Dört Büyük Zenginlik
2'inci Bölüm
Fosil Ormanı
Jeotermal Potansiyel Alan
Aluç Dağı / Yayla Mevkii
Bu yazımda Çamlıdere'nin sahip olduğu diğer iki büyük zenginliği gözler önüne sermeye çalışacağım. "İnsan potansiyeli" ve "doğal güzellikleri" ilk yazımda sizlere sunmuştum. Bu yazımda anlatacaklarım; okuyan, ülkenin yaşanan sorunlarına duyarlı, az sayıdaki insanlar için bilinmeyen şeyler değil..
Büyük bir kitle tarafından "Göz ardı edilen, ötelenen, önemsenmeyen hatta içeriği bile anlaşılamayan şeyler...
Ayakta kalabilmek için günübirlik beslenme problemi ile yüz yüze kalmış olan insanın fosille ne gibi bir ilişkisi olabilir ki?
Tabii ki kömür hariç!
Halbuki ülke her geçen gün kötü sona bir adım daha yaklaşıyor.
27 Haziran 2008 günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nda gündem maddelerinden biri de "enerji sorunu" idi.
Petrol İhtiyacının % 92'sini ithal etmek zorunda olan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Elektriğe ve benzine yapılan zamları hepimiz biliyoruz. Buna karşın elimizin altındaki doğal kaynakları yeterince değerlendiriyor muyuz?
İşte soru ve sorun da aslında bu...
Yeraltı kaynakları sıradan her vatandaş gibi benim ilgi alanım ama, bilgi alanım değil. Öncelikle bunun altını çizmek isterim. Dolayısıyla sadece uzman kişilerin çalışmalarından derlediğim bilgileri size aktarma gayreti içinde olacağım.
Fosil ormanı ve jeotermal enerji konusunda Çamlıdere'nin zenginliği nedir? Mercek altına almak istediğim ana konu başlığı bu.
Bu çalışmaya başlarken yaptığım ön araştırmalar bana Sn. Dr. Latif Tufan Erdoğan ile görüşmem gerektiğini emretti.
Çamlıdere için bu konuda büyük emek harcamış. Üstelik uzmanlık alanı.
İlk görüşmemiz Sn. Erdoğan'ın evinde oldu. Daha sonra da benim evimde iki kere bir araya geldik. Sohbet sırasında yeri gelince öncelikle "fosil ormanının öyküsü"nü kendisinden dinlemeyi arzu ettiğimi ifade ettim. O da beni kırmadı ve anlattı.
"Bir gün yöre ile ilgili çalışma yaparken Yukarı Sarıkavak Köyü'nde Güneydoğu Anadolu'dan bu köye gelip yerleşen ve adı yanlış hatırlamıyorsam Mehmet olan bir vatandaşın bazı taşları tornalayarak işlemek sureti ile takı yapma çabası içinde olduğunu öğrendim. Kendisini ziyaret ederek bu taşları nereden bulduğunu sordum. Önceleri söylemek istemedi. Israrım sonunda bana yerini tarif etmek zorunda kaldı. Hadisenin başlangıcı bu şekildedir. Bu olay 2002 senesi içinde cereyan etti" dedi.
Sarıkavak Köyü
Çam ve meşe ağaçlarından oluşmuş fosiller
Pelitçik Köyü sınırları içinde kalan fosil ormanı
"Galatya Masifi" olarak anılan bu yöre yaklaşık olarak 23- 11 milyon yıl önce oluşmuş. Bu ad tarihsel süreç içinde bu yörede yaşamış olan Galat halklarının onuruna verilmiş.
Tufan Bey, bu alanın varlığını ve öncel bilgileri Jeoloji Mühendisleri Odası'na ilk bildiren kişi olmuş. Bu konuda yine değerli bilim adamı Jeoloji Yüksek Mühendisi Sn. Dr. Eşref Atabey'in bu çalışmasından ötürü Sn. Dr. Latif Tufan Erdoğan'a teşekkür ettiğini basında çıkan yazılardan öğreniyorum.
Bu gerçeğin altını çizmemin bir nedeni var...
01 Haziran 2008 Pazar günü Çamkoru'da Kızılay'a ait bir tesiste bir yemek verildi.
Boyabat Dolması
Bazı muhtar arkadaşlarımın ısrarı ile bu toplantıya katıldım. Aşağıdaki fotoğrafı da burada çektim.
Fotoğrafta görüldüğü üzere yazıda "Sayın Çamlıdere Belediye Başkanımız ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Eşref Atabey'e Teşekkür Ederiz" denilmektedir.
"Ve" bağlacı olmasa Sn. Eşref Atabey'i Çamlıdere Belediye reisi zannedeceğiz!
