Kelebek ve Avcılık!
Bahadır / Argynnis pandora
Mayıs 2009'dan eylülün ilk haftasına kadar geçen geçen süre içinde Çamlıdere'de oturdum.
Evin bahçesinde altimetre 1350 metreyi gösteriyor.
Bütün bir yaz boyunca geceleri yorganla, uyuyabildim. Hatta zaman zaman da olsa gün içinde soba yaktığım da olmadı değil. Ankara civarında havası kıyaslanacak ise Çamlıdere'ye eş değer bir ilçe yok.
Garip olan bu özelliğin farkında olan insan sayısının sınırlı olması.
Süreç içinde Çamlıdere geleceğin parlayan yıldızı olmaya aday. Yazın bir kenara.
Çamlıdere'nin tabiat zenginliği olağanüstü. Yaşam ortamı bağlamında zengin bir flora ve faunaya sahip. Üzücü olan odur ki bundan yerli halkın büyük bir kısmının da haberi yok.
Bu ilgisizlik ve bilgisizlik sadece bu yöreye has bir durum değil. Ülke geneli için bunu kolaylıkla seslendirebiliriz.
Acı olan "doğal zenginliklerimizi yabancı yazarlardan öğreniyoruz" olmamız!
Neye elimi atsam, ilk tespitlerin yabancılar tarafından gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Daha evvel yazmıştım. Çamlıdere'de tarlaların taşı, ellili yılların başında Amerikalıların teşviki ile toplanmış.
Bu bana ağır geliyor ve beni düşünmeye zorluyor.
Utanıyorum.
Her işimiz iteleme ile...
Bu sene kelebek fotoğrafçılığına merak saldım.
İlk işim bu konuda yazılmış kitapları aramak oldu.
Aşağıdaki dev esere bu şekilde ulaştım.
Kelebeklere merak salan herkesin karşısına bu kitap çıkıyor.
£254.00 / 390 EURO
"Türkiyenin Kelebekleri" adlı rehber kitabın yazarı Sn. Ahmet Baytaş 2200 sayfalık 3 ciltten oluşan bu kitabın 20 senelik bir çalışma sonunda 1995 yılında G. Hesselbarth, H. Van Oorschot tarafından hazırlandığını söyledikten sonra, bu kişilerin arazi çalışmaları sonunda 11.000 örnek topladıklarını, bu bilgi kaynağı olmaksızın kendi hazırladığı kitabı yapmakta çok zorlanacağını ifade ediyor.
Sn. Ahmet Baytaş NTV yayınları içerisinde değerli bir çalışma yaparak "Türkiyenin Kelebekleri" adlı kitabında 777 kelebek fotoğrafı yayınlamış. Son iki ay içinde rehber kitap niteliğindeki bu eserden çok faydalandığımı belirtmek isterim.
Çok kısa bir zaman önce de yazarın Sn. Evrim Karaçetin ile beraberce hazırladıkları 2. kitabı çıktı. Her ikisinden de 2 şer adet aldım.
"Niye?" diye sorabilirsiniz...
Bir başka yazımda bunu ayrıntıları ile anlatmaya çalışacağım. Çok önemli bir konu.
Kelebekle ilgili olmak üzere "ülkemizde bu güne kadar kaç kitap yayınlanmış?" diye internet üzerinden bir araştırma yaptığımda çok az sayıda kitaba ulaşabildim. Bu belki de benim eksikliğimdir. Ben bazı kitaplara erişememiş olabilirim.
2 cilt ve yine Almanca 1967 Arkın Kitapevi
Almanca kitabın iç sayfasından bir örnek. Basım yılı belli değil. Fotoğrafların üzerinde eski yazılar var.
Bu kitapları yazanların, basılmasına sebep olanların ellerine kollarına sağlık. Yaşayanlara Allah uzun ömür versin, vefat edenlere de Allah'tan rahmet diliyorum.
"Yaşamın Temel Kuralları" adlı kitap Sn. Prof Dr. Ali Demirsoy'a ait. Kitabın önsözünden de anlaşılacağı gibi ders kitabı olarak okutuluyor. Kelebek meraklıları için çok büyük bir kazanç diye düşünüyorum.
