Ahlaki Değerler - Korkular ve Avcılık
Koruma Kontrol Çalışması
Yeri geldikçe sık sık seslendirdiğim bir gerçek var.
Kaybedilen değerler...
Bu ana başlık, içerisinde pek çok sayıda alt başlığı içerir.
Mesleki etik, dürüstlük, saygı, sevgi, hoşgörü, tolerans, sözüne güvenilir olmak, randevu disiplini, konuşma adabı, toplumsal duyarlılık, edep, ve benzeri daha pek çok şeyi sizler de kolaylıkla seslendirebilirsiniz.
Yaşanan tüm sıkıntıların altında "kaybedilen değer yargıları"nın büyük payı olduğunu düşünüyorum.
Çünkü yaşanan her problemin altında insan unsuru var.
21. yüzyılda hizmetinize sunulan uçak, teknolojinin son ürünü olabilir....
Bundan daha önemlisi uçuş ekibi değil midir?
Ehil olmayan bir kaptanın gemisi hangi limana, nasıl yanaşacak?
Bu gerçek, toplumu ilgilendiren her alanda aynı ölçekte önem taşır.
Ahlaki değerlerden yoksun, korku kültürü içinde yetişmiş bir bireyden ne bekleyebilirsiniz?
17 Eylül 2007 tarihinde elektronik posta kutuma bir mektup geliyor.
Lütfen okur musunuz?
Sayın Mehmet Emin Bora,
Size Ankara'dan yazan bir yüksek lisans öğrencisiyim. Yüksek lisans tezi olarak yapmayı planladığım çalışma ise, sizin tutkulu bir şekilde bağlı olduğunuz avcılık. Aslında avcılıktan biraz farklı olarak, bu konuda "ceza alan kişilerin sosyo-kültürel yapıları" ile ilgili bir çalışma şeklinde tez hazırlayacağım. Tez konumla ilgili olarak çalışmaya başladığımda, ülkemizde bu konularla ilgili pek fazla yayının olmadığını üzülerek gördüm. Av kültürü ile ilgili yapılan çalışmalar mevcut. Ancak bu kültürün devam için gerekli olan toplum bilincinin geliştirilmesine yönelik yayınlar ile son dönemde belli bir ivme kazanmış olsa da yasal mevzuat halen yeterli değil. (En azından şimdilik ben ulaşamadım. Ama gayretliyim.)
Sizi ve yazılarınızı, İnternette tanıdım. Yazılarınızdaki "av ve avcılık"la ilgili verdiğiniz bilgileri büyük bir sevinç içerisinde okudum. Benim bulmakta zorlandığım kaynaklar, sizin yazılarınızda bolca yer almakta. Ayrıca bu konuda ki yılların birikimi olan tecrübenizde yazılarınızda kendisini hissettiriyor. Sizden istirhamım ise, tecrübelerinizden ve bilgi birikiminizden faydalanabilmektir. Çalışmamla ilgili yapmak istediklerimi sizle paylaşıp, gelecekte yapılacak araştırmalara kaynak olacak bir eser bırakmak istiyorum.
Bana vakit ayırabilirseniz çok sevinirim. Saygılarımla, 17.09. 2007
Hakan Elmas
Sn. Hakan Elmas,
Mektubunuzu aldım. Dilerim ki seçtiğiniz konuyu başarı ile tamamlama imkanı bulursunuz. Bence çok isabetli bir karar vermişsiniz. Sosyo-kültürel yapı toplumun temel sorunu... Bu sorun aşılmadıkça bir yerlere varmanın mümkün olmadığı yönünde neredeyse kemikleşmiş bir kanaate sahibim. Siz arzu ettikten sonra çalışmalarınıza her boyutta destek veririm. Bu benim için çok heyecanlı olur. Keyif alırım. Nereden ve nasıl başlayacaksak, ben hazırım. Günün moda tabiri ile "top sizde" diyorum.
Her zaman benimle irtibata geçebileceğiniz GSM. numaramı vereyim. 0532 323 15 17
Ev: 0 312 437 96 58 - 445 00 70
Çamlıdere : 0 312 753 12 13
Not: Şu an için Ankara'dayım. Çalışmalarınızın başarıyı ulaşması dileği ile sevgi ve saygılar sunarım.