Bu doğal zenginliği ortaya çıkaran ve bu alanın korunması için onca çabayı sarf eden Sn. Dr. Latif Tufan Erdoğan'ın adı neden bu pankartta hiç geçmiyor?
Doğru (!) yazım için bir örnek verilecek ise en azından;
"Sn. Çamlıdere Belediye Başkanımız H.Caner Can'a, Sn. Jeoloji Yüksek Mühendisi Latif Tufan Erdoğan'a ve Sn. Jeoloji Yüksek Mühendisi Eşref Atabey'e Teşekkür Ederiz" şeklinde olması gerekirdi.
Üstelik imza sahibi de meçhul!
Çamlıdereliler!
Esnaflar mı? Yoldaki vatandaşlar mı? Bir dernek mi?
Bunun bir tek adı vardır.
"Yok saymak"
-!..
Bileni, bulanı yok saymak!
Sizce bu şık bir davranış mıdır?
Neden böyle yapıldı?
-!..
Bugün birilerini yok sayan, yarı aynı duruma düşerse üzülmeyecek mi?
Tevazudan ve tatlı dilden kime zarar gelmiş ki?
Bunu anlamak için Sn. Dr. Latif Tufan Erdoğan' dinlemeye devam edelim.
" Bu tür fosil ormanından tüm dünyada 7-8 tane var. Ama açılmamış yerler keşif olarak kabul edilmiyor.
1- Madagaskar Adası'nda
2- Petrified Forest / USA / Colarado
3- Limmi Adası / Yunanistan
4- Çamlıdere / Ankara / Türkiye
Bu dört fosil ormanı içinde tek bakir alan Çamlıdere'dedir."
Bu arada ben dayanamayıp soruyorum.
- Varsayalım ki kazıya başlandı... Siz ne bulunursa şaşırırsınız?
- "Anadolu Maymunu çıkarsa çok şaşırırız. Bu alan Jeoloji, Ziraat, Orman, Çevre, Biyoloji, Antropoloji, paleontoloji'nin bir şekilde ilgi alanı içindedir. Ölçülen volkanik kül 40 metre civarında. Limmi Adası'ndaki fosil ormanı tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Aynı ilgiyi Çamlıdere için arzu ediyorum. İlçeye ekonomik açıdan çok güç kazandırır." Bilimsel anlamda yapılacak kazılar için uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Bu da yöre halkı için bir istihdam kaynağı olabilir.
- Çamlıdere'nin kalkınabilmesi için size göre başka şansları var mı?
-"Bakın şimdi size bir şey anlatacağım. 2005 yılında "Biyogaz" projesini hayata geçirmek için yoğun çaba sarf ettim. Birleşmiş Milletlerden % 100'ü hibe olan bir kaynak yarattık. Aslını söylemek gerekiyorsa bu para başka bir ilimize gidiyordu. Çamlıdere'ye yönlendirdik. Elören Köyü'nde hayata geçirecektik. Tüm işlemler bitti. Köyün ileri gelenleri ilk uygulamanın yapılacağı hane reisinin muhalefet partisini desteklediğini söyleyerek işleme onay vermedi. Parayı olduğu gibi geri göndermek durumunda kaldık. Hala gideceği ilden buraya yönlendirdiğim için üzülürüm. Karşılıksız bir para idi... Siyaset uğruna heba edildi. "
Sn. Dr. Latif Tufan Erdoğan'ın uygulamaya geçirdiği diğer projelerde kişisel çıkarlar uğruna sonuçsuz kalınca o da her aydın gibi tabir yerindeyse derin bir hüznü yaşıyor.
Çamlıdere için çırpınan bir bilim adamını yok saymak, girişimlerini sonuçsuz bırakacak davranışlar sergilemek, kime ne kazandıracaksa!
Sn. Dr. Latif Tufan Erdoğan 1974 yılında ODTÜ Jeoloji Bölümünü birincilikle bitirmiş. Aynı yıl maden mühendisliği bölümünün derslerini de tamamlamış. İki doktora çalışmasının yanı sıra çoğunluğu uluslararası 30 kadar tebliğ ve 3 adet bilimsel kitap sahibi olan, çalışma hayatı başarılarla dolu değerli bir bilim adamımız.
Fosil ormanını, "geçmişten geleceğe bırakılmış bir not" diye algılamak lazım. Milyonlarca yıl saklı tutulan bir sır gibi... Bilim adamlarına düşen vazife de bu bilgileri gün ışığına çıkartmak, o bilgileri "sade vatandaşların anlayabileceği bir dile çevirmek" olmalı diye düşünüyorum. Ama gelin görün ki bu konuda bizleri umutlandıran bir faaliyetten bahsetmek -en azından- şimdilik mümkün görünmüyor.
