İspir- Yedigöller ve Avcılık
(Gezi Notları - 2'inci Bölüm)
Yedigöller
19 Eylül 2008 cuma günü öğlen saatlerinde İspir'e geldik. İspir şirin bir ilçe. Özellikle geçen defa gelişimde Yusufeli üzerinden gelmiş ve Çoruh Vadisi'ne hayran kalmıştım. Artvin-Ardanuç-Şavşat ve Yusufeli'nde TRT tarafından çekilecek ayı belgeseli için alan taraması yapmıştık. (Bkz. Allah'ın Ayısı ID No:137)
O seyahatin sonunda "İspir'e bir kere daha mutlaka gelinmeli" şeklindeki düşüncemi şimdilerde gerçekleştirebildiğim için kendimi bahtiyar hissediyorum.
Çoruh Vadisi
Bu gezide Kars'tan İspir'e gidebilmek için Erzurum'a uğramadan Kuzeye dönerek Kargapazarı Dağları'nın Batısından Gölyurt Geçidi'ni aştıktan sonra tekrar doğuya yönelmemiz lazım.
Geçite varmadan evvel yol üstünde bir çobanla konuşma fırsatı buldum. Avcılık yaptığım süre içinde edindiğim tecrübelerime göre eğer yanlış yaklaşmazsanız (!) o yöre hakkında en doğru bilgiyi sadece çobanlardan alabilirsiniz.
Yani arabanın camını açıp çobana soru sorarsanız, bilin ki baştan kaybettiniz.
İneceksiniz arabadan... Hal hatır soracaksınız... Bu tavrınız da yapmacık olmayacak.
Sizin "öncelikli" diye nitelendirdiğiniz şeyler konuştuğunuz adamın gündeminde hiç yer almadı ki!
İnsani ilişkileri doğru kurabilmenin temel prensibi, önyargılardan arınmak olmalı.
İsmail Altay
Her türlü canlıyı barındırmaya müsait bir arazi yapısı var.
İsmail Altay anlatıyor, ben yazıyorum.
Buralarda avlanan avcılar var mı?
- Vardir..
- Hangi hayvanlar var?
Beyim, her türlü heyvan çohtur... Ayi vardır, gurt vardir... geçi vardir... domuz cohtir... Keklik haddinden fazla vardir..
- Peki ayı vuran var mı?
- Hee... Şu dagin arkasında bir tene vurmişleridir... Orada yatir.. (Ali Paşa Dağı)
- Geçimin nasıl?
- Zordir beyim...
-!..
Benzeri söyleşileri defalarca dinledim ve seslendirmeye çalıştım. Duymak istemeyenler var!
Milli Park sınırları içinde avlanma yapılıyor. Hemen hemen her yerde büyük memelileri avlıyorlar.
Çünkü koruma kontrol çalışmaları "hemen hemen bitti" denilebilir.
Yabanhayatının sahibi yok.
Bu böyle bilinmeli.
Aksini iddia edenlere "köylerin internet sitelerine girmelerini öneririrm."
"Şaşırırlar, ama utanırlar mı?" işte onu bilemiyorum...
Görevini layıkı ile ifa edemeyen herkesin, bu ülkede kendine göre makul bir gerekçesi vardır.
Gece far avı ile 5 tane tavşan vuran adama ne yapılır?
-!..
Neden yapılmaz?
-!..
Bu iş "çığrından çıktı" diyeceğim de... Hangi iş çıkmadı ki!
Gölyurt Geçidi'ni aşıyoruz.
Gölyurt Geçidi
Bu noktada elimdeki GPS cihazı ile yükseklik ölçümü yapıyorum. İnanılacak gibi değil 1 mt olsun farklılık göstermiyor. Şimdi gezginlere avcılara bir önerim olacak. Mutlaka, ama mutlaka bir GPS cihazı edinin... Cihazınızı satın alırken köy haritalarının cihazınıza kesinlikle yüklü olması lazım.
İnanın bana, yolları bulamamak gibi bir sorunu asla yaşamazsınız.
Yol boyu araç kitinden beslenen cihaz için, yedek pil taşımayı da alışkanlık haline getirmelisiniz.
Bir süre yol aldıktan sonra yol kenarında bulunan çalıların arasında bir takım hareketlenmeler görüyorum. Erinç'e bağırıyorum
"Dur! Keklik var"
O, hızlı gittiğimiz için zar zor frenlere asılıyor. Ben de kendimi dışarı atıyorum...
15 civarındaki bir alay keklik ikiye bölünüyor
Bir süre sonra avcı tabiri ile "parlıyorlar"
Bir anda aklıma avcılık yaptığım günler geldi...
O dönemde birileri bana "Fotoğraf çekerken de aynı keyfi yaşıyorsun" dese, tüm kalbimle sizi temin ederim ki ben bu söze inanmazdım...
Şimdi bana inanmayan pek çok avcı olduğu gibi...
Bir örnek vermek isterim; Elinde av tüfeği olan iyi bir avcı bu sahneyi hızlı bir takipten sonra birkaç kere daha yaşayabilir...
Pek çok avcı da kıtkasını kolaylıkla doldurur. Aynı av sahasına 4-5 kere giderlerse -ki giderler- her seferinde bu keyifleri giderek azalır ve neticede görüp görecekleri, belki de son vurdukları bir keklik olur.
Genellikle yaşanan budur.
Ama fotoğraf çekmek için dolaşırsanız bu keyfi defalarca yaşama olasılığınız her zaman mümkündür.
Ama çok az sayıdaki avcı bu kareleri fotoğraf makinesi ile yakalama olanağı bulabilir... Özellikle de doğada!
(Özel avlaklarda şans biraz daha yüksek olabilir.)
Fotoğraf çekmek için doğada çaba sarf etmek, silahla dolaşmaktan çok daha zor.
İnanmıyorsanız!
Hodri meydan...
Gölyurt Geçidi'ni arkamızda bırakarak inişe geçtik. İspir'e az kaldı.
İspir
İspir'e gelir gelmez meşhur kuru fasulyesinden almak istedik. Erinç'in daha evvel geldiği bir dükkan var. Odabaş Ticaret. Doğruca oraya giderek siparişimizi Ankara'ya göndermesini rica ettik. Öyle de oldu
Odabaş Ticaret: 0442.451 2083 - 0537 760 37 11 (Müftü Başkapan Caddesi No: 14 İspir /Erzurum)
İspir fasulyesinin yerindeki fiyatı 8.00 YTL/Kg
Bal ise 15.00 - 35.00 YTL/kg aralığında...
İşyerinde bulunan bir haritayı ricamız üzerine bize verdiler.
Vakit dar... Dağa çıkacağız. Böylesi durumlar için söylenen güzel bir söz vardır. "Güvenme dayına ekmek al yanına".
Biz de öyle yaptık. Bir elimizde harita, diğerinde ekmek düştük yollara...
Kırmızı ile belirttiğim yoldan, mavi ile işaretlediği noktaya 'Yedigöller'e gideceğiz.
Mor Yayla İspir'e 30 km uzaklıkta
Belki gün olur yolunuz oralara düşer diye mesafe cetvelini de bu sayfaya yerleştirmek istedim...
"Kolaylaştırın zorlaştırmayın" diyor.
İspir Kaymakamlığı'na bu vesile ile teşekkür etmek isterim. Ellerine sağlık. Keşke bu tavrı her ilçe sergileyebilse . Haritalar kaymakamlık binasında halka satılabilse... Çok mu zor!
Mor Yayla
Yayla adını ilkbaharda açan mor renkli çiçeklere borçlu. Burası fotoğraf meraklıları için cennetten bir köşe..
Sürekli olarak yükseliyoruz. Öyle bir an geliyor ki karşınızda gördüğünüz son virajı aşarsanız önünüze sanki bir köy çıkacakmış havası varken krater gölleri ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
İnanılmaz güzellikteki bu gölleri tabir-i caizse "huşu" içinde seyrediyoruz.
Buna "teslimiyet" de denilebilir.
Çekim yaptığım bu noktada GPS 3200 mt yükseklikte olduğumuzu gösteriyor.
Avcılıktan kalan merakım, beni daha da yüksek bir noktaya çıkmam yönünde zorluyor.
Arka plandaki Aygır Gölü
Koyun Gölü - Kuzu Gölü
3750 mt
Çıkabildiğim bu son noktada esen soğuk rüzgar yüzünden neredeyse kulaklarım donacak gibi oldu.
O kadar bakir bir alan ki!
"Mutlak sessizlik" diyebileceğimiz kadar derin bir sessizlik hakim...
Gün batımı... Havanın rengi hızla değişiyor.
Yaşayabilmek için sadece ve sadece gece karanlığını güvenli bulan yabanhayvanları için hareketli saatler başlıyor.
İhtimaldir, bir ayı da akşam nafakası için yola düşmüş olabilir!
Kart, mart diyeceğini hiç tahmin etmiyorum!
"Neme lazım, döneyim" diyorum.
Ortasında ada olan gölün adı Göbekli Göl / Öndeki göl Mal Gölü
Bu açıdan bakıldığında göremediğimiz iki göl daha varmış... Adlarına "Çifte Göl" deniliyormuş. Bunların varlığını İspir'de kaldığımız otelde öğrendik. Dilerim bir başka sefere de onları görüntüleme olanağı bulabiliriz..
Arabaya binerken aşağıdaki fotoğraf karesinde görülen boş kovanları gördüm.
Bu neyin delaletidir?
Burası Kaçkar Dağları Milli Parkı'nın uzantısı konumunda... Milli parka dahil mi? Bunu bilmiyorum.
Varsayın ki dahil değil. Onlarca sene olduğu gibi kalacak olan bu plastik kovanları oraya atmak!
Hangi aklın ürünüdür?
!..
Yeri geldi bir tespitimi seslendirmek isterim.
Hemen hemen her evde bir silah var... Özelliklede köylerde ve mezralarda...
Pek çoğu da ruhsatsız.
"Neden silah bulunduruyorsunuz?" diye sorduğunuzda "can güvenliği için" diyorlar ama pek çoğu bu silahlarla av yapıyor.
Yeni bir yasal düzünlemeye ve çok sıkı bir uygulamaya acilen ihtiyaç var.
Bu gezi sırasında ne bir polis otosuna ne de jandarma timine rastladık. Bu bence üzücü bir durum.
Benim uğraşılarıma (!) bir mana yüklemekte zorlanan olur mu!
Bunu bilmeme olanak yok.
Zaman zaman yeri geldikçe anlatmaya çalışıyorum ama...
-!...
Birkaç gün evvel elektronik posta kutumdan bir mektup çıktı....
Bu bağlamda onu sizlerle paylaşmak isterim.
...
ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler, daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum....
Jorge Luis Borges ( 1899-1986)
Arjantin'li şair, öykü ve deneme yazarı
Anlar adlı şiirdeki bazı satırları kalın harflerle yazdım.
Ben zaten böyle bir çabanın içindeyim.
Son iki satırdaki hüznü yaşamak istemiyorsak;"farkındalık" kelimesine mana kazandırmak ve içini doldurmak "yeterli olur" diye düşünmekteyim.
Avcıların pek çoğu Jorge Luis Borges'in özlemini duyduğu yaşam tarzına uygun bir hayat yaşarlar...
Bir tek farkla!
Onlara avcılıkla ilgili olmak üzere "yaşam felsefeniz nedir?" diye sorsanız "Dedem de avcıydı babam da..." dan öte gidemezler.
Bu "farkında olamamanın" yanı sıra "yaşadığını ifade edememekten" kaynaklanır.
Öncelikli sorun, her zaman olduğu gibi eğitim eksikliğidir.
21. yüzyılda avcılığa yeni bir düşünce boyutu kazandırmak isteniyorsa "sürekli eğitim"den yana olmak yeterli olacaktır.
Bunun farkında mısınız?
-!..
Neden çaba sarf etmiyorsunuz?
-!..
Mantıklı düşünüp mantıksız davranmak insan yapısının özelliğidir.
Anatole France
İkinci Bölümün Sonu
(Devam Edecek)
Mehmet Emin Bora
14 Ekim 2008 /Ankara
Elektronik posta adresim:
mehmeteminbora@superonline.com