Mehmet Emin Bora
Sn. Hakan Elmas'la kurmuş olduğumuz ilişkinin kısa öyküsü bundan ibaret.
Bu yazışmalar arka arkaya yaşanan 2 gün içinde oluştu.
İkinci günün akşamı Sn. Hakan Elmas akşam yemeği için bizleri onurlandırdı.
Yemekten sonra Hakan Bey'e;
- "Size nasıl yardım edebilirim?" sorusunu tevcih ettim.
O da bana;
- "Kütüphanenizde konu ile ilişkili olabilecek kitap, varsa bir süre için onları alabilir miyim?" dedi.
Beraberce kütüphaneme geçtik ve bir takım kitapları ayırdık. Kendisine yabanhayatına dönük olmak üzere pek çok kitabımı Çamlıdere'deki evime götürdüğümü söyledikten sonra oradaki kitaplara bakmamızın daha yararlı olacağını söyledim.
26 Eylül 2008 günü beraberce Çamlıdere'ye gittik.
Yolculuk sırasında işe nereden başlarsak doğru sonuca ulaşabileceğimiz konusunda fikir yürüttük.
Çamlıdere'deki evimden de bir takım kitapları alarak Ankara'ya döndük.
Hakan Elmas / 26 Eylül 2007 / Çamlıdere
Yanılmıyorsam aradan bir veya iki gün geçti.
Hakan Bey, almış olduğu kitapları listelemiş ve bana elektronik posta yolu ile göndermiş.
"Bu kitaplar bende" demek istemiş...
Ben bu yönde kendisinden herhangi bir talepte bulunmadım ki!
Çünkü bu ayıptır.
Hakan Bey'in sergilediği tutum ise tek kelime ile "çok şıktır".
Bu davranış biçiminin içinde yatan temel unsur, yukarıda bahsettiğim "değer anlayışı" ile bire bir ilgilidir.
Bunu öğreten özel bir okul yoktur.
Ocakta (!) öğrenilir.
Bir diğer tabir ile "kuş yuvada gördüğünü yapar" derlermiş. (Teşekkürler Sn.Ömer Erkaya )
Yaygın olarak bilinen adı "aile terbiyesidir".
Yerine konabilecek alternatif bir öğreti de yoktur.
Bu tür ince davranışlara günümüzde pek sık rastlanmıyor.
Altını çizmek istedim.
Hangi kitapları seçmiştik? Listeyi buraya yazmak istedim.
Olur ya belki ilgilenen olur.
- Ortaçağ İnsanları ve Kültürü / Georges Duby
- İnsan Nasıl İnsan Oldu / M.İlin-E.Segal
- Düşünen Hayvanlar / Marc Bekoff
- İnekler, Domuzlar, Savaşlar ve Cadılar / Marvin Haris
- Hayvanların Sessiz Dünyası/ Marian Stamp Dawkins
- Hayvan Özgürleşmesi/Peter Singer
- Etiğin Doğal Kökenleri / Jean Pierre Changeux
- Bireysel ve Toplumsal Şiddet / Özcan Köknel
- Doğayla Sözleşme / Michael Serres Türk Kültür Tarihinde Spor / Hasan Basri Öngel
- Avcılık Üstüne / Jose Ortega Gasset
- Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi / Yaşar Çoruhlu
- Çıplak Maymun / Desmond Morris
- Hayvan İnsan Sözleşmesi / Desmond Morris
- Hayvansı İnsan / Desmond Morris
- Av Yaban Hayatında Yeni Politikalar Toplantısı (Tebliğler)
- The Hunter’s Field Guide / Robert Elman
Süreç içinde Sn. Hakan Elmas ile zaman zaman bir araya gelerek, ne yapılması gerektiği hususunda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk.
Yeri geldi, doğru referans alabileceğimiz dostlarımı beraberce ziyaret ettik.
Sn. Hakan Elmas - Sn. Esat Vural / Kızılcahamam
Bir süre sonra ortak kanaatimiz, çalışmanın daha kapsamlı olabilmesi için mutlaka Çevre ve Orman Bakanlığı'nın var olan verilerinden faydalanmak yönünde oluştu.
Bu bağlamda, koruma kontrol çalışmalarına çok uzun süre emek veren Sn. Celal Acar'ı aramamız gerektiğini düşündüm.