Sn.Erdoğan'ın Jeotermal enerji hakkında Çamlıdere'de yapmış olduğu çalışmaları anlayabilmek için önce enerji hakkında yeterli bilgiye sahip olmak lazım.
Uzmanlık alanı olduğu için sözü yine Sn. Erdoğan'a bırakıyorum.
Jeotermal Enerji Nedir?
yeryüzüne çıkarılan sıcak su + buhar karışımından elde edilen buhardan elektrik enerjisi üretilmekte, buharı
alınmış sıcak su ise atılmaktadır.
Örnek bir jeotermal santralı
Sn. Erdoğan Çamlıdere'de sıcak suyun var olduğuna bilimsel verilere dayanarak inanıyor. Bu inancını da her yeri geldiğinde savunuyor.
Sene 2008...
Aşağıdaki dilekçenin tarihi 2002
Kayıp 6 sene...
Okur musunuz?
Sn. Latif Tufan Erdoğan'ın bu iddiasına bu güne kadar ciddi bir yanıt verilmemiştir.
Halk arasındaki yaygın söylenti çevredeki diğer ilçelerin bu araştırmanın yapılmaması yönünde baskı yaptığı şeklindedir.
Bolu'da, Kızılcahamam'da Ayaş'ta sıcak su vardır.
Çamlıdere'de yoktur!
Neden yoktur?
-!..
Çamlıdere'de yaşayan bir kısım vatandaş da "Sıcak su olsa kendi kendine çıkardı" diyecek kadar bilgiden yoksun kaderci bir anlayışın esiri durumundadır.
Çamlıdere köylerinde yaşayan bazı vatandaşlar para birimlerini bilmemekte, telefon makinesini kullanmakta zorluk çekmektedirler.
Şimdi bu vatandaşa "geçmiş hükümetler 79 yılda 225 milyar Dolar dış borç yaptı, son 6 yılda ise bu rakam 280 milyara ulaştı buna ne diyorsun? desek ne olur, demesek ne olur!
Hasan Halis Alkan Hacı İlyas Demirel
Sn.Hasan Halis Alkan 1961 yılında Çamlıdere'de Ziraat Odaları Başkanlığı yapmış. 78 yaşında "70 yılda istediğim hiçbir şey gerçekleşmedi. Birbirimizle kavga etmekten bıktık. Bize bir yol göstersinler" diyor.
Sn.Hacı İlyas Demirel, ailesinin geçmişte sıcak demircilik işi ile uğraştığını, sabahın erken saatinde işe başlandığını söyledikten sonra "50 geyim at nalı yapmadan paydos etmezdik" diyor ve sözünü "Ankara'nın armudunu biz verirdik" diye bitiriyor.
(50 geyim, 50 takım yani 200 adet at nalı demek oluyor)
Şaban Elveren - Mahmut Çalışmış
Elmalı Köyü üzerinden Elören Köyü'ne giderken yolda rastladığım Sn.Mahmut Çalışmış'a "köyde durum nasıl?" diye sorduğumda "Köyde hiçbir şey üretmediklerini köylünün verilen yardımlarla ayakta kalabildiğini" söylüyor. Bu şartlar altında Çamlıdere gelişme yönünde nasıl bir ivme kazanabilir ki? Ülke genelinde yaşanan budur.
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Ne haldayım bilmiyorum
Gidiyorum gündüz gece
Aşık Veysel
Çamlıdere köylerinde, köyden yaylaya göç hala bu şekilde!
Kimi atlı, kimi eşekli, kimi de yayan...
Çamlıdere ile Ankara arasında 100 km var!
Aşağıdaki fotoğrafı geçen hafta çektim. Bilinen manzara ama ... Bir kere daha görün istedim.
Çamlıdere Barajı her geçen gün seviye kaybediyor. Daire içindeki alanda su pompalarını görüyorsunuz.
Su, çekilerek (!) pompalanıyor. Nereye kadar?
Susuz kalmanın yanı sıra elektriksiz kalacağımız günler yakındır.
Başka söze gerek yok diye düşünüyorum.
Çamlıdere Barajı
Doğal kaynakları sadece Çamlıdere'de heba edilmiyor.
Aşağıdaki fotoğrafı Tunceli ili Ovacık kazasında çektim. Burayı anlatmak çok zor. Görmeniz lazım. Doğrudan doğruya içilebilecek kalitedeki bu suyun petrolle rekabet edeceği günler çok uzakta değil. Bu konuda da Van 100. Yıl Üniversitesi Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Yılmazer'i dinlemek lazım.
Su dağın yamaçlarından ve onlarca yerden patlayarak çıkıyor
Hiçbir işleme tabi tutulmadan içilebilecek nitelikteki su boşu boşuna akıp gidiyor.