Geçen son iki ay içinde kelebekler benim merakımın odak noktasını oluşturdu.
Hemen hemen her gün onları tanımak ve fotoğraflamak için araziye çıktım.
Her gün ortalama 4-5 saat arazide kalırken kimi gün bu sure 10 saate yaklaştı.
Müthiş bir keyf aldım. Tek başıma olmam heyecanımı doruklara taşıdı.
Şimdi, avcı kardeşlerim bana kulak versin. Neden bu işe merak sardım? Beni anlamaya çalışsınlar.
Öncelikle bilelim ki kelebek fotoğrafçılığı avcılıktan en az 2 kere daha zor.
Hangi birini sayayım ki!
Tek kırma tüfekle keklik vurursunuz da sıradan bir fotoğraf makinesi ile bu fotoğrafları çekemezsiniz.
Tüfek gelir 3.5 kg. Makine 6-7 Kg. (Aksesuarları ile birlikte...)
Tüfek bir yere çarpar. Sonuç keyfe keder.
Makinenin objektifi çizilir. Sonuç hüsran, telafisi çok zor.
Kuş arkandan parlar duyarsın (!) döner, süze süze tetik düşürürsün...
Kelebek sağından solundan kalkar da ruhun bile duymaz.
Keklik önünden kalkar -ustaysan- nereye düşüreceğini hesap edersin ki bu çok da zor değildir.
Kelebek önünden kalkar. Takip edeceğim derken sallabaş olma ihtimalin oldukça yüksektir. (Bu sözümü bir yere yaz. Bir gün beni hatırlarsın)
Ege, Marmara, Karadeniz ve kısmen Akdeniz Bölgesi'nde beline kadar çalı çırpı içinde av yaparken.
Kelebek fotoğrafı çekebilmek için sürekli bu tür arazi yapısı içinde dolaşırsın.
Her tarafını ısırgan dalar...
Kafana güneş geçer... Çünkü öğle saatleri kelebek görme şansın çok yüksektir. Şapka çözüm değildir.
Üstüne üstlük, köylüye meramını anlatana kadar anandan emdiğin süt burnundan fitil fitil gelir.
Ona göre hazine arıyorsun ya!
-!..
Ve daha yeri geldikçe anlatacağım onlarca sıkıntı...
Ama olsun...
Bence değer...
Cengaver / Argynis paphia
Ne düşünüyorsunuz? Değmez mi?
Aglais / Aglais urticae
Kelebek fotoğrafçılığı düşündüğünüzden çok daha zor.
Çiçek nerede, kelebek orada. Bu doğru da, çiçek düzde değil ki!
Avcı tabiri ile "yamada"
Yanaşmak zor ki zor.
Neden?
Sessiz olacaksınız. En ufak gürültüde abi (!) tüyüyor.
Varsayın ki sessizce yaklaştınız...
Kanatların kapatıyor ve öylece uzunca bir süre kalabiliyor. Keyfini bekleyeceksiniz.
!..
Ya yoruluyorsunuz, ya da ışık sorunu yaşadığınız için yer değiştirmek istiyorsunuz ki...
Pırrrr.... (Aslında pır mır da yok)
Geçmiş olsun! Haydi bakalım sil baştan...
Kanatları yandan görüntülemenin yanı sıra aynı kelebeğin bir de üstten kanatları açık fotoğrafını çekmek çalışmayı ancak tamamlıyor. Tür teşhisi için buna ihtiyaç var.
Erik Kırlangıçkuyruğu / İphiclides podalirius
Dilerim ki konu hakkında az da olsa bir bilgiyi aktarmış olabileyim.
Bazen de peşinde saatlerce koşuşturduğunuz kelebek aniden üstünüze konuyor.
Keşke avcılık yaptığım yıllarda kelebeklerle daha çok ilgilenebilseydim.
Keşke çiçeklerle daha çok ilgilenebilseydim. Örneğin orkidelerle!
Canlılar dünyası ile ilgili ayrıntılı gözlem yapmayı, yapabilmeyi, çok geç akıl edebildim.
Bunun bir tek adı var. Eğitim eksikliği.
Sağduyu sahibi kanaat önderlerinin olmayışı ve daha bir çok tali neden.
Atmışlı yıllarda avcıların bir tek hedefi vardı.
Kim daha çok vuracak! Aslında 2009'da da aynı plak dönüyor.
Şu an sarf ettiğim gayretin altında yatan olgu, var olan kısır döngüyü değiştirmek çabası...
Becerebilecek miyim!
Şüpheliyim...
Mutlak hakim olan zaman, son kararını verecek. 2109 da yaşayacak olan kardeşlerimden bahsediyorumç
Şimdi en azından "yol açıldı" diye düşünüyorum.
Eğitim neden önemli?
Neden çevremizi daha dikkatle izlemeliyiz?
Sorgulama üzerine kurulan bir yaşam tarzı neden önemli?
Çarpıcı bir örnek vereceğim . Ne yazık ki yine Batı dünyasından.
Olay Namibia'da geçiyor.
Bir bilim kadını olan Bronwen Currie denizlerde ve karada çok sayıda balık ve yabani hayvan ölümlerini görünce sorgulamaya başlıyor: "Neden?" "Ne oluyor?"
Arşiv kayıtlarını inceliyor.
Geçmiş yıllarda da benzeri ölümlerin olduğunu tespit ettikten sonra , çalışmalarını genişletiyor.
Bie süre sonra işin içine yardım talebi olunca NASA da giriyor. Uzaydan tespit edilen görüntülerden Namibia kıyılarında oluşan su altı kirliliği uzaydan görüntüleniyor.
Araştırmaların sonunda varılan nokta "denizlerde yapılan aşırı avlanma" olarak tespit ediliyor.
Bir av sezonunda sardunya balığından tam 10 milyon ton avlanıyor. Planktonlar sardunya balıkları tarafından tüketilmediği için deniz dibine çöküyor. Süreç içinde deniz dibinde bir katman oluşturuyor ve su altında gaz oluşması böyle başlıyor. Gazlar önce deniz içinden yüzeye çıkana kadar çok sayıda balık ölümlerine sebebiyet veriyor. Daha sonra da atmosfere yükselince sera etkisi oluşuyor ve yağışlar azalıyor. Karada yaşayan yabanhavanları da susuzluktan ölüyor.
İlintiye bakar mısınız?
!..
Bir bu bilim insanını düşünün, soruna yaklaşım biçimini yaptığı derin araştırmaları, çalışma arkadaşları ile sorunu çözme yönündeki gayretlerini, ve benzeri çabaları gözünüzün önüne getirin...
Bir de bizim MAK toplantısına katılanların yabanhayatının düzenlenmesi için ortaya koydukları önerileri düşünün.
Yabandomuzlarını zehirleyelim!
Kuyruğuna para verelim!
Akla ziyan...
Sadece bununla kalsa! İyi
Bu yazı da bir gazetede yayınlanmış! Bakın yazar neler diyebiliyor.
"Domuz ve saksağan eşcinseldir. Dünyada sadece bu iki hayvan eşcinseldir.Bir de özellikle son yıllarda insan neslinden eşcinsel olanların sayısı tahminlerin üzerinde bir düzeyde seyretmektedir. Bugün Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde eşcinsellik tahmin bile edilemez miktarlara ulaşmıştır. Bu ülkelerde eşcinsellerin birbirleriyle resmi evlilikleri devletlerce kayıt altına alınmaktadır. Bunun domuz mamullerini yemekle çok yakından alakası vardır.
Ülkemizde de durum hiç içaçıcı değildir. En küçük kasabalara varıncaya kadar umumi helâların kabin kapılarının arkasına yazılan ilanlar durumun vehametini göstermektedir. Her ne kadar bunlar görmezden gelinse de yakın bir zamanda büyük patlamalara sebebiyet vereceği açıktır. Ülkemizde de bu kasırganın, domuz mamullerinin ne kadar çok tüketildiğinin ve meydana getireceği belânın boyutlarını göstermektedir."
(Mevlüt Özcan- Milli Gazete)
Batı dünyası NASA'nın verilerini referans olarak alırken, biz hela kapılarını argüman olarak kullanıyoruz.
Bu durumda burnumuz ottan (!) çıkar mı?
Sarı Azamet / Colias crocea
Olumsuz örnekler bunlarla sınırlı değil.
Devlet televizyonlarında yayınlanan programlardan iki örnek vermek isterim.
Konumuz tabii ki doğal hayat üzerine olacak.
Programlardan birinin adı "Zor yollar". Diğeri de bir hanım sunucunun sunduğu yine bir gezi programı.
Program sunucusu bir dizide ağla yapılan bir balık avını anlatıyor. İç sularda profesyonellerin dışında ağla veya serpme ile balık avı yasak. Yapımcı bunu bilmiyor!. Bilmiyor ki yapılan eyleme "dur" demediği gibi neredeyse methiye düzecek.
Oldu mu şimdi?
Bu programı seyredenler de yapılan işin yasal olduğunu zannedecek.
Bir diğer programda elle balık yuvaları kurcalanarak avcılık yapıldığı zannediliyor.
Kötü örnekler televizyon kanalı ile sıradan vatandaşa özendiriliyor. Ne düşünüyorsunuz?
Program danışmanının da konu hakkında yeterli bilgisi yok ki, bu yayına onay verebiliyor.
Bir diğer yayında program sunucusu gezi teknesini kullanan çocukla sohbet yapıyor ve yaşları çok küçük olan bu çocuklara methiye düzüyor. Söyleşiden bu çocukların yaşlarının 18 den küçük olduğunu anlayabiliyoruz. Yapımcının aklına "kaptanlık yapabilmek için ehliyetin var mı?" sorusu her nedense bir türlü gelmiyor.
Daha sonra bir facia yaşandığında üzücü görüntüler günlerce televizyon ekranlarını işgal ediyor.
Halbuki marifet testi kırılmadan yol göstermek değil midir?
Pes doğrusu... Neden yanlışlar ikaz edilmiyor?
Çünkü kuvvetle ihtimaldir ki kendileri de bilmiyor... Sebep bu değilse, durum daha da vahimdir.
-!..
Çokgözlü Orman Esmeri / Plebeius artaxerxes
Fotoğrafla kelebek avcılığı yaşamınıza farklı boyutlar kazandırabilecek nitelikte bir uğraş.
Avcılar bu işi kolayca becerebilir. Avlanma sırasında sürdürmeye çalıştığımız mantık sinsilesi bu eylem için de geçerli, ve bu uğraşının her aşaması ile biri bir öpüşüyor. Tetik düşürme sırasında gerçekleştirmeye çalıştığımız nefes kesme, hızlı düşünme, ve benzeri pek çok beceriyi bu alanda da kolayca uygulayabiliriz.
Sarı Azamet / Colias crocea
Sarı Azamet / Colias crocea
Bu yazımda sizlere kelebek fotoğrafçılığı hakkında çok sınırlı ölçüde de olsa bilgi aktarmaya çalıştım.
Yaşanan sıkıntıların nereden kaynaklandığını örnekleme gayreti içinde oldum.
Ayrıntıları görmenizi arzuladım. Sıkıntı ayrıntılarda gizli.
Örnek aşağıda...
Hayatta en zor şey, amaçsız insanlarla birlikte yaşamak zorunluğudur.
Cenap Şahabettin
Anisoptra
Ramazan Bayramınızı içtenlikle kutlar, sevgi ve saygılar sunarım.
16 Eylül 2009 / Ankara
Mehmet Emin Bora
Not: Kelebek isimlerini yazarken "yanlış yapma ihtimalim yüksek" diye düşünüyorum. Çünkü konunun uzmanı değilim. Yapılacak düzeltme ikazı için şimdiden teşekkür etmek isterim.