Telefonla Sn. Acar'ı arayıp durumu izah ettim. O da memnuniyetle bize yardımcı olacağını söyledi.
Geçen ay kendisini ebedi sonsuzluğa yolcu ettik.
Şu anda elimden Sn. Celal Acar'ı rahmetle anmaktan başka bir şey gelmiyor.
Adını yad etme fırsatı verdiği için kendisini bir kere daha hayırla anıyorum.
Celal Acar
Ona Allah'tan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı diliyorum...
Hayat bu işte...
Bir akşam varsın, bir sabah yoksun.
-!..
Genç insanların ölüm haberi beni çok sarsıyor. En acımasız olanı sırasız kayıplar...
-!..
İlgili kanun gereği bilgi edinme çerçevesi içinde aşağıdaki soruları hazırlayarak bakanlığa gönderdik.
İçinizden "bu kadar detaya ne gerek var?" diye düşünenler için bir kaç şey söylemek isterim.
Amacım "iz bırakmak"
Benzeri bir çalışma yapacak insanlara iz bırakmak!
Doğrusu ile yanlışı ile biz bu yoldan gittik.
İstersen bizi izle, istersen yeni yolu sen belirle...
Ama sen de bir iz bırak.
Ancak bu şekilde doğruyu bulabileceğiz diye düşünüyorum.
Sn. Hakan Elmas Çevre ve Orman Bakanlığı'na aşağıdaki soruları bir dilekçe ekinde sundu. İçeriği aşağıdadır.
Ana başlığı “Kara Avcılığı Kanununa Muhalefet Suçlarını İşleyenlerin Sosyo–Kültürel Yapısı” olan akademik bir tez çalışmasında aşağıda yazılı bilgilere ihtiyaç duyulmuştur.
Çalışma, ülkemizin av ve yaban hayatı kaynaklarının tahrip edilmesine “suç olgusunun değerlendirilmesi” yaklaşımı ile yapılan ilk araştırmadır. Bu nedenle Bakanlığınızdan alacağımız veriler ve avcılarla tarafımdan yapılacak anket sonuçları önem arz etmektedir.
Yapacağınız katkıdan dolayı şimdiden sizlere teşekkür etmek isterim.
Talep Edilen Bilgiler :
- 2002-2003, 2003-2004, 2004-2005, 2005-2006, 2006-2007 av dönemlerinde yasadışı avcılıkla mücadele kapsamında tüm illerde göre kontrol edilen avcı sayısı.
- 2002-2003, 2003-2004, 2004-2005, 2005-2006, 2006-2007 av dönemlerinde tüm illere göre yasadışı avcılık yapan ve hakkında yasal işlem yapılan avcı sayısı.
- 2002-2003, 2003-2004, 2004-2005, 2005-2006, 2006-2007 av dönemlerinde yasadışı avcılıkla mücadele kapsamında tüm illerde av kontrollerinde ele geçirilen araç, gereç av hayvanlarının sayısı.
- 2002-2003, 2003-2004, 2004-2005, 2005-2006, 2006-2007 av dönemlerinde suç çeşitlerine göre tüm illerde gerçekleşen av suçları istatistikleri.
- Yaban hayvanları koruma ve üretme alanlarının illere göre mevcut büyüklükleri.
- 2006 yılına özgü olmak üzere avlanmanın serbest sayıldığı tüm ilerdeki av sahalarının genişlikleri veya il bazında serbest kılınan sahaların il içindeki yüzdesi.
- Bu alanlarda 4915 sayılı kanuna gereğince görevli olan koruma memurlarının 2002, 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılları itibari ile toplam sayıları ve illere göre bu sayıların dağılımı.
- 2002, 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılları itibari ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün bütçesi içinde koruma kontrol çalışmalarının yapılmasına olanak sağlayan maddi kaynağın genel bütçe içindeki miktarı veya yüzde olarak oranı.
- 2002, 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılları itibari ile yasal olarak avlanabilmek için il bazında avcıların aldığı avlanma pullarının sayıları.
- 2002, 2003, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılları itibari ile açılan avcı eğitimine dönük kursların il bazında sayıları, katılan avcı sayıları ve başarı oranı.
Bu soruların yanıtlarının gelmesinden sonra Sn. Hakan Elmas yoğun bir çalışma dönemine girdi.