Tunceli / Ovacık / Munzur
Bu ovadaki sularda eşi benzeri zor bulunan alabalıklar yaşıyor. Ben biliyorum, 40 sene evvel Amerikalı avcılar Ankara'dan buraya alabalık avına gelirlerdi. Yabankeçisi ve alabalık avlarlar uçak veya helikopterlerle avladıkları hayvanları yurt dışına götürürlerdi. Biz de seyrederdik. 40 sene geçti hala uyanamadık.
Çamlıdere kendisini yeniden yaratmalıdır.
Bu ancak güç birliği ile mümkündür.
Akıl ile mümkündür.
Çirkinlikleri ortadan el birliği ile kaldırmakla mümkündür.
Bu görüntüye son vermek için ne bekleniyor acaba?
Yakışıyor mu? Ben bu durumdan şikayetçiyim...
Her halde o da benden şikayetçi...
15 gün kadar önce değerli bilim adamı Prof.Dr. Ali Demirsoy Çamlıdere'ye geldi. Kendisi ile bir süre konuşma fırsatı buldum. Bana son yazdığı yazıları elektronik posta ile göndereceğini söylemişti. Geçen hafta hepsi geldi.
Adap başlıklı yazıdan konumuzla ilgili olabileceğini düşündüğüm bir kaç satırı sizlerle paylaşmak istiyorum.
İzin almadan yayınlıyorum dilerim ki hoca bu davranışımı "adap dışı" olarak nitelemez.
Onun etrafa saçtığı ışıktan herkes faydalansın istedim.
Prof. Dr. Ali Demirsoy - M.E. Bora
Ne yazık ki, toplumumuzda, çoğunluk hiç bilmediği konuda ayaküstü yorum yapan (ahkâm kesen) inanılmaz bir kitle var; anayasa yapmadan tutun, ameliyat tekniğine kadar her konuda yorum yaparlar; ancak evlerinin musluğunu bağlarken bile bir contayı doğru bağlayamazlar; sosyal kavramların hiç birini tanımlayamazlar.
Evrime gelince, hayatında, bir canlıyı açıp içine bilimsel gözle bakmayanlar, bir doğa müzesini yaşamları boyunca bir defa gezmemiş olanlar; jeoloji-paleontoloji-antropoloji biliminin anlamını bile bilemeyenler, bu konuda da "bence" ile söze başlarlar. Bunu en iyi Nasrettin Hoca dile getirmiştir: Benim eşeğimin sol ayağını bastığı yer dünyanın merkezidir.
Hâlbuki insanların genetik yapıları ve geldikleri çevre farklı olduğuna göre farklı düşünceler taşımaları da doğaldır. Erdem ve yetkinlik, belirli sınırlar içerisinde kalan düşüncelerin ortak payda olarak alınıp, aykırı fikirleri zamanla törpülemek ya da sisteme uygun bir şekilde yeniden monte etmek üzere buzdolabına kaldıran ya da onu bir çeşitlilik olarak benimseyen kültürün yani uzlaşma kültürünün adıdır.
Bütün bunları nasıl başaracaksınız: Çocuklar söze karışmaz sözünü unutup; ilk olarak çocuğunuzu sonuna kadar sabırla dinleyerek.
Kuşçular Köyü
Türkiye kutuplara bölünüyor... Siyasal anlamda taraflar birbiri ile acımasızca kavga ediyor.
Olacak olanlardan herkes zarar görecektir. Bu savaşın galibi olamaz.
Bu gidişe "dur" diyebilmek için tek çare eğitimdir.
Köy Enstitüleri'ne hızla geri dönmemiz lazım.
Aksi takdirde "medeniymişiz" gibi yaşamaya devam edeceğiz.
Sağlıklı yaşam için güvenli tuvalet
04 Temmuz 2008 / Çamlıdere
Ya ümitsizsiniz
Ya da ümit sizsiniz
Ya çaresizsiniz
Ya da çare sizsiniz
Behçet Necatigil
Mehmet Emin Bora
05 Temmuz 2008 / Çamlıdere
Not:
Yazılarımı takip edenler benim Türkçe konusunda ne denli hassas olduğumu yakinen bilirler. Yeri geldi... Geçen hafta Ali Püsküllüoğlu'nu kaybettik. Yeri zor doldurulacak bir insan diye düşünüyorum. Şair edebiyatçı, Türkçe aşığı bir dil uzmanıydı. Hazırlamış olduğu onlarca lügat hepimize ışık saçıyor.
70 milyon insanın kaç tanesi bu kaybın farkında? Doğru yazım kuralları kimim umurunda ki!
-!..
Ona Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı dilerim.