Kendisi Himmete Muhtaç Bir Dede!
26 Şubat 2002 / Kazan
Önce gazetelerde çıkan aşağıdaki yazıyı okuyalım.
Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’nde oturan ve "avcılık belgesi" bulunmayan 25 yaşındaki S. S, avlanması yasak olduğu gün vurduğu yaban domuzu ile çektirdiği fotoğrafları sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki sayfasında paylaştı. Fotoğrafları gören bir hayvan severin ihbarı üzerine S.S'ye, Orman ve Su İşleri Zonguldak Şubesi ekiplerince, Kara Avcılığı Kanunu’nun ilgili maddesi gereği 1976 lira para cezası uygulandı.
S.S, geçen 20 Şubat Pazartesi günü ava çıktı. S.S, av tüfeği ile birisi yavru olan 2 yaban domuzu vurdu. Vurduğu domuzlardan birisinin çenesini alttan delip sopa geçiren S.S, kanlar içindeki hayvanların başında çektirdiği fotoğraflar ile başka bir gün çıktığı avda vurduğu 2 çullukla çektirdiği fotoğrafları Facebook’taki sayfasında yayımladı. Facebook’ta fotoğrafları gören bir hayvan sever, Orman ve Su İşleri Zonguldak Şubesi’ne ihbarda bulundu.
Ekipler, Facebook’taki fotoğrafları inceledi. S.S’nin 23 Şubat’ta paylaştığı fotoğraflarından birinde, ne zaman ava çıktığını soran arkadaşına, "Eyvallah usta, pazartesi vurduk. Süperdi av" diye cevap yazdığı görüldü. Ekipler, Merkez Av Komisyonu kararıyla pazartesi, çarşamba ve cumartesi günleri avlanması yasak olan yaban domuzunu, yasak günde vurduğunu farkında olmadan Facebook’ta itiraf eden S.S'nin adresini belirledi.
Orman ve Su İşleri Şubesi ekipleri, Kara Avcılığı Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği S.S’ye, "avcılık belgesi" bulunmadığı için 406, yasak günde avlandığı gerekçesiyle 270 lira idari para, vurduğu iki yaban domuzu için 600 ve iki çulluk için de 700 lira tazminat olmak üzere toplam 1976 lira para cezası uyguladı.
Orman ve Su İşleri Zonguldak Şube Müdürü Sezgin Örmeci, kaçak avlanan S.S'nin kullandığı tüfeğin ruhsatlı olup olmadığının belirlenmesi için de jandarmaya bilgi verdiklerini söyledi. Avcılık belgesi bulunmadığı halde avlanan kişinin yakalanmasını sağlayan hayvan severe teşekkür eden Örmeci, kaçak avcılığı önlemek için çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Haber kaynağı: Radikal Gazetesi /Hürriyet Gazetesi. (18 Mart 2012 Pazar)
Bu haber için ne düşünürsünüz?
-!..
Nasıl yorumlarsınız?
-!..
Yorumlar mısınız?
-!..
Yasa dışı avcılığın çok büyük ölçekli olarak yapıldığını biliyorum.
Gün geçmiyor ki -avcılıkla ilgili- yasa dışı bir eylem yapılmamış olsun
Elimizdeki veriler bunu gösteriyor.
Bu bağlamda 27 Şubat 2012 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na bilgi edinme amacına dönük bir dilekçe verdim.
Konusu: Son 5 yılda yapılan koruma kontrol çalışmalarının illere göre istatistiksel sonuçları.
4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 11'inci Maddesi aşağıdaki gibidir.
Bilgi veya belgeye erişim süreleri
MADDE 11.— Kurum ve kuruluşlar, başvuru üzerine istenen bilgi veya belgeye erişimi onbeş iş günü içinde sağlarlar. Ancak istenen bilgi veya belgenin, başvurulan kurum ve kuruluş içindeki başka bir birimden sağlanması; başvuru ile ilgili olarak bir başka kurum ve kuruluşun görüşünün alınmasının gerekmesi veya başvuru içeriğinin birden fazla kurum ve kuruluşu ilgilendirmesi durumlarında bilgi veya belgeye erişim otuz iş günü içinde sağlanır. Bu durumda, sürenin uzatılması ve bunun gerekçesi başvuru sahibine yazılı olarak ve onbeş iş günlük sürenin bitiminden önce bildirilir.
10'uncu maddede belirtilen bilgi veya belgelere erişim için gereken maliyet tutarının idare tarafından başvuru sahibine bildirilmesiyle onbeş iş günlük süre kesilir. Başvuru sahibi onbeş iş günü içinde ücreti ödemezse talebinden vazgeçmiş sayılır.
Dilekçenin takip ettiği resmi yazışma tarihleri aşağıdaki gibi:
Dilekçem aynı gün Bilgi İşlem Merkezi'ne;
İki gün sonra Bakanlığa ve aynı gün, Doğa Koruma ve M.Parklar Genel Müdürlüğü'ne ulaşıyor.
BİMER |
27.02.2012 |
BİMER |
Orman ve Su İşleri Bakanlığı |
29.02.2012 |
BİMER |
Doğa Koruma ve M.Parklar G. Müdürlüğü |
29.02.2012 |
Orman ve Su İşleri Bakanlığı |
Av Yönetimi Dairesi Başkanlığı |
16.03.2012 |
Doğa Koruma ve M.Parklar G. Müdürlüğü |
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne 29 Şubat 2012 de gelen elektronik evrak, burada 15 gün beklemiş.
Sorularımı yanıtlayacak son merci burası olsa, diyeceğim hiç bir şey olmaz.
Ama gelin görün ki dilekçem 16 Mart 2012 tarihinde Av Yönetim Dairesi Başkanlığı'na havale edilmiş.
Zaman zaman "acaba dilekçem nerelere kadar ulaştı" diye internet üzerinden sorgulama yapıyorum.
Bugün ki tarih itibarı ile yasal sürenin bitimine 3 gün var. Edindiğim bilgileri sizlerle paylaşacağım.
Hatırlanacağı gibi geçen sene de geçmişe dönük olmak üzere böyle bir çalışma yapmıştım.
Yazının başlığı: Ateşin ve Ateşli Silahların Öldürücü Gücünden Daha Yıkıcı Olanı! idi. Bkz:
Ne oldu?
Ne değişti?
veya
Ne değişecek? diye sorgulama yapabilirisiniz.
Daha doğrusu, bu sorgulamaları belirli bir disiplin içerisinde yaparsanız yanlışın nereden doğduğunu kolaylıkla görebilirsiniz.
Yaşanan sıkıntıların merkezinde hiyerarşiye göre;
Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü,
Av Yönetimi Dairesi Başkanlığı, vardır.
Sistemi insan vücuduna benzetmek gerekirse beyin görevi Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nındır.
Gövde yabanhayatı ise; bacaklardan biri tartışmasız olarak avcılardır.
Diğer bacak "seyirci" havasındadır.
Bu trajediyi, izleyen, işin doğrudan doğruya içinde olması gereken bir taraftan bahsediyorum.
Sorsanız onlara "Yaşanan yanlışlıklarla hiç bir ilgimiz yoktur" derler.
Başta silah sanayicileri olmak üzere;
İrili ufaklı üreticiler,
Büyük çaplı ithalatçılar,
Ve
Tüm il ve ilçelere dağılmış çok sayıdaki av bayilerinin olduğu büyük bir tarafı kast ediyorum.
Bu saydığım kuruluşlar yaşanan sıkıntıların bertaraf edilmesinde çok önemli görevler üstlenebilir.
(Geçmişte bu güç, kuruluş aşamasında yanlış seçimler (!) sonunda başarısızlığa uğramıştır.)