Benim bu çalışmaya bir kaç küçük katkıdan başka hiçbir şekilde dahlim söz konusu değildir. Bu böyle bilinmeli.
Oluşmakta olan yüksek lisans tezinin adı;
"Kara Avcılığı Kanununa Muhalefet Suçlarını İşleyenlerin Sosyo -Kültürel Yapısı: Denizli İli Örneği" idi.
Aradan 4-5 ay kadar bir zaman geçti. 2008 yılının başlarında tez çalışması bitti.
Tez, ilgili jüri tarafından başarılı bulundu ve Güvenlik Bilimleri Ana Bilim Dalı'nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul gördü.
Merak edenler bu tezi YÖK'nun yayınları arasında bulabilir. Okuyunca sizler ne düşünürsünüz bunu bilemiyorum!
Ben Sn. Hakan Elmas ile gurur duyuyorum.
Çünkü yapmış olduğu bu çalışma, gözardı edilen çok önemli sorunları tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
2108 de yaşayacak avcı kardeşlerim!
Bu belgeler sizlere ışık tutacak.
"Yaşanan sıkıntıların altında hangi temel sorunlar var?" bunu göreceksiniz...
Titizlikle hazırlanan bu değerli çalışmadan, çok önemli bir kaç bilgiyi Sn. Hakan Elmas'ın da onayını alarak sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi dikkatle okuyalım...
d. Katılımcıların Avcılıkla İlgili Durumları ve Görüşleri
Katılımcıların % 59.6’sı babalarının, % 50’si dedelerinin, % 57.7’si başka akrabalarının ve % 80.8’i yakın arkadaşlarının da avcı olduğunu söylemiştir. Avcılıkla ilgili motivasyonlarının neler olduğu ise Tablo'da verilmiştir.
Tablo- : Katılımcıların Avcılıkla İlgili Motivasyonları
Nedenler |
Etkilidir |
Etkili Değildir |
Doğa sevgisi |
53,8 |
46,2 |
Arkadaşlarla birlikte olma zevki |
51,9 |
48,1 |
Doğada yalnız olma isteği |
3,8 |
96,2 |
Ateş etme zevki |
13,5 |
86,5 |
Hayvan avlamak için |
23,1 |
76,9 |
Bedensel hareket (spor) yapmak için |
76,9 |
23,1 |
Arkadaşlarıma uyuyorum |
13,5 |
86,5 |
Ekonomik yarar sağlıyorum |
- |
100 |
Besin sağlamak için |
3,8 |
96,2 |
Diğer |
5,8 |
94,2 |
Tablo'da görüldüğü gibi avlanma eylemi genellikle yalnız başına yapılan bir etkinlik değildir. Katılımcıların % 96.2’si avlanmalarında doğada yalnız kalma motivasyonun etkili olmadığını ifade etmişlerdir. Kendi ifadeleri göz önüne alındığında; doğa sevgisi, arkadaşlarla birlikte olma zevki ve bedensel hareket (spor yapma) isteği kişilerin ava çıkmasında etkilidir. Ancak anketlerin yüz yüze yapılması sırasında bir çok katılımcıda, kendileri ifade etmeseler de, ateş etme zevki, hayvan avlama içgüdüsü ve arkadaşlarına uyma davranışlarının da etkili olduğu gözlenmiştir.
Katılımcıların bir av sezonundaki avlanma giderleri (Fişek maliyeti, av sahasına ulaşım, teçhizat, köpek bakımı, vergiler vb tüm giderler dahil olarak) ortalama 573 TL.dır. % 50’si ise av sezonunda ortalama 475 TL.’nın altında bir harcama yaptıklarını beyan etmişlerdir. Yapılan harcamaların meslek gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, tarımla meşgul olan katılımcıların % 57,9’u 500 TL., esnaf olanların % 61.1’inin 1.000 TL. ve işçilerin % 85.7’sinin 500 TL.’nin altında harcama yaptıkları görülmüştür.
“Avlanma hakkı karşılığında daha fazla para ödemeyi mi yoksa avcılıkla ilgili belirli bir saat kamu hizmeti mi yapmayı tercih edersiniz?” sorusuna katılımcıları % 28.’i daha fazla para ödemeyi, % 71.2’si kamu hizmeti yapmayı tercih ettiklerini söylemişlerdir. Katılımcıların yaşları ilerledikçe tercihlerinin daha fazla para ödemek şeklinde değişmiştir.
