Avcılık Bir Endüstri Koludur!


(Söyleşi)

Sn.Halil Gülçur / Kamerun

Son yazımda belirttiğim gibi Sn. Halil Gülçur, benim ricamı kabul ederek soruları yanıtladı. Ben de verilen cevapları aynen sizlere aktarıyorum.

Önce Sn. Gülçur ne diyor? Onu anlamaya çalışalım.

 

Sn.H. Gülçur / Eskipazar

1- Mehmet Emin Bora: Paleolitik dönemde yapılan avcılığın, insanoğlunun varlığını sürdürebilmesi için “olmazsa olmaz” olduğunu biliyoruz. Günümüzde yaşamamız için gerekli her şeyi süpermarketlerden kolaylıkla sağlayabiliyoruz. 21’inci yüzyıla girdik, avlanma eylemini hangi gerekçelerle savunuyorsunuz? Avcılık 21. yüzyılda da devam ettiğine göre, sizce bu süreç nereye kadar gider…

1- Halil Gülçur: Avcılığın veya avlanma eyleminin ne gerekçelerle savunulması gerektiği konuları beni hiç ilgilendirmiyor. Ben avlanma eyleminden, avlamaktan ve bu konu ile ilintili olan aktivitelerden zevk alıyorum bu benim kitap okumak, tatile çıkmak kadar doğal saydığım bir aktivite ihtiyacım ve bir yaşam tarzım. Çağımızda avcılık bir endüstri koludur. Bende bu endüstriyel avcılıkta tüketici konumundayım, Birileri korur kollar ve üretir ben ve benim gibiler bu yaşamı ve avcılığı sevdiğimiz için ücretini verir satın alırız. Bu kaynaktan yararlanmak isteyen, ama doğada yürüyüş yapsın, ama dağ tırmansın, ama avcılık yapsın, bu aktivitenin değer karşılığı ne ise o ücreti ödemelidir.

Doğaya ve av ve yaban hayatına talep olduğu sürece yani satın alacak insan sayısı yeterli olduğu sürece bu sektöre yatırım ve üretim artarak devam eder, rekabet doğar, kalite artar, pazar büyür ve fiyatlar makul seviyelere geriler. Herkes gibi ben de satın alırken en iyisini en ucuza almak isterim. Süreç nereye kadar devam eder? Üretim maliyetlerini talebin taşıyabildiği sürece.

2- Mehmet Emin Bora: Avcılık eylemi yapılmasa yaban hayatı dengesini kendi içinde kuramaz mı?

2- Halil Gülçur: Endüstrinin son hızla büyüyerek yol aldığı doğal kaynakları her geçen gün hunharca tüketildiği dünyamızda denge sürekli tabiatın, av ve yaban hayatının aleyhine bozulmaktadır. Bu dengenin doğal olarak tekrar düzelmesi hem çok zorlaşmış hem de ciddi bir zaman ve finansman gerektirmektedir.

Günümüzde devletçi rejimlerle idare edilen ülkelerdeki tarım ve sanayi yatırımların ne hale geldiği herkesin malumdur. Artık bu tip rejimler çökme sürecine girmişken, insanlık için çok önemli olan doğa ve doğal yaşamın devletçi tedbir ve politikalarla yürütülmeye çalışmasını anlamak mümkün değildir.

Bu konu ancak özel sektör tarafından yatırım yapılarak, bilimsel esaslarla hazırlanacak ciddi bir koruma ve üretme çalışması ile sağlanabilir.

Bu arada ürettiklerinizin içinden üretim fazlası olanları avlatıp para kazanır ve bu kazançların bir kısmını tekrar yeni doğal alanları koruyacak yaban hayatını canlandıracak yatırımlara döndürürsünüz.

3- Mehmet Emin Bora: Yeniden dünyaya gelme şansınız olabilseydi, tekrar avcı olur muydunuz? Olsaydınız geçmişte yaşadıklarınızdan ne farkı olurdu?

 

3-Halil Gülçur: Avcı olmaktan çok memnunum bir değil on kez daha dünyaya gelsem avcı olmak isterdim. Yetişme döneminizde yaşadığınız toplumdan size yeterli bilgi, bilinç, kültür, altyapı ulaşmamışsa, sizin toplumun size vermesi gereken bu değerlere kendi çabalarınızla ulaşmanız maalesef uzunca bir zaman alıyor bu her konuda olduğu gibi av ve yaban hayatında da böyle. Bugünkü bilgi ve altyapı seviyemle yeniden dünyaya gelseydim en azından av ve yaban hayatı ile ilgili temel konularda daha genç yaşlardan itibaren çevreme yararlı olabilecek faaliyetlere katılır daha üretici olabilirdim.

4- Mehmet emin Bora: Geride kalan dönemde avcılık bağlamında soruyorum “keşke şunu yapmasaydım” diyebileceğiniz bir anınız var mı?

4-Halil Gülçur: Elbette var ve azalarak da olsa olmaya devam edecek her gün yeni bir sey öğreniyor her gün kendimizi yenilemeye çabalıyoruz. Zamanımızda her şey hızla değişiyor. Değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Eskiden doğru diye öğrendiklerimizin ve bildiklerimizin şimdi o kadar da doğru olmadığını görüyor, yeni bilgi ve uygulamalara adapte olmaya çalışıyoruz.

5- Mehmet emin Bora: Dünyanın hemen hemen her yerinde avcılık yapma şansınız oldu. Av organizasyonunun başladığı andan, tetik çektiğiniz ana kadar geçen süre içinde sizi en çok mutlu eden süreç hangisidir? Özellikle avladığınız büyük bir memeli hayvan başında hüzünlendiğiniz veya cevabını vermekte zorlandığınız bir an oldu mu?

5- Halil Gülçur: Avın şu kısmından zevk alırım şu kısmı beni sıkar diye düşünmem. Bu sürecin bütünü olan hayal etme, araştırma, karar verme, aksiyon ve eve dönüş etaplarını en iyi şekilde planlarım.

Her anından ve safhasından haz aldığım bu süreç benim için adeta bir ritüeldir ve her safhasının mükemmel yürümesine çabalarım... Tabii ki avın vurulması bu süreçteki en önemli etkendir. Bu vuruş kısmı hep olsa da diğerlerinin bir veya bir kaçı olmasa diye sorarsanız o zaman bu av beni tatmin etmezdi diye cevap veririm.

Çünkü ben avlamayı seviyorum öldürmeyi değil.

Bu açık ve seçik fark bütün lisanları incelerseniz göreceksiniz sadece Türkçemizde kesin çizgilerle ayrılmıştır.

Biz avı öldürmeyiz. Avlarız. Yabancı dillerde av öldürülür. Avlama diye bizimki ile aynı mana gelen bir kelimeleri lisanlarında yoktur. Bu açık seçik fark bile bizlerin ava ve doğaya ne kadar hürmet ettiğimizin bir göstergesidir. Avladığım avın başında hüzünlendiğim oldu. Bir Afrika avım sırasında rehberimin bana atabilirsin dediği avımı vurduktan sonra dişi olduğunu fark ettik. Bu beni çok üzmüş ve hüzünlendirmişti.

6- Mehmet emin Bora: Ülkemizde yabanhayatı idaresinden sorumlu olan kuruluşun yapılanması doğru, çalışmaları yeterli mi? Gözlemleyebildiğiniz aksaklıklar var mı? Varsa en önemlileri nelerdir?

6 - Halil Gülçur: Bana göre sorun yapısal değil. Bizde vatandaş ve devlet ayrılığı kültürü maalesef değişmedi ve de değişemiyor. Maalesef hala sivil toplum örgütlerinin yardım ve/veya yönlendirme çaba ve çalışmaları bürokrat tarafından "siz kim oluyorsunuz da devletin işine karışıyorsunuz?" diye önleniyor ve yadırganıyor. Sırf böyle yanlış bir tutum ve anlayıştan dolayı sivil toplumun devlete nazaran çok fazla olan yetişmiş insan, bilgi, finansman kaynaklarını devlet kullanamıyor. Yaban hayatı dairesinde de durum bu şekilde konu ile ilgili yetişmiş insanımız çok az işin ehil’ini bulmak zor.

7- Mehmet emin Bora: Ülkemizde yabanhayatının idaresi konusunda tek otorite olsaydınız ilk iş olarak ne yapardınız?

7 - Halil Gülçur: Eğitim, eğitim, eğitim

8- Mehmet Emin Bora: Yasa dışı avlanma yapan avcılar hakkında ne düşünüyorsunuz?

8 - Halil Gülçur: Yasaya uymak her vatandaşın görevidir. Kurallar yaptıkları işi en ince detayına kadar bilen uzmanlar tarafından sonuçları daha iyi olsun ve tüm insanlar tarafından uyulsun diye koyulurlar.

Bizde avcılık ile ilgili konulan kuralların birkaçı hariç çağdaş ve bilimsel verilerin ışığında, uzman kişilerce, mantıklı bir süzgeçten geçirilerek, doğru, bir şekilde hazırlandığını söyleyemeyeceğim. Salt politik kaygı ve baskılarla, üstünkörü ve derinliği olmadan hazırlanmış avcılık kuralların yürürlüğe konması, bir kısım iyi niyetli avcıları isteyerek veya istemeyerek kural ihlalleri yapmak zorunda bırakıyor.

Diğer bir grup var ki, onlar mantıklı olsun olmasın kural ve kaide tanımayı red ediyorlar.

Ülkemizde ciddi bir büyüklüğe ulaşmış olan bu grubun tahrip gücü inanılmaz boyutlarda mücadele için acilen en etkin tedbirlerin alınmasında yarar var.

9- Mehmet Emin Bora: Varsayalım ki çok samimi bir dostunuz var. Yasa dışı avcılık yapıyor. Siz de bunu bilmiyorsunuz. Öğrendiğiniz anda geçmişte var olan ilişkilerinizde bir değişiklik olur mu? Ona bu davranışından dolayı tavır koyar mısınız?

9 - Halil Gülçur: Benim için iyi veya kötü, yanlış veya doğru, kurallara uyulması esastır. Ama benim mantık süzgecimde ve vicdanımda yanlış olan bir şeyin kurallara göre doğru olması veya tersi, bana göre yanlışı doğru, doğruyu da yanlış yapmaz. 68 kuşağından Deniz Gezmiş’i bu çarpıklığa örnek olarak vermek isterim. Gezmiş o zamanki kanunlara göre idam cezasına çarptırılmış ve asılmıştı. Ama bugünkü kanunlara göre yargılansa ancak bir kaç yıl cezaya çarptırılabiliyor.

Hangisi doğru? Şimdi asılma kararını verenler ne düşünüyordur? Asılana yazık olmadı mı? Bu sebeple ben yetişkin bir fert olarak insanları önyargıdan uzak önce kendi vicdanımda göre yargılarım. Çıkarttığım sonuca göre tavır koymam gerektiğine inanıyorsam, en etkin biçimde yaparım.

10- Mehmet Emin Bora: Bir müze kurma çalışmaları içinde olduğunuzu öğrendim böyle bir müzenin geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir.

10- Halil Gülçur: - Türkiye'de tüm topluma mal olacak bir tabiat, av hayvanları ve trofe müzesinin kurulma çalışmalarının daha çok başlarındayız. İnşaallah en kısa zamanda toplumla beraber yaşayacak ve yaşatılacak içinde çağdaş bir kültür merkezinin de yer alacağı bir müzenin temellerini hem de İstanbul'un merkezinde atacağız.

11- Mehmet Emin Bora: Ülkemizdeki avcıların sahip olduğu eğitimi yeterli görüyor musunuz?

11- Halil Gülçur: Hangi eğitimden bahsediyoruz o kadar ulvi çabalarla hazırladığınız avcılık eğitim kitabının kapağı dahi açılmadan avcılık belgelerinin verildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.

12- Mehmet Emin Bora: Bir avcının yasal düzenlemelere uygun olarak puma avında olduğunu gösteren bir kaset izlemiştim. 2-3 gün süren zorlu bir takip sonunda hayvanın son sığınak olarak yüksekçe bir ağaca çıktığını gördük. Avcı da aşağıda onu vurmak için bekliyordu. Bu arada puma korkudan olsa gerek çişini yapıyor. Avcı bir süre sonra onu vuruyor. Ağaca çıkmış bir yaban hayvanını bu şartlarda vurmanın avcılık etiği ile nasıl bağdaştırıyorsunuz? Siz bu hayvanı vurabilir miydiniz?

 

12- Halil Gülçur: Av hayvanlarını sürerek veya kovalayarak avlamak dünyada bilinen en eski avlanma metodudur. Sizin verdiğiniz örnek başlangıçta çok extrem bir örnek gibi görünse de aslında değildir. Eğer bu soru bir kaçacak bir yeri kalmadığı düşünülerek duran bir zavallı bir hayvanı vurmak etiğinden yola çıkılarak soruluyorsa, soru bana göre yanlıştır. Avlama metodları çok çeşitli olup bunlardan hangisinin seçileceği avlanacak avın cinsine, çeşidine, alışkanlıklarına ve yaşadığı yerlere göre değişir. Amaç avı avlanmak için en başarılı ve en iyi sonucu veren etik ve yasal metodu kullanmaktır.

Bilinmelidir ki söz konusu bu avlanma sistemi bu av için hem etik ve doğru hem de avcı açısından çok yorucu bir sistemdir. Avcılığı için kısaca bilgi vermek gerekirse; Yol iz olmayan bir ormanda avı kovalayan köpeklerlerin peşinde günde 8-10 saat kah yürüyerek kah koşarak avı takip etmek şeklinde yapılır. Şansınız varsa birinci veya ikinci gün bu hayvanı ama ağaçta ama kayanın üzerinde avlanabilecek pozisyonda yakalarsınız. Bu, av hem fiziksel hem de ruhsal olarak ava iyi hazırlanmış, gerektiğinde gece dağda yatmayı bile göze alabilen tecrübeli ve dirayetli avcıların işidir.

Bir Pumanın her zaman kaçacak yeri ve eforu vardır. Ağacın altında bekliyor dediğiniz avcının o ağacın altına zamanında yetişebilmesi için uzun bir zaman durmaksızın koşması gerekir. Avcı bu zorlu yarışı avı ele geçirinceye kadar bir kaç kere yapmak zorunda kalır. Çünkü sadece 4-5 kediden biri ağaca çıktıktan sonra bu kadar süre ağaçta beklerler. Genellikle bir süre etrafı dinleyip soluