Biri Bana Bunu Anlatsın!
Fotoğraf sanatçısı Cemal Gülas’ın yaralı bulup bakımını üstlendiği karacası Bambi, dün avcılar tarafından vurularak öldürüldü. Daha önce de annesi avcı kurşunuyla ölen boz ayı yavrusu Datvi’yi evlatlık edinen Gülas isyan etti: “Kimseye zararı olmayan bir şeyi öldürmek nasıl bir zevktir?”
FOTOĞRAFÇI Cemal Gülas, Kaçkar Dağları’nın eteğinde bulduğu karacası Bambi’nin, tedavisini ve bakımını yapıyor, her gün ziyaret edip onu ıslıkla selamlıyordu. Bambi, dün avcıların kurşunuyla öldü. Çok üzgün olduğunu aktaran Cemal Gülas, konuya ilişkin şunları söyledi:
Köpeklerimiz bir köşede ağlıyor
“Nasıl olduğunu tam bilmiyoruz. Eline silah verilen ve kendine avcı diyen birileri ateş etmiş. Bambi de bizim eve doğru kaçabildiği kadar kaçmış. Köpekler yaralı halde buldu. Önce zararlı bir şey yedi zannettik. Sonra üç kurşun deliği gördük. Trabzon’dan veterinerler geldi, hep birlikte seferber olduk ama Bambi’yi kurtaramadık. Herkes çok üzgün. Evdeki köpeklerin hepsi bir köşede ağlıyor.”
Öldürmek nasıl bir zevktir?
(Hürriyet Gazetesi / Zeynep Bilgehan / 06 Kasım 2010)
06 Kasım 2010. Cumartesi sabahı saat 09:15
Haber Türk Televizyonu'nda Sn. Oylum Talu'nun canlı olarak sunduğu ''Oylum Talu'yla Burası Haftasonu'' programını seyrediyorum.
Sn. Talu, yukarıdaki haberi gazeteden okuyor ve son derecede üzgün bir şekilde "Biri bana bunu anlatsın, öldürmek nasıl bir zevktir" diyor.
Sn. Oylum Talu'ya anlatmak isterim.
Ama daha önce, tartışabilmemiz için bilgilerimizi, eşit seviyeye çekmemiz lazım.
Milliyet Gazetesi'nde yabanhayatı ile ilgili yazdığım köşe yazılarını bir tarafa koyarsak, çeşitli dergilerde yine aynı konuda çok sayıda yazı yazdığımı da yok saysanız...
Benzeri sorunları, kamuoyu ile paylaşmak ve çözüm yollarını göstermek için 07 Ağustos 2004 den bu yana düzenli olarak çaba sarf ediyorum.
Bu süre zarfında 200'ün üzerinde yazıyı kaleme almışım.
Yazıklarımı hacim bağlamında, köşe yazısına çevirebilsek, -ki bir köşe yazısı ortalama 1500 karakterdir veya o civarda olması beklenir- bu gözle bakıldığında 600 den fazla köşe yazısı yazmışım.
Bu da, düzenli olarak haftada en az iki yazı eder...
Bu katkının hiç bir maddi beklenti içinde olmadan gerçekleşmesi, ayrı bir konudur.
Sonuç; Anadolu'da özelikle memleketim olan Malatya'da yaygın söylenen bir söz vardır.
"Oğlum İreşit, sen söyle sen işit..." (İreşit, Reşit adının mahallen söylenme şeklidir.)
Görülen o ki, yazdıklarım yanlışları düzeltmeye yetmiyor.
Benim de kanaatim bu yönde pekiştiği için, yazılarıma zaman, zaman "2110 yılında yaşayacak avcı kardeşlerim" diye başlık atıyorum!
Yaşanan olayı sağduyunu süzgecinden geçirdiğinizde, sorulması gereken önemli soruların varlığını görürsünüz.
Bu güne kadar, bu soruların neden seslendirilmediği ise, ayrı bir konu başlığıdır!
Yaşanan, bu çok çirkin olaydan, çok daha çirkini yaşandığında, sizlere (!) "neredeydiniz?" demek hakkımız yok mu?
Yabanhayatı ve avcılıkla ilgili temel bilgileri edinmek isteyenler, sırası ile aşağıda linklerini verdiğim adreslere girip bu yazıları mutlaka okumalıdır.
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=132
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=134
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=151
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=189
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=74
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=79
http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=81
Tabii ki bu yetmez...
Öğrenmenin ve gelişmenin sonu yoktur.
Tartışabilmek için, yürürlükte olan yasaları da bilmek lazım.
Toplumun vicdanını rahatsız eden bu olayın, sorumlusunu sizce kimdir?
Sivrisineği değil, bataklığı tartışmamız lazım...
Örneğin, bu suçu işleyen:
Ruhsatsız bir avcı ise, bu fırsat ona neden veriliyor? (Koruma kontrol çalışmaları, neden etkin değil!)
Ruhsatlı bir avcı ise, bu ruhsatı ona kim verdi? diye başlayarak, onlarca soru üretebilirim.
Yapılan avcı eğitimlerinin, göstermelik olduğunu, onlarca defa yazdım.
Daha da ileri giderek, bu yanlışlığı somut şekilde ortaya koyabilmek için;
"Bu imtihanı, dilediğim ilde seçeceğim bir grupta, hazırlıksız olmak kaydı ile, bir kere de ben yapayım, sonuçlarını görün" diye tabiri caizse " ilgililere hodri meydan" dedim!
-!..
Daha çok bambi ölür...
Ağlamak, sızlanmak çözüm değildir.
Balık, baştan kokar.
Çaresi!
Önceden tuzlayacaksınız.
Bütün trajediler ölümle, bütün komediler düğünle biter.
Lord Byron
Mehmet Emin Bora
07 Kasım 2010 / Ankara