Kimi "Aman benim başım ağrımasın" mantığı ile yaşanan olaylardan uzak durma çabası içindeyken, kimi de yıllardır anlatmaya çalıştığım bu gerçeğin farkında bile değildir.
Örneğin yasa dışı balık avcıları "tırıvırı" kullanırlar. Adı da kendi gibi iğrenç olan bu düzenek nerede satılır?
(Satmayanları tenzih ederim.)
Kim kullanır?
Bu insanların "Gelecek hakkında en ufak bir öngörüleri yoktur"
"Laf ola torba dola" misali yaşarlar.
Bu yasak bir avlanma metodudur niçin yapıyorsunuz? diye soracak olsanız, duyduğunuza inanmakta zorlanırsınız.
- Herkes yapıyor!
Sonuç!
Her üç tarafın da bilmesi gereken bir tek gerçek vardır.
Yabanhayatının yok olduğu bir yerde avcılıktan bahsedemezsiniz.
Şimdi, "Neden bu çarpıklıkları yaşıyoruz?" sorusuna yanıt arama zamanı.
"Ülkemizde yabanhayatının idaresinden sorumlu bir numaralı kuruluş kimdir? diye sorarsanız bunun bir tek doğru cevabı vardır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı. Yani beyin.
Doğru mu?
Doğru.
Yukarıda örnek olsun diye yazdığım Zonguldak'ta yapılan yasa dışı avcılık yanlış mı?
Yanlış.
Ne yapmış avcı? Yasa dışı avlanmak sureti ile 2 yabandomuzu ve 2 çulluk vurmuş.
Belgesi yokmuş, gün av günü değilmiş, Bunların hepsi suç. Şimdilik bunlara takılmayalım.
Hatta konunun daha iyi anlaşılması için daha da basit bir anlatım şekline geçmek istiyorum.
İster 1 adet olsun, isterse 1 adetten daha fazla, yasa dışı yabandomuzu vuranı cezalandıracağız.
Doğru mu?
Doğru.
Bu tüm hayvanlar için geçerli değil mi?
Bu da doğru.
Her iki soruya tartışmasız "evet" dediğimize göre şimdi sizlere bir soru daha sormak istiyorum:
Madem ki yasa dışı avcılık yapmak sureti ile 2 yabandomuzu vuran avcıyı cezalandırdınız da;
Neden 500 den fazla azılı (iri erkek yabandomuzu anlamında kullanılır) yabandomuzu vuran avcıyı ödüllendirdiniz?
-!..
Bu vahşetin nasıl ödüllendirildiğini öğrenmek istiyorsanız aşağıda linkini sunduğum "Kral Çıplak" adlı yazıyı okumanızı öneririm.
Bakanlık yetkilileri Zonguldak'ta yasa dışı yapılan avcılığı Facebook’taki bir yazıdan bir hayvan severin ihbarı üzerine öğrenmişler.
Bakanlık yetkilileri 500 yabandomuzu vurduğu için ödül verilen avcının töreninde 1 numaralı konuk sıfatını taşıyorlardı.
Yemekte (!) Doğa Koruma ve M.Parklar Genel Müdürlüğü üst düzeyde temsil ediliyordu.
18 Haziran 2006 / İstanbul -Tarabya
Kimler yoktu ki!..
-!..
İhbara gerek var mı?
Bunu nasıl açıklayacaksınız?
Görevi ihmal suçunda zaman aşımı var mı?
-!..
Şimdi "suç unsuru olarak gördüğünüz eylem" o zaman "suç değil miydi?".
Size bu konuda dilekçe ile soru sorulmadı mı?
-!..
Bakanlık dilekçemize cevap vermiş. Özeti:
"Üç sene içinde toplam 25 kere izin alınmış ve 34 tane de yabandomuzu vurulmuştur" diyorlar
Bu hesaba göre sonuçta 466 yabandomuzu açıkta kalıyor.
466 x 300 TL = 139.800. TL (Yani yüzotuzdokuzbinsekizyüz)
En hafif ceza bu olmalıydı.
