Çoruh Vadisi


Çoruh Vadisi

04.Temmuz 2010 / Saat 08:00

Şavşat'ı terk edip Yusufeli'ne gideceğim. Amacım, Barhal Vadisi'nde kelebek fotoğrafı çekmek.

Geçmişte, ayı için belgesel yapmak isteyen arkadaşlarıma, yardım amacıyla Barhal Vadisi'ne gitmiştim.

Bu tür gezilerde öncelikli bir amacınız var ise, gönlünüzün istediği gibi dolaşma şansınız asla olmuyor. Hele hele, bir kaç araçtan oluşan bir konvoy iseniz, vay halinize... Biri geride kalır, bir diğeri yanlış yola sapar...

Velhasılı akşam olunca, kendinizi normalden daha fazla yorgun hissettiğiniz gibi;sapamadığınız yolların nereye ulaştığı, aşamadığınız dağların arkası, sabaha kadar aklınızı kurcalar durur, uyutmaz sizi.

Bu tür çalışmalarda özgürlüğünüz, zorunlu olarak ambargo altındadır.

Yusufeli gezisini uzun zamandır düşlüyordum. Bu sefer son karar bana ait.

Sabahın erken saatinde otelden ayrılıp yola çıkıyoruz. Yollar sessiz ve sakin.

Çoruh Vadisi'ne akan dereler üzerine kurulmuş tahta köprüden, öte yakadan topladıkları sebzeleri, pazara ulaştırmak amacı ile çaba sarf eden insanları görünce, içim burkuluyor.

Biliyoruz ki, kısa bir süre sonra bu yöredeki tüm bahçeler, sular altında kalacak.

Bu aşamada, güçlü bir empati duygusuna ihtiyaç var.

Devlet adına hüküm yürüten insanlar, yani kısacası idare: var olan mağduriyetleri giderirken, olanca gücü ile hassasiyet göstermelidir. Çünkü, Çoruh Vadisi içinde bulunan köylerde yaşayan binlerce insanın, bir anda geçmiş ile olan bağları koparılıp atılacak. Evsiz ve topraksız bırakmanın yanı sıra, yaşam alışkanlıklarını da ellerinden alacaksınız.

Evin, arazinin, bağın, bahçenin bir bedeli olsa da, hayat bağlarının bedelini; kim, nasıl takdir edecek!

Üzerinde hassasiyet gösterilmesi gereken ana konu bu.

Bu insanların, üzerinde uzun seneler yaşadıkları topraklarla ilgili alışkanlıkları var.

Güneşin doğuşu ile başlayan her yeni gün, ona sadece "mutadı" yaşamayı öngörüyor.

Evi, köy meydanındaki kahvesi, köyün camii...

Ve...

Uzun seneler boyunca beraberce yaşadıkları, birlikte yaşlandıkları arkadaşları...

Hepimiz biliyoruz ki ileri yaş grubu insanlar dünyanın her yerinde, köklü değişikliklere karşı tepki duyarlar.

Bu insanların "her şeyi" diyebileceğimiz "yaşam alışkanlıklarını" bir çırpıda ellerinden alacaksınız.

Buna karşılık bir maddi bedel tabii ki ödenecek. Tek başına bu yeterli olmayabilir. Yeni yerleşim bölgeleri oluşturulurken üzerinde hassasiyetle durulması gereken konu, onların "manevi mağduriyetlerinin üzerinde hassasiyetle durulması", "çok çok önemli bir husustur" diye düşünmekteyim.

Aklımdan bunlar geçerken köprüden geçen bu baba kız, sırtlarında salatalık taşıyorlardı.

Durdum ve "merhaba"dedim. Konuyu açtım, onu dinledim.

Kaçınılmaz sonun yaklaştığının bilincindeydi. Çok konuşmadı. Çaresizlik, yöre insanına hüzünlü bir sukuneti de beraberinde getirmiş... İzlenimlerim bu yönde...

Arabamızı, topladıkları salatalıklarla doldurdular...

Teşekkür edip vedalaştık.

Yol boyunca, çilekeş Anadolu kadınını görme fırsatını (!) elde ettim.

İnsan ister istemez "nereye kadar" diye düşünmeden yapamıyor. 100 sene önce de böyle değil miydi?

Bu fotoğrafı yazıya yerleştirirken, bir inşaat firmasının bu günlerde televizyonlardan sıkça duyduğum reklam sloganı aklıma geliyor.

"Herkes yüzme havuzlu evde oturacak"

Hele hele,

"Bu ülkede herkes iyi yaşamayı hak ediyor" diye bir cümle daha var ki...

Bana sadece "pes" demek düşüyor.

Havuzlu evlerine giden kadınlar...

Çoruh Vadisi, mutlaka görülmesi gereken ender yerlerden biridir. Eğer, bu yönde geleceğe dönük bir düşünceniz varsa!

Acele edin, 1-2 sene içinde bu şansınız tamamen yok olacak.

Dolayısıyla o muhteşem manzaraları, bir süre sonra ancak fotoğraflarda görebileceksiniz.

Bu vadiye yapılacak baraj sayısı 11 olarak telaffuz ediliyor.

Vadi tabanından geçen yollar, dağların tepesine çoktan taşınmaya başladı bile.

Çoruh Vadisi yaklaşık olarak 150 km uzunluğunda.

Vadiye adını veren Çoruh Nehri, Bayburt’un Güney ve Batısı'ndaki dağlardan doğuyor. Nehir, 376 km yol kat ederek Gürcistan sınırında, Batum’dan Karadeniz’e dökülüyor. Yaklaşık 20 km'lik kısmı hariç tüm kolları Türkiye sınırları içinde akarken, en büyük getirisini, bereketli tarım alanları oluşturarak, bu güne kadar Gürcistan'a sağladı.

Fazla yüksek olmayan Çoruh Vadisi’nin taban yüksekliği İspir’de yaklaşık olarak 500 m civarındayken, bu yükseklik bazı yerlerde 3.000 metre civarına ulaşıyor. 30 sene evvel bu dağlarda dolaşırken, vadideki arabamı kibrit kutusu gibi gördüğümü anımsıyorum.

Kolik

Kolik / 2010

Kolik'e gelince, ister istemez duruyorum. Burası, benim anılarımın içinde önemli bir yer işgal ediyor.

Kolik'in kelime anlamı Ermenice'de "Yolu olmayan yer" demekmiş. Yeni adı ise "Sebzeciler"...

Kolik'e 30 sene önce geldiğimde, arabamı buraya park etmiştim.

1980

Şimdi de aynı yere park ediyorum. 2010

Doğu Anadolu gezilerinde, nerede durursanız durun, arabadan inince ister istemez ilgi odağı oluyorsunuz. Nereden geldiğiniz, nereye gideceğiniz, neden fotoğraf çektiğinizden tutun da, akla gelen tüm sorulara cevap vermeye hazırlıklı olmalısınız.

Bu merakın altında, büyük ölçekli bir "yardım etme arzusu" yatar.

Özde, Doğu Anadolu'nun insanı, emsalsiz ölçüde insani hasletlerle doludur.

Burada da aynı insanlarla karşılaştım. Bizi çay içmeye davet ettiler. 30 sene evvel buraya geldiğimi anlatmaya başlayınca, koyu bir sohbetin de yolu açılmış oldu.

"Burada o zaman ünlü bir avcı vardı adını hatırlayamıyorum" dediğimde "Nazım Polat" diye beni yanıtladılar. "Su kenarında bir değirmen vardı. Dağdan indiğimde pencereden Mamiya C 330 ile fotoğraf çekmiştim" dedim. "Tevfik Özkan'ın değirmeni" dediler.

Hatırladığım kadar ile değirmenin kapısı kapalı ve içerisi çok karanlıktı. Makinemi pencerenin kenarına oturtup, "açık enstantane" fotoğraf çekmiştim. Ankara'ya gelince arşivimi taradım ve o fotoğrafı buldum.

O makineyi, "nasıl taşımışım" diye düşününce... Gençliğin, nelere muktedir olduğunu bir kere daha anlıyorum.

Su değirmeni 1980
Sahibi, Tevfik Özkan

Çoruh Vadisi'nin bir süre sonra sular altında kalacağını, hemen hemen bilmeyen yok. Daha evvel belirttiğim gibi insanlar karamsar ve üzgün. Ama gerçek olan bir şey daha var... Yeni düzen; yakın gelecekte bir şeyleri alıp götürürken, şüphesiz ki yepyeni bir hayatı da bu insanlara sunacaktır.

Örneğin;

Çok değil, 10-15 sene içinde Artvin'e uçak seferleri başlayacak!

Ben göremeyeceğim ama, kaçınılmaz gerçek bu.

Uçaklar, baraj göllerine inecek. Müthiş bir turizm potansiyeli şimdiden görülüyor.

Dünya, suya hasret kalırken Artvin ve çevresi bu bağlamda "cennet ile eş tutulacak".

Yaratılacak enerji, bu zenginliğin oluşmasında büyük pay sahibi olacak.

Baraja hakim arsalar, altın değerinde olacak.

Bir yılda, 500 kg salatalık üretmek sureti ile elde edilen geliri, bir günde av turizminden kazanacaklar.

Fotoğrafçıları gezdirecekler! Kazandıklarına, kendileri de inanmayacak.

Barajlardan ötürü, protein ağırlıklı bir beslenme rejimine geçecekler.

Çocuklarımız daha sağlıklı büyüme, dolayısıyla süreç içinde "daha sağlıklı düşünme" olanaklarına kavuşacak.

Sizce, bunlar az şey mi?

Veya, çok mu hayal görüyorum!

-!..

Siz, siz olun sadece "Hiç bir şey değişmesin" diyenlerden korkun.