Avcılıkla ilgili eğitim programına katılanların oranı % 61.5’dir. Geri kalan % 38.5 oranındaki katılımcıların bugüne kadar avcılık belgesi almadıkları da söylenebilir. Çünkü 4915 sayılı kanununa göre avcılık belgesine sahip olmak için eğitim programını tamamlamak yasal bir zorunluluktur. Eğitim almayan kişilerin meslekleri incelendiğinde işçilerin ve tarımla uğraşanların oranı % 70’dir. Özellikle tarımla uğraşanların yaşadıkları bölgelerin avlanma eylemi için müsait olması nedeni ile, yanlarında bulunan silahlarla fırsat bulduklarında avlandıkları da söylenebilir.
Avcıların yılda ortalama kaç gün avlandıkları da her zaman tartışılan konulardan birisi olmuştur. MAK tarafından alınan kararlarla her yıl avlanma gün sayısının ne kadar olacağı belirlenmektedir. Bu süre de ilk grup hayvanların avının serbest bırakıldığı Ağustos ayı ve son grup hayvanların avının bittiği Şubat ayını kapsamaktadır. Alınan kararlarla haftanın üç günü avlanmak serbest bırakılmış olup, bir sezonda yaklaşık 75-80 gün avlanılabilir.
Çalışmada ava gidilen av günlerinin ortalaması 24.6 gün olarak çıkmıştır. Katılımcıların % 59.6’sı bir av sezonunda ortalama 30 günden az ava çıktıklarını beyan etmişlerdir. Bir avcının her av günü yani yaklaşık 75 gün avlanması da mümkün değildir. Çünkü; işinden ötürü avlanmaya ayıracak zaman bulamaz, mali imkan bulamaz, fiziki güç bulamaz, bu kadar sık avlanmada mutluluk bulamaz ve beraberlik isteyen bu eylemde kendine arkadaş bulamaz. Bu koşulların dışında hava şartlarının ağırlaştığı durumlarda ava çıkmak daha da zorlaşır (Bora,2001:379).
Avda hangi silahların kullanıldığı incelendiğinde, % 73.1’inin yarı otomatik ve çifte kullandığı görülmüştür. Ülkemizdeki av ve yaban hayatının genellikle kuşlar ve küçük memelilerden oluşması nedeni ile avcıların tercihleri de genellikle bu av hayvanları üzerine olduğu görülmektedir. Katılımcıların % 92.3’ü kuş ve küçük memeli hayvanları avladığını beyan etmişlerdir.
e. Katılımcıların Yasal Mevzuatla İlgili Görüşleri
Katılımcıların % 67,3’ü ceza almadan önce hiçbir birim tarafından mevzuatta suç olarak kabul edilen fiiller konusunda bilgilendirilmediklerini ifade etmişlerdir. Ceza almadan önce bilgilendirilenlerin;
% 17.3’ü ise Çevre ve Orman Bakanlığı personeli,
% 1.9’u Jandarma personeli,
% 1.9’u yerel yönetimler,
% 3.8’i sivil toplum kuruluşları tarafından bilgilendirilmiştir.
% 7.7 si ise kendi imkanları ve diğer yöntemlerle av suçları konularında bilgi sahibi olmuşlardır.
Mevzuatta suç kabul edilen eylemlerle karşılaştıklarını söyleyen katılımcıların oranı % 51.9’dur. Başka bir ifade ile avcılıkla ilgili kanunlar nedeni ile ceza alanların yarısından fazlası değişik zamanlarda da bu fiillerin işlendiğine tanık olmuşlardır. Aslında bu rakamlar ülkemizde olan av suçlarındaki karanlık sayınının (yakalanmayan veya cezalandırılmayan suç sayısı) ne kadar büyük olduğu konusunda da bilgi vermektedir.