Çünkü ödülün içeriği tarif edilirken "500 den fazla azılı" deniliyor.
Bu da sayısal olarak 501-600 arası demektir.
Bir canlının hayatı nasıl da hafife alınıyor!
Vahşete bakar mısınız?
-!..
Ya duyarsızlığa ne diyeceksiniz?
-!..
Bu gün gazeteden öğrendiğime göre "Hayvan Partisi" kuruluyormuş.
Belki bu konu ilgilerini çeker de bir Milat oluşur.
Yaşanan bu olayda yabanhayatının idaresinden sorumlu olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı, yanlış bir uygulamanın bir parçası olmuştur.
Bir anlamda; Beyin travma geçirmiş, oksipital lob zedelenmiş, görme bozukluğu yaşanmıştır.
Darbe frontal lobu da zedelemiş bilinçli düşünmeden uzaklaşılmıştır.
Yanlışlığın diğer sebebi somut olarak avcıdır.
Yani bir bacak özürlüdür.
Şölenin (!) şen şakrak tanıklarına gelince!
Vahşeti "içelim kendimizden geçelim" havasında seyretmiş ve kahramanı (!) ayakta alkışlamışlardır.
Ev sahibinin:
"Seneye yine bekleriz"
"Bu töreni her sene yapalım"
Şeklindeki daveti katılımcıları mest etmiş, tabir yerindeyse kelimenin tam anlamı ile onları coşturmuştur.
Bir yıl aradan sonra davetlilerden katkı payı istenince, her nedense (!) heyecan da aniden bitmiştir.
Tabii ki geleceğe dönük senaryolar da...
Sağduyudan yoksun sistemin ikinci bacağı da özürlüdür.
-!..
Gövde (!) bu şartlar altında nasıl ayakta kalacak?
"Kendisi himmete muhtaç bir dede, bu dede kime himmet ede!"
Sözü sanki bu gibi durumlar için söylenmiş...
Bu dededen ne bekliyorsunuz?
Şimdi kolay anlaşılabilir bir kaç küçük örnek vereceğim.
Basından öğrendiğim kadarı ile Çubuklu avcılar kapanan av sezonu dolayısıyla bir etkinlik yapmak istemişler.
Haber gazetelerde:
"Terapi" programına yaklaşık 25 avcı katıldı. Av köpekleri ve tüfekler ile resim yapmaya gelen avcılar, tüfekleri çatarak tuvallerin karşısına geçip ellerine kalem aldılar" şeklinde yansıdı.
Aşağı Çavundur Mahallesi
Şimdi içinizden "bunda ne var ki!" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Halbuki problem çok büyük ve aşikar.
Av tüfekleri çatılmaz!
Bu kadar basit bir şeyi avcılar neden bilmez ki!
Sebebi var. Anlatayım.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı avcıların eğitimini: Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol çerçevesi içinde birlikte yapıyorlar.
Buna çerçeve içinde avcıların eğitim işini özel kurslar veya halk eğitim merkezleri üstlenmiş.
Şu anda benim gördüğüm, benim kişisel kanaatim, bu kursların yeterince denetlenmediği yönünde.
Silah mı, insan mı öldürüyor? Başlıklı yazımda avcıların yere oturarak atış dersi gördüğünü belirtmiştim.
Daha sonra bu konuyu uzun uzun düşündüm. Bu yanlışlıkları nerden kaynaklanıyor diye...
Yanılmıyorsam buldum da!
Kursu açarken mutlaka derslerin paylaşılması lazım.
Sormuşlardır "Avcılıkta güvenlik önlemleri ve atış pozisyonlarını kim vermek ister?" diye...
Askerliğini yapan biri "bu iş ben bilirim" demiş ise iş bağlanmıştır.
"Nereden anladın?" diye sorarsanız, askerlik yapanlar oturarak atış pozisyonunu hatırlayacaktır.
