana doğru yolu göstermek için dolaylı bir yaklaşım metodudur. Süreç içinde tabiata daha farklı bir gözle, sevgi ile şefkat ile özenle bakarlar.
İnsanlar gördüklerini severler. "Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" sözünü ata sözü olarak benimsemiş bir toplumuz.
Güzelliğin farkında olmak zaman içinde insanı eğitir.
Ben de hiç bir ücret almadan bu fotoğrafları Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na büyük bir keyifle verebilirim" diye düşünmüştüm.
Derhal fotoğrafların basılacağı firmaya giderek, gerektiği kadar kelebek fotoğrafının dijital kopyasını onlara takdim ettikten sonra "Bakanlıktan gelen arkadaşlarım bunların içinden seçerek istedikleri kadar bastırabilirler" dedim.
Nihat Aksu
Milli Parklar Ankara Şb. Müdürü
2011
Fotoğraf hakkında -ülke geneli için ifade etmek isterim ki- yeterince bilgi sahibi değiliz.
Buna karşı çok ünlü fotoğrafçılar olduğu gibi fotoğrafın ne olduğunu anlatan çok güçlü fotoğrafçı kalemler de var.
Gültekin Çizgen, Sabit Kalfagil, Fikret Otyam, Ara Güler ve daha niceleri...
İsimlerini anamadığım saygıdeğer fotoğrafçılardan peşinen özür dilerim.
Avcılıkla fotoğrafçılık arasında çok ciddi benzerlikler var.
Dolayısıyla fotoğrafçılığın felsefesini anlatan ne kadar kitap bulursam alıyor ve Çamlıdere'deki kütüphaneme götürüyorum.
Bir gün (!) birisi veya birileri mutlaka ortaya çıkacak. Onlara kolaylık olsun istiyorum.
(...)
Baktığı halde görmeyen,
Düşündüğünü zanneden,
Dağarcığındaki sınırlı sayıdaki kelimelerle konuşma çabası içinde olan,
Günübirlik yaşayan,
Yaşadığı asrı bilmeyen,
Farkındalık fukarası,
Empati yoksunu,
İnsansılar için de fotoğraf iki kelime ile ifade edilir.
"Şip şak"
Boynumda asılı duran fotoğraf makinesini görür görmez, yanındaki bir diğer kıllının boynuna sarılarak:
- "Abi yav bi çeksene" diyen insansılardan bana gına geldi.
Varsay ki çektim. Sonra!
-!..
Bu ve benzeri o kadar çok insansı var ki...
Arz etmeye çalıştığım odur ki fotoğraf çok hafife alınıyor.
"Makine" çekiyor gibi bir kanı hakim.
Halbuki bir kare fotoğrafın arka planında, o kadar çok emek var ki!
Bir dolu bilginin yanı sıra...
Bahse konu her neyse, önce ona ulaşmanız gerekiyor.
Yani öncelikle "orada" olacaksınız.
"Orada olmak ne demek" bir kaç örnekle anlatmam lazım.
Nisan ayı bitmek üzere Benli Yayla'ya gidiyoruz. Yolda halâ 50 cm kar. Nitekim karı yarıp geçemedik.
26 Nisan 2008 Çamlıdere / Benli Yayla
Onlarca malzeme ile uzunca bir mesafeyi yürüyerek kat etme durumunda kaldık.
Sonunda sıradışı bir kare yakalamak mümkün oldu.
Kızılcaören Vadisi yol yapımı ve ağır kış şartları yüzünden hemen hemen kapanma noktasında...
Bu küçük rampayı çıkmak bize aracın bir tarafının marşpiyelini yeniletti. Faturayı söylesem ayıp olur.
En ağır koşula göre set edilmiş programa rağmen araba çamurdan dolayı zorlanıyor.
Ne için?
Bu veya benzeri bir kare için
Kimi zaman akşama kadar boşu boşuna dolaşmak da mümkün...
Yaklaşık olarak 2 seneden bu yana Kızılcaören - Çamlıdere arasındaki orman yolu ulaşıma kapalı.
Özellikle ilkbaharda sel sularının yola verdiği zarar çok büyük. Arazi taşıtlarının dışında herhangi bir araçla parkuru tamamlama şansınız hiç yok.
18 Mart 2009
Bu eziyetler ne için?
Bir tek kare fotoğraf yakalayabilir miyim?
29 Haziran 2008 / Çamlıdere-Bardakçılar
Orman içinde fotoğraf amaçlı gezdiğiniz zaman çok şeye hazırlıklı olacaksınız.
"Yolun bitimine çok az kaldı" derken aynı yolu gerisin geriye dönme olasılığınız her zaman var.
Tabii ki benzininiz yeterli ise...
Ne düşünüyorsunuz?
Doğa fotoğrafı çekmek için özel bir donanıma ihtiyacınız var.
Güçlü bir arazi taşıtı,
İyi bir fotoğraf makinesi,
Köy yolları yüklenmiş bir GPS cihazı ve benzeri onlarca malzeme.
İhtiyaçlar böyle başlıyor.
Bir tamirhanede ne varsa arabanızda da onlar olmalı.
El becerileriniz yüksek seviyede, sabrınız ise sınırsız olacak.
Kilometrelerce yürümek zorunda kalabileceğiniz gibi gecelemek zorunda kalabilirsiniz.
Gerisini siz hayal edin...
(...)
Ayrıca orman içinde doğru kareyi yakalamak inanın ki çok, ama çok zor.
Işık bir var, bir yok.
Saniye farkı ile kazanıyor veya kaybediyorsunuz.
Peki sizinle tüm riski paylaşacak yol arkadaşınız kim?
-!..
Ya sınırlarınız?
-!..
Nelere dayanabilirsiniz?
-!..
Arabanız arıza yaparsa o aksaklığı giderebilir misiniz?
-!..
Bilginiz buna yeter mi?
-!..
Bugüne kadar kaç kere yolda kaldınız?
-!..
-20 derecede 16 saat çamura batık vaziyette beklemek zorunda kaldım.
(Ankara/Konya yolu üzerinde 70'inci km' de kaz avı sırasında- 1983)
Bizi kurtarması için getirdiğimiz traktör de çamura battı!
Ertesi gün de çok yüklü bir fatura ödedim.
Bunlara hazır mısınız?
Diyeceğim odur ki hem canınız tehlikede hem de malınız.
Erinç Orkun/Çamlıdere-Kadı Yaylası
22.07.2011
Sonuç!
Böyle delicesine çırpınırsanız ve bir yıl içinde örneğin 10.000 kare fotoğraf çekerseniz.
İçinden seçeceğiniz 50 fotoğrafla bir sergi açma şansınız olabilir.
Bu fotoğrafları çekerken ne kadar masraf yaparsınız?
Ulaşım, konaklama, gıda ve benzeri giderlerin toplamı minimum 2-3000.00 TL dir.
5.000.00 TL'ye yakın da fotoğraf baskısı, çerçeve, müzik ve kokteyl masrafları için harcarsınız.
Oldu mu 7-8000.00 Tl.
50 fotoğraftan oluşan bir sergide 1 kare fotoğrafın minumum maliyeti size 150.00 TL olur.
Bu hesabın içinde sizin maliyetinizi sıfır kabul ettik. (Düz amele yevmiyesi 100 TL )
250 TL fiyat koysan!...
"Abi alt tarafı bir fotoğraf yani" şeklindeki yorumları (!) sıkça duymanız işten bile değildir.
Açılış coşkulu, takdir bol, şamata çok, satış yok denilecek kadar azdır.
5 gün süren etkinliğin sonunda bu fiyattan 10-15 tane fotoğraf zar zor satılır. (Belki!)
Alanların yarısı yakın akraba, diğer yarısı da yakın dostlarınızdır.
Sergi bitince "Semeri ile seksene mal oldu" deyimi sizin için daha anlaşılır hale gelmiştir.
"Şip şak"ın kısa öyküsü budur.
Kene korkusu!
Şimdi elinizde kalan fotoğrafları saklama sorunu ile baş başasınız.
Kolay gelsin.
Haddime değil ama ülkemizde fotoğrafçılık buna benzer bir şekilde yaşanıyor...
Deneyebilirsiniz.
Fotoğrafçılık sizi sabır sahibi kılar.
Ayrıntılar hakkında fikriniz olur.
Macroglossum stellatarum
Doğa fotoğrafçılığı, sizi süreç içinde evirir çevirir ama mutlaka eğitir.
Mum gibi olursunuz.
Yaşam felsefenize farklı boyutlar kattığını, somut delilleri ile görürsünüz.
Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizginin her canlı için var olduğunu anlarsınız.
Peygamberdevesi / Mantis religiosa
Aşağıda Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na verdiğim fotoğraflardan bazı örnekler göreceksiniz.
Her bir karenin ayrı bir öyküsü var.
Bu güne kadar "Abi yav bi çeksene" diyen kelebeğe rastlamadım ama bana:
"Ulan sen tam kelebek gafaluymuşsun" diyen insansı oldu. Bkz
İnce bir çizgi var... Yaşamla ölüm arasında...
30 Mart 2012 / Cuma
Fotoğrafların basılması yolunda alınan karardan bu yana yaklaşık olarak 5 aydan fazla bir zaman geçti.
Bu kış Ankara dışına hiç çıkmadım.
Cuma günü Davutoğlan Kuşcenneti Ziyaretçi Merkezi'ne gidip hem fotoğraf çekeceğim hem de kelebek fotoğrafları yerinde nasıl duruyor onlara bakmak istiyorum.
30 Mart 2012 / Cuma 11:30
Heyecanla gözlem evini geziyorum. Ama duvarlar bomboş!
Sınırlı bir kaç küçük alan var. Oralarda da değişiklik yok.
En nihayet plastik torbaya konulmuş kelebek fotoğraflarını bir kanepenin üstünde buluyorum.
Çerçeveler çizilmesin diye itina ile açıp tozlarını alıyorum.
Beş ay sonunda geldiğim noktaya bakar mısınız?
Döngünün tamamlanması için fotoğrafları bir yere asmam lazım. Onu da yaparsam:
"Kendin pişir kendin ye" gibi bir şey olacak.
(...)
Yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi ortada 7 adet kelebek fotoğrafı var.
Halbuki en az 10 tane bastırılacak diye biliyorum.
Öyleyse 3 tanesi nerede!
Bu problemin Ankara'da çözüleceğini zannediyorum.
Bu arada bir otobüs dolusu ziyaretçi geliyor.
Alel acele astığımız kelebekler derhal ilgi görüyor.
İstenilen de bu değil miydi?
Görev tabiri caizse "kerhen" yerine getirildiği için kelebekler hakkında hiç bir açıklayıcı bilgi yok.
Halbuki Sn.Mehmet Gürbüz'ün hediye ettiği harika kuş fotoğraflarının yanına küçük bilgi notları konulmuş.
Böyle olması lazım. (Bence Mehmet Bey yapmıştır)
Lazım da kim yapacak!
-!..
Bu arada fırsat bulup dışarı çıktığımda bir kaç kare fotoğraf çekme şansım oluyor.
Angıt/Ruddy shelduck/Tadorna ferruginea
Gece balıkçılı/Nycticorax nycticorax
Kuş Gözlem evinde bazı işler yanlış gidiyor.
Mutlaka olması gereken tuvalet, ihtiyacı tam olarak karşılamasa da var.
Tuvalet var da suyu yok.
-!..
Bakanlığın adı ne?
Orman ve Su İşleri Bakanlığı.
Gözlem evinin önü sulak alan, arkası Çayırhan Barajı.
Ama tuvaletlerde su yok!
Mazeret!
İstemediğin kadar. Yeter ki sen sor...
-!..
Kelebeklerin 5 ayın sonunda halâ yerine usulünce asılamaması, Milli Parklar üzerinde Edward Lorenz'in isim babalığı yaptığı "kelebek etkisi" ni yaratır mı?
Yani birileri çıkar da:
"Bu ne iş kardeşim?
"Bir fotoğraf 5 ayda mı yerine asılamaz?"
"Bahse konu diğer 3 fotoğraf nerede" diye sorar mı?
-!..
Aklınıza bile getirmeyin.
Def-i hacet için suyu bile düşünemeyen neyi sorgulayabilir ki? Bkz
-!..
Öğrenilmiş çaresizlik, bir anlamda var olan durumu kabullenme halidir.
Özü "Benim elimden bu konuda bir şey gelmez, gelemez"e denk gelir.
Kontrol edemediği çevre ve olaylarla durmaksızın muhatap olan insanlar, içlerinde bulundukları durumu değiştirebileceklerine olan inançlarını zaman içinde yitirirler.
Güven kaybının yoğun yaşandığı bir ruh halidir.
Bu ruh hali sizin tarafınızdan bir kere de olsa tescil edilirse yaşam boyu sürebilecek bu davranış biçimini kabul ederek yaşamaya başlarsınız.
İnsanların süreç içinde özgüvenleri erozyona uğrar. Pek çok insanın toplum içinde "ruh" gibi dolaşmasının altında bu ve benzeri sebepler vardır.
Keşke sıkıntılarımız bununla kalabilse! Bu halin tetiklediği diğer yanlışlar kar topu gibi büyür...
Bu hali minimize etmek için hayatın yan yollarına sapmaların başlaması eş zamanlı olgulardır.
Mademki elimden bir şey gelmiyor, (.....) düşüncesinin uydusu olursam bana olanaklar sağlanabilir.
Mademki elimden bir şey gelmiyor, (.....) kişinin ardından gidersem bana yeni imkânlar sağlanabilir.
Mademki elimden bir şey gelmiyor, (.....) gibi ben de popülizmin ardından koşayım.
Mademki elimden bir şey gelmiyor, (.....) gibi ben de daima güçlünün yanında olayım.
Mademki elimden bir şey gelmiyor, (.....) gibi ben de fırsatı ganimete çevireyim.
Mademki elimden bir şey gelmiyor, (.....) gibi ben de bal tuttuğuma göre parmağımı yalayayım.
Ve daha onlarca benzeri yan yolu siz de kolaylıkla örnekleyebilirsiniz.
"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" sözünü ata sözü olarak benimsiyorsak, kimi kime şikayet edeceksiniz?
-!..
Sn. Nihat Aksu'yu var olan durumdan haberdar etmek için ziyaretine gittim.
Görevden alınmış.
Devletin hizmetinde olanların sıkça yaşadıkları bir olgu.
Bunu başarısızlığın bir sonucu gibi algılamamak lazım.
Genel müdürlükten sonra açığa alınan insanların üçüne bir masa vermişlerdi.
Kanaatimce yaşanan her türlü olumsuzluğun altında eğitim eksikliği yatıyor.
Formel olanın yanlış olduğunu söylemeye çalıştım.
Belki de "eğitim sistemimiz yanlış" demek daha doğru olur.
Aşağıda linkini sunduğum görsele girince ne demek istediğimi çok daha iyi anlatmış olacağım
Bkz: http://www.youtube.com/watch?NR=1&v=EB4W5IgaebI&feature=endscreen
Avcılar, yaşanan yanlışlara bakarak kurumu ve çalışanlarını hasım olarak görmemelidir.
Bizlere düşen, doğruları ve yanlışları tarafsız olarak ortaya koymaktır.
Sanık, yaşanan yanlışlıklar,
Tanık bizler,
Mutlak hakim ise zamandır.
(...)
Sitede bana ayrılan köşede doğruları yazma gayreti içinde bulunuyorum.
Uzun bir zaman dilimi içinde bu tespitlerim "bir uçağın içindeki kara kutu gibi algılanır" diye düşmekteyim.
Kara kutu var olanı, yaşanan anı belgeler. Kazaların sebebini ortaya çıkarmak sureti ile yeni yıkımların önlenmesine yardımcı olur.
Becerebilirsem ne mutlu bana...
Erikkırlangıçkuyruğu /Iphiclides podalirius
Bir gün tek başına,
Hayat üzerine hayaller kurarak,
Hayatının yönünü ve yolunu ararken,
Kim olduğunu, ne istediğini düşünürken,
"Kendime yeni bir ben lazım" dersen,
İyi bir kitap çok şeyi değiştirebilir!
Yolun tıkandığında,
Yönünü şaşırdığında,
Kafan karışık bir halde,
Çıkmaz sokağın ortasında,
Pusulasız ve haritasız kaldığında,
Okuyacağın bir kitap çok şeyi değiştirebilir!
Ya bir yol bul,
Ya bir yol aç
Ya da yoldan çekil.
Mümin Sekman Bkz:
Mehmet Emin Bora
03 Nisan 2012 / Ankara