Kara Avcılığı Kanunu ve ilgili mevzuatta suç olarak kabul edilen fiillerde bulunanların yaptıkları, katılımcıların % 88.5’i tarafından tasvip edilmemektedir. Katılımcıların % 57.7’si suç kabul edilen bir eylemle karşılaştıklarında, bu eylemi yapan kim olursa olsun ihbarda bulunacaklarını söylemişlerdir. % 13.5 eylemi yapan tanıdığı bir kişi ise, % 28.8’i asla ihbarda bulunmayacağını ifade etmişlerdir. Bu katılımcıların meslek durumlarına göre, av suçlarına karşı tutumları ve ihbarda bulunup bulunmayacaklarıyla ilgili bilgiler Tablo'da verilmiştir.
Tablo- : Katılımcıların Mesleki Durumlarına Göre, Av Suçlarına Karşı Tutumları ve İhbar Etme Eğilimleri
Meslek Grupları |
Suç Kabul Edilen Davranışta Bulunanların Yaptıklarını |
İhbar Etme Eğilimleri |
||||
Hatalı Buluyorum |
Hatalı Bulmuyorum |
Çevremde Bu Tür Kişiler Yok |
Asla İhbarda Bulunmam |
Tanıdığımsa İhbarda Bulunmam |
Kim Olursa Olsun İhbar Ederim |
|
Memur |
%100 |
- |
- |
- |
- |
%100 |
İşçi |
100 |
- |
- |
%14.3 |
%14.3 |
%71.04 |
Esnaf |
%83.3 |
%5.6 |
%11.1 |
%27.8 |
%11.1 |
%61.1 |
Tarım |
%89.5 |
%5.3 |
%5.3 |
%36.8 |
%15.8 |
%47.4 |
Emekli |
% 75 |
- |
%25 |
%50 |
%25 |
%25 |
Toplam |
%88.5 |
%3.8 |
%7.7 |
%28.8 |
%13.5 |
%57.7 |
Tablo verilerinde de görüldüğü gibi, katılımcılar av suçlarına karşı olmalarına rağmen, bu konuda azımsanamayacak bir oranda tepkisizlik de mevcuttur. Özellikle memur ve işçiler dışındaki meslek gruplarında ihbarda bulunmak konusunda açık bir isteksizlik gözükmektedir. Memur ve işçilerde, bir av sezonunda en az ava çıkan meslek gruplarıdır. Başka bir ifade ile daha sık avlanmaya çıkan meslek gruplarının, av suçlarını ihbar etme eğilimi çok daha düşüktür.
Araştırmada, bugüne kadar kendi eylemleri dışında av suçlarına şahit olup olmadıkları ve herhangi bir makama ihbarda bulunup bulunmadıkları da sorulmuş olup, meslek grupları açısından ortaya çıkan sonuçlar Tablo'da verilmiştir.
Meslek Grupları |
Suç Kabul Edilen Davranışa Şahit Oldunuz mu? |
Bugüne Kadar Herhangi Bir İhbarda Bulundunuz mu? |
||
Evet |
Hayır |
Evet |
Hayır |
|
Memur |
%50 |
%50 |
- |
%100 |
İşçi |
%42.9 |
%57.1 |
%14.3 |
% 85.7 |
Esnaf |
%61.1 |
%38.9 |
%33.3 |
%66.7 |
Tarım |
%47.4 |
%52.6 |
%26.3 |
%73.7 |
Emekli |
%50 |
%50 |
%50 |
%50 |
Toplam |
%51.9 |
%48.1 |
%26.9 |
%73.1 |
Tablo'da memurların tamamı "av suçu kabul edilen davranışları ihbar ederim" demesine rağmen, av suçlarına şahit olmuşlar ama hiçbir herhangi bir ihbarda bulunmamışlardır.
Benzer durum işçiler için de geçerlidir.
Rakamsal olarak diğer meslek gruplarında da çelişkiler mevcuttur.
Bu noktada katılımcıların çoğunun ankette yer alan bu sorulara gerçek görüş ve tutumlarını yansıtan cevaplar yerine "beklenen cevapları" vermeye çalıştıkları söylenebilir.
Çünkü bir taraftan yapılanları "hatalı" bulmaktalar,
Bir taraftan "ihbar ederim" demekteler,
ve
Suç davranışlarına şahit olduklarında ise "ihbar etmekte isteksiz" kalmaktadırlar.
Nasıl yapılan çalışmayı beğendiniz mi?
Avcıların işlerine gelmediğinde "nasıl çelişkiye düştüğünü" gördünüz mü?
Bu davranış biçimin altında yatan olgu, korku kültürünün bir sonucudur...
