Kedi Tutkusu


Dört ayaklı can dostlarım...

Kedili bir evde mi doğdum?

Bunu bilemiyorum. Ama çocukluk yıllarından beri evimizde hep kedi oldu.

Kedilere karşı, göz ardı edilemeyecek ölçüde bir zaafım olduğu kolaylıkla söylenebilir.

Mersin'de Çankaya İlkokulu 1. sınıfına gidiyordum. Evdeki dişi kedimizin adı Naylon. (Sene 1952)

Aslında ev sahibimiz Nadir Bey'in kedisiydi Naylon. Evlerimiz duvar bitişik, bahçemiz ortak, yaşamımız tabiri caizse dip dibeydi. Naylon da doğal olarak her iki evi ve sahiplerini dilediği gibi kullanıyordu.

Olsun! Hepimiz mutluyduk, önemli olan da bu değil mi?

Çok renkli olduğunu anımsıyorum. Şimdilerde adını, o senelerin popüler giysisi "naylon"dan almış olabilir diye düşünüyorum.

Naylon'u anılarımda derin bir iz bırakması, doğurduğu 6 yavruyu yemesi ile oluştu.

"Bu durumun, mutlaka bir bilimsel açıklaması vardır" diye düşünüp, internet üzerinden yapmış olduğumum dar kapsamlı arama sonunda "kediler yavrularının yaşama olanağının sınırlı olduğunu sezinlediğinde bu eylemi yaparlar" şeklinde bir sonuca ulaşabildim.

Daha sonraki yıllar içinde Yumak, Çırak, Fıstık ve Zilli "yaşamımıza anlam kattı" diye düşünüyorum.

Çırak

Çırak

Fıstık

Zilli

Köpeklerimiz de oldu...

Cici, Samur, ve Kontes adlı av köpeklerim ile çok hoş anları paylaştık. Onlara "hane halkı" muamelesi yaptık. Birlikteliğimiz süresi içinde hiç birine, bir fiske dahi vurmadım.

Yeri geldi özellikle köpeklerini döven avcıları benim anlamam mümkün değildir.

Ama ne çare ki yaşamın bir diğer gerçeği olan ölüm anı geldiğinde bizlere yaşattıkları acıları, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen halen bugünkü gibi yüreğimde hissederim.

Şimdi bile burnumun ucundan gözlerime doğru çıkan sızı, içimi yakıyor...

Samur

Samur
1980 - Anamur

Üç seneden bu yana Çamlıdereli kediler ile sıkı bir ilişki içindeyim.

Kuruntudan öte beni "kendilerine yakın buldukları" yönünde bir kanıya sahibim.

Bu birlikteliğin temelinde, çoğunlukla "tavuk ciğeri" zaman zaman da "taşlık" var diye düşünüyorum...

Günlük menüde sürekli sunulan "kuru mama" ilişkilerimizin temel taşını oluşturuyor.

Yaylada doğrudan ilişki kurduğum 3 anne var. Bunlar şimdi sülale olma yönünde hızla ilerliyorlar...

Onları ve çocuklarını sizlere tanıtmak istiyorum.

Kediler, ata değil "anaerkil" diye düşünüyorum.

Dolayısıyla yazının kurgusunu 3 dişi kedi üzerine yaptım.

Kestane, Canavar ve Şımarık.

Sitede görünürde şimdilik bir tek baba var!

Saman.

 

Soldan sağa: Kestane, Canavar , Şımarık, Saman ve kızı Muhallebi...

Şımarık sıra dışı bir kedi.

Çocuklarına aşırı derecede düşkün, onların beslenmeleri ile yakinen ilgili olmasının yanı sıra, yavrularına karşı bir tehlike sezinlediğinde bir anda aslana dönen bir kedi. Gözünüzle görmezseniz, anlatılır bir şey değil.

Köpeği veya köpekleri önüne kattığı gibi site içinde dört döndürüyor.

Cesur, zeki, alımlı, sıra dışı ve şımarık.

Şımarık

Şımarık

Şımarık'ın 2 kere yavrusu oldu. Aşağıdakiler bu senenin yavruları. Bir önceki senenin bebekleri -ki şimdinin yetişkinleri dememiz lazım- tahminimce bitişik sitede oturanları kafalamakla meşgul... Zaman zaman uzaktan görüyorum ama zannedersem bir "alan paylaşması" söz konusu olmalı ki, bizim tarafa gelmeye pek de niyetli görünmüyorlar.

Bu başarılı organizasyonun başında "mutlaka Şımarık vardır" diye düşünüyorum.

Önden arkaya Şımarık'ın çocukları: Çetin - Nurten - İzzet - Metin

İsim konusunda sizi aydınlatmak isterim.

İzzet'in adı önce Pakize'ydi...

-!..

Yok öyle düşündüğünüz gibi değil.

Kestirmedi.

Bir kontrol (!) sırasında yanlış teşhis yaptığım ortaya çıkınca, eski adına uyum sağlaması için içimden ismini "Pakizzzzzeeee..." diye sündürürken, iz ekininin çağrıştırdığı isme en yakın "İzzet"i bularak feraha erdim.

İzzet de nereden çıktı demeyin, aslı bu.

Aşağıdakinin adı Tekir 17...

Tekir 17

Tekir 17
Canavardan olma..

18 de var, 19 da, 20 de!

Kedim olmuştu ama, bu kadar da değil.

Derdimi anladınız değil mi?

Şimdi kedilerimle ortak (!) bir çaba içindeyiz.

İsim işini tarihsel süreci de göz ardı etmeden, bir düzene sokma çabası içindeyiz.

Sonuç verir mi?

Bilemiyorum ki!

İzzet

Kestane uysallığı ile gönlümüzü fet etti...

Kısık sesi, utangaçlığı ve şirinliği en katı gönülleri bile pes ettirecek nitelikte...

Yavrularına karşı ilgisi ise beni derin derin düşündürmenin yanı sıra, zaman zaman da ağlatmıştır.

Eve gelip bir kaç lokma yedikten sonra, büyücek bir parçayı ağzına alıp, tel örgüyü aşmasını seyreden hangi göz dayanabilir ki!

     

Tıpkı insanlarda olduğu gibi yavrularının da huyu Kestane'nin huyuna benzedi.

Kestane

Kestane

Kestane - Nurten (önde) - Tarçın

Nurten 4 aylık

Nurten'in çocukluk günleri

Nurten

Nurten'den günde 3 kere yanak almazsam işim rast gitmiyor...

Soldan sağa: Muhallebi - Saman - Şekeri

Annenin adı Kestane olunca torununa da otomatik olarak "Şekeri" dedik.

Kapıda miyavlama sesi duyunca pencereden ilk bakan, diğerine "Kestane ve Şekeri geldi" diyebiliyor.

20'ye yakın kedi olunca!

İsim vermede ipin ucu kaçıyor doğrusu.

Muhallebi

Şekeri ve Saman (Dede)

Muhallebi ve Şekeri

Şekeri

Canavar ismini onunla ilk tanıştığımız gece koymuştum. Bir melek ile tanıştığımı nereden bilecektim ki!

Canavar olağanüstü bir kedi. Duygusal, zeki ve çok becerikli olmasının yanı sıra aynı zamanda politik!

5 km mesafe içinde 3 evi idare ediyor.

3 yavrusu ile beraber farklı mekanlarda konaklıyor.

Kimi zaman bizim evde, kimi zaman yaylada, kış aylarında ise Çamlıdere'nin içinde bulunan Hazır kuvvet Dede'nin evinde. Bkz. http://www.arpacik.net/guncel_detay.asp?id=199

3 yavru ile beraber sürekli taşınıp duruyor.

Dede, 1 ay önce kış geldi diye çarşı içindeki evine döndü. Eşi Meliha Nine "Canavar ve çocukları aç kalmasın" diye 2 günün başı pişirdiği mamalarla yayladaki evine yürüyerek gidip, yürüyerek geliyor.

8 km...

Bir tek amacı var "kediler aç kalmasın".

Canavar

Canavarın 3 çocuğu var.

Yenilerini doğuralı 20 gün kadar oldu. Yavrular ele gelinceye kadar asla nerede olduğunu bilemiyorsunuz.

Sır gibi saklıyor.

Bu süre içinde camdan gelip, camdan gidiyor!

Bir gün...

Bir gün hepsini toparlayıp tanıştırmaya getiriyor.

O anı görmenizi çok isterdim.

Müthiş bir duygu paylaşımı oluyor. İster istemez ağzımızdan hayranlık ifade eden sözcükler dökülüyor.

Bundan çok hoşlandığını rahatlıkla gözlemleyebiliyorum.

Ben, yavruları tek tek severken o da etrafımda mırıldanarak bacaklarıma sürünüyor.

Ve

"Bak, bunları ben yetiştirdim" dercesine...

Tekir 17 - Tarçın - Cingöz

Tekir'i Ankara'dan getirmişler. 3 senedir Çamlıdere'de tek başına yaşam mücadelesi veriyor. Olağanüstü gururlu ve kişilik sahibi bir kedi. Kısırlaştırılmış bir ev kedisi olduğunu zannediyorum. Geçici bir hevesle önce eve alınmış daha sonra da sokağa salınmış gibi. Halinden tavrından anlaşılan bu.

Laftan sözden anlıyor, ihaneti yaşamış, çabuk küsüyor.

"İnsanı iyi tanımış" diyebiliriz.

Tekir her hali ile 10 numara...

Gözü gönlü tok. Çok da sevecen.

Tekir

Tekircik - İzzet - Muhallebi

Ve sitenin en dominant karakteri Saman

Saman Baba!

Saman

Saman için yaşam, "ilişkiden ibaret" dersek, "çok da yanlış olmaz" diye düşünüyorum

Tabii ki işler her zaman istediği gibi olmasa da!

Saman için "Garfiled'e özeniyor" denilirse "pek de yalan olmaz" diye düşünüyorum.

İzlediğim kadarı ile son üç yılda doğan hemen hemen tüm yavruların bir tarafında mutlaka sarı bir damga var!

Kalite belgesi gibi...

Made in Saman.

Aslında yok birbirimizden farkımız!

Kediler de tıpkı insanlar gibi!

Karınları doyar, barınma problemlerini de çözerler ise, tek noktaya odaklanabiliyorlar.

++++++18

Saman, eline geçirdiği her fırsatta Tekir'e karşı halisane (!) duygularını deklare etse de, bu güne kadar karşılık gördüğünü en azından ben görmedim. Bu konuda Samanın gözü açık gitme olasılığı kuvvetli gibi...

Saman - Tekir

Site sakinlerinin arasına 2 ay evvel yeni bir üye katıldı.

Tekircik.

Sn.Ahmet Karagöz onu benzincide görüp almış!

"Acıdım" diyor...

Tamam da... Sonra sonra ne olacak?

Acımak beraberinde bir de yükümlüğü getirmiyorsa, bence hiç bir anlamı yok ki!

"Çok sevdim, Ankara'ya götürüp sokağa saldım. Ölmüş!"

"Çok sevdim, Ankara'dan alıp Çamlıdere'ye getirdim ve site bahçesine saldım. İnşallah yaşar!"

Bu tür davranışlar sizi hayvan sever yapar mı?

Makyaj gibi... Bir avuç su sal, gerçek yüzü gör.

-!..

Hayvanlar "hafta sonu eğlencesi olmamalı" diye düşünüyorum.

Hafta sonu 2 gün, kış ise Çamlıdere'de en az 180 gün. Ne yiyecekler o zaman?

 

Sizler, evlerinize dönüyorsunuz. Ya geride kalanlar! Onlar ne olacak?

Metin ve İzzet
Kalanlara eziyet!

Tekircik

Her neyse...

Tekircik etrafında onca yetişkin kedi olmasına rağmen akıl almaz şirinlikler yapa yapa kısa sürede hem sitedeki kedilerin, hem de site sakinlerinin aranan adamı (!) oldu.

Çok uysal, çok zeki ve çok akıllı bir kız.

Ama 3 aylık, kış da kapıda.

Tekircik

Tekircik

Eldeki imkanlar dahilinde tekircik ve diğer yavrular kışı rahat geçirsin diye bir düzenek kurdum.

Hobi odasının demir kapısına bir kedi kapısı taktırdım.

Kazara "kapı kapalı kalır da dışarı çıkamazlar" korkusu beni tedbir almaya yöneltti.

Allahtan Site görevlisi Kamil Durcan da merhamet sahibi de, kedilere göz kulak oluyor, eksilen mamaları tamamlıyor.

Bir mama kabı koyup, kış için 50 kg dan fazla yem stokladım. Çok daha fazlasına ihtiyaç var.

Otel ve yemek salonu ilk günden beri %100 doluluk oranı ile sürekli çalışıyor.

Allah "eksik etmesin" diyorum. Tabii ki bu dileğimi kedi severler ve sağduyu sahibi insanlar anlayacaktır.

Şımarık, bu güne kadar benim görebildiğim en cesur kedi!

Yavruları için yapamayacağı hiç bir şey yok. Sitenin köpeklerini önüne kattığı gibi dört döndürüyor.

Köpek gelince, tüm yavru kediler panik içinde en yakın ağacı kurtuluş yolu olarak kullanıyorlar.

Şekeri

Tarçın

Çetin - Metin - İzzet

Şekeri

Çetin

Metin'in sıra dışı eğlence anlayışına bayılıyorum.

Şimşir üstü Metin!

Gülten

Kestanenin kızı

 

Bu yazımda uzunca bir süre zaman geçirdiğim Çamlıdere'deki günlük yaşamımdan sizlere bir kesit sunmak istedim.

Bir avcı olarak yüreğimden geçenleri siz de bilin istedim.

Sadece avcılara karşı değil "herkese karşı ön yargılarınızı yıkın" demek istiyorum.

Kedilerle uğraşmak beni rahatlatıyor.

Onları yakından gözlemlemek sureti ile bilemediğim davranışlarını anlamaya çalışıyorum.

Sadece kedileri mi?

Kurbağam da var!

Her akşam saat 11.00 de geliyor.

Banyo için.

Kısa bir süre suyun keyfini çıkarttıktan sonra, duvardan tırmanarak elektrik saatinin üstündeki yerini alıyor.

Öğleden sonra bir çok kere "keklik ötüyor" diye dışarı çıktım desem!

İnanmazsınız değil mi?

Ben de inanmazdım doğrusu...

İzlenim o ki doğayı çok daha yakın takibe almalıyız.

Her gözlemci gibi ben de, "yaşanan pek çok problemin çözümü doğada var" diyebiliyorum.

Tabii ki görmek isterseniz.

Kızılcahamam / 23 Aralık 2007

Yeryüzündekilere merhamet edin ki,

göktekiler de size merhamet etsinler.

                                                Hadis-i şerif meali

16 Ekim 2009 / Ankara

Mehmet Emin Bora

Bu yazı 5512 kez okundu...