Kıçının üstüne oturacaksın, bacaklar sağa ve sola açılacak, tüfeği omuzladıktan sonra dirseklerini her iki bacağının içine dayamak sureti ile sabit kalacaksın. Tarif üç aşağı beş yukarı budur.
Fotoğrafta tek dirseğini dizine dayamış olması bunun delilidir. Bkz:
Bu kursu verenlerin gerçek anlamda ne denli bilgili olduğunu ben bilemem.
Ama görünen o ki işler doğru gitmiyor.
Silah çatma da bu kanımı doğrular niteliktedir.
Av silahı ne çatılır, ne de ağaca yaslanır.
Hele hele av silahında kayış ASLA kullanılmaz. Siz siz olun, kayış takan avcıdan uzak durun.
O avcıyı grubunuza almayın.
Selamı bile kesin ki hatasını anlasın.
Halâ anlamadı mı?
Varsın anlamasın...
Bu tavrınız onun için de, ailesinin için de iyi olur.
Beynam'da yaşanan ölümlü kazayı bilseydiniz, sonuçlarını görseydiniz bana mutlaka hak verirdiniz.
Bir gün anlatırım.
Av silahı kılıf içinde boş olarak yere yatırılır veya bagaja konur. Başka seçenek yoktur.
Eğitimsiz avcı her an patlamaya hazır mayın gibidir.
Avcı eğitimi hakkında çok şey söyleyebilirim.
Avcılık kurslarına gitmekle bir nebze sağlansa da yaşam boyu sürmesi gereken bir olgudur.
Görmek bir şeydir, düşünmek başka bir şey. Lobları ayrı.
Örneklerle anlatmak isterim.
Herkesin her yerde sıkça rastladığı bir görüntüden bahsetmek istiyorum.
Bunda ne var diye sorabilirsiniz.
Silah duvara asılmaz.
Silahla fişek asla aynı mekanda (!) yan yana bulundurulmaz.
Siz bu temel iki yanlışı "doğruymuş" gibi sergilerseniz, eğitimsiz insan da bunu bir marifetmiş gibi algılar ve eline geçen ilk fırsatta uygular.
Farkında bile olmadan bir faciaya sebep olursunuz.
Gerçek buysa neden bu teşhir şekli "teşvik edilircesine" yaygın olarak uygulanıyor?
-!..
Bir diğer özendirici örnek
Bu ve benzeri görüntüler sanki yetmezmiş gibi televizyon dizilerinde de -ilgisi olsun olmasın- duvara bir tüfek asmak moda oldu.
Görsel yayınların toplum üzerindeki müspet veya menfi etkilerinin ne denli yüksek olduğunu yapılan araştırma sonuçlarından öğreniyoruz.
Öyle olmalı ki oyuncunun elinde sigara varsa daire içine alınıp görüntü flulaştırılıyor.
Neden?
Özendirmemek için.
Biliyoruz ki sigara zaman içinde solunum yollarına bağlı hastalıklarda mutlak ölüm sebebidir.
Doğru mu?
Doğru.
Duvara asılan silahın zamana ihtiyacı yoktur. Anında öldürür.
Gerçek bu.
Öyleyse toplumda yanlış algılamalara sebebiyet verebilecek bu görüntüleri neden yayınlıyorsunuz?
-!..
Katmerli kabahat
Hem duvarda hem de askılı.
İster misiniz bir de dolu olsun!
(TV dizilerinden örnek bir görüntü.)
Suçlu, suçunun bir başarı olduğuna inanır.
Victor Hugo
Hele hele "dede" de alkışlarsa var ya!..
-!..
İlgiliye Not:
Sn.Gına Geldi kardeşim, 15 Mart tarihli mektubunu aldım.
İçeriğinden "Benim adım Hıdır, elimden gelen budur" anlamı çıkıyor.
Ben de sana bunu anlatmaya çalışmıştım.
Biteviye çalışmalarında engin başarılar dilerim.
Öpüyorum.
Mehmet Emin Bora
24 Mart 2012 / Ankara