Sohbet sırasında yeri geldi; Yusufeli'ne gideceğimizi, orada kelebek fotoğrafı çekmek istediğimi, anlattıktan sonra; özellikle sıcaktan nefret ettiğimi belirterek, nerede konaklamamın doğru olacağını sordum.

İyi ki de sormuşum.

Başladılar anlatmaya.

"Yusufeli sıcak olur. Yaylalar Köyü'ne çıkmanız lazım. Şimdi size bir telefon vereceğiz, hatta isterseniz şimdi biz arayalım. Sizi Yusufeli'nde o köyün muhtarı İsmail Altunay karşılayabilir.

Bizim size önerimiz, Çamlıyuva Pansiyonu'dur."

Masada solda ve en arkada oturan : Nusret Ertaş

Bu içten yaklaşım için "lütfen, ararsanız mutlu olurum" dedim.

Onlar telefonla irtibat kurarken ben de bir kaç kare fotoğraf çekme imkanı buldum.

    

Erkan Demirtaş

Gel hele... Otur bir çay içek...

Telefonla konuştular. Sn. İsmail Altay Yusufeli garajında bizi bekliyormuş.

Orada bulunan herkese, bir kere daha teşekkür ederek Kolik'ten ayrıldım.

Bir kaç Km sonra, süreç içinde oluşan değişimi, fotoğraf makinemle tespit ettim.

Zemin, 30 sene evvel doğal halinde, 2005 yılında zemin asfalt olarak görülüyor. Son karede ise asfalt kazılmış, her yer şantiye havasında...

      

                     Ekim 1980                                       24.07.2005                                      Ü.Bora /  04.07.2010

Muzaffer Evci - M. Emin Bora

10.08 2006

Yukarıdaki fotoğrafı da sonradan buldum. 80'li yılları anımsatıyor.

Çoru Vadisi, kocaman bir şantiye havasına bürünmüş.

Dağlar seni delik delik delerim, delerim,
Kalbur alır, toprağını elerim, aman aman
Elerim aman aman, dumanlı dağlar.
                                                                       Sivas / Muhsin Akarsu - Nida Tüfekçi

Karayolu, bu ayağın üzerinden geçecek

Yol buyunca gördüğüm ilk kelebek aşağıda!

Son derecede aktif... Kıpır kıpır.

Ona doğru bir adım atsam...

Vınnnn...

Çamurun içinde, yaklaş yaklaşabilirsen...

Makro objektifi bıraktım ve bu kareyi, 300 mm teleobjektif ile, 10 metre mesafeden çekmek zorunda kaldım.

Kaplan Kırlangıçkuyruk / Papilio alexanor

Yusufeli

Yusufeli İlçesi'nin girişinde bir seyir terası var. Görünen manzara sınırlı.

Garajlara gidip İsmail Altunay'ı bulmam lazım. Ondan alacağımız yol tarifli ile Yaylalar Köyü'ne doğru yola devam edeceğim. Hava sıcak, nem oranı yüksek. Yaylada kalma fikri, şimdiden "doğru tercih" gibi görülüyor.

Yolboyunca Barhal Vadisi'ne hayat veren "Barhal Çayı"nı anlatmak gerçekten çok zor.

Bu su akmıyor. Coşkulu bir şekilde koşuyor!

Delicesine ve neşeli... İçiniz açılıyor, mutluluk hissi ile dolup taşıyorsunuz.

Tıpta "su ile tedavi" buna benzer bir şey olsa gerek...

Yaylalar Köyü'ne gidene kadar, su sizi asla yalnız bırakmıyor. Yollar dar ve yer yer kötü. Yusufeli'nden Yaylalar Köyü, yaklaşık olarak 50 km civarında. Ama varış süreniz, 2 saate yakın bir zaman alıyor.

Fotoğraf çekerseniz, ki aksini düşünmek bile zor... Bu zamanın uzayacağı kaçınılmaz olacak.

Etik (!) açıdan, çok da uygun olmasa da, farklı yöntemler üretebilirsiniz.

İskoç Güzelesmeri / Erebia aethiops - Barhal Vadisii

Çokgözlü Mavi / Polyommatus icarus - Barhal Vadisi

Kaplan Kırlangıçkuyruk / Papilio alexanor - Barhal Vadisi

Merak edenler için söylemek isterim ki fotoğraf için iyi zaman kavramı, vadi boyunca, sık sık değişiyor. Keskin virajlar, yüksek dağlar ve dar geçitler, ışık hesaplarını altüst ediyor. Vadiye, farklı zamanlarda girip çıkmak, işin doğrusu gibi görülüyor.

2 saate yakın bir zaman içinde Yaylalar Köyü'ne geliyoruz.

Yaylalar Köyü / Hevek

Yaşamak, bir şölendir.

Bu şölene çağrılan kimseler pek çoksa da,

masaya oturmayı başaranlar pek azdır.

                                                    

                                     Darwin

 

Üçüncü bölümün sonu

Gelecek yazı

"Yaylalar Köyü"

 

 

Mehmet Emin Bora

11 Ekim 2010 / Ankara

Bu yazı 5507 kez okundu...