Bu davranışın altında popülizme ait izler vardır...
Bu davranışın altında çıkar ilişkisi yatar...
Bu davranışın altında "neme lazım"cılık yatar...
Bu davranışın altında "avlanma etiği"nden bihaber insanların varlığı yatar...
Bu davranışın altında aslında tek kelime ile "kaybedilen değerler" yatar.
Denizli ili örneğinin çok daha vahim benzerlerini bu ülkede nereye gitseniz kolaylıkla görebilirsiniz.
Sn. Hakan Elmas'ın yaptığı bu çalışma, yabanhayatını yönetmekle sorumlu olan kişiler için çok önemli bir kaynak.
Ne acıdır ki asli görevi yabanhayatını yönetmek olan kurumun bu tür çalışmalara çok da önem verdiği söylenemez.
İhtimaldir, pek çoğunun bu çalışmadan belki de haberi bile yoktur.
Haberi olup ta okuyan, okuyup da teşekkür eden veya eleştiren birini duydunuz mu?
-!..
Sn. Hakan Elmas'ın çalışmaları sadece bu tez ile sınırlı değil.
Ensest / Aile İçi Cinsel İstismar
Genel İdari Kolluğun Eylem ve İşlemlerinden Dolayı İdarenin Sorumluluğu
Suç Teorileri /Crime Theories
Türkiye - Türk Dünyası İlişkilerinin Politik Psikoloji Açısından Değerlendirilmesi
Başlıklarını taşıyan diğer çalışmaları mevcut.
O bir Jandarma Mly. Yüzbaşı
"Onunla gurur duyuyorum" demiştim.
Haksız mıyım?
Toplumuza ait değerler her geçen gün bir şekilde bizden uzaklaştırılıyor.
Kendi ülkemizde bir yabancı gibi dolaşacağımız günler uzakta değil.
Dilimizi kaybettik,
Sabah akşam birbirimize "ok" diyoruz...
"Kendine iyi bak" diyoruz.
Yukarıdan gelen "3 çocuk önerisi" benimsenmiş olacak ki!
Evlenebilmek için TV ekranlarında yırtınıyoruz.
"Ne diyon gız" "Hadi annem" nidaları arasında solucan gibi kıvır kıvır kıvranıyor, bel kıvırtıp gerdan kırıyoruz.
"Ben" - "sen" olduk...
"Bizler" - "Onlar" diye bahsediyoruz...
Bu gidiş için "hayıra..." demek mümkün değildir.
Bu tehlikeyi aşabilmenin bir tek yolu var...
Eğitim.
Her alanda mutlaka eğitim.
Bu eksikliğin "farkında" olabilmek, başlangıç için yeter (!) diye düşünüyorum...
Bu yazıda "ayraç" diye kullandığım yukarıdaki fotoğrafı bilerek küçük ölçekli kullandım.
Şimdi ise biraz daha büyüğünü kullanarak bazı ayrıntıları görmenizi istedim.
Aşağı Ovacık Köyü /Ağustos 2008
Fotoğrafta görüldüğü gibi kanatlar çok ince dokularla yapılanmış...
Bunu zedeler veya koparırsanız bu böcek uçamaz...
Toplumlar da böyledir....
Kanatlar, onları uçuracak olan değerlerdir.
Koparırsanız!
...
Aziz Nesin anlatıyor.
'1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her Türk kendine bir soyadı alacaktı, herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı.
Dünyanın en cimrileri 'Eliaçık',
Dünyanın en korkakları 'Yürekli',
Dünyanın en tembelleri 'Çalışkan' gibi soyadları aldılar.
Bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'Çevikel' soyadının almıştı.
Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı.
Her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım.
Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime 'Nesin' soyadını aldım.
Herkes 'Nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.
Ne, olduğumuzu bilmemiz gerekir...
Neye ihtiyacımız olduğunu da...
Sn. Murat Elmas yaptığı çalışma ile avcıların önemli bir hastalığına teşhis koymuştur.
Avcılar bunu önemser mi?
Hiç zannetmiyorum.
Onların her zaman öne süreceği bir mazeretleri olur...
Bir hastalık için birçok tedavi önerilmişse,
hastalık iyileştirilemez demektir.
Anton Çehov
Mehmet Emin Bora
18 Ağustos 2008 /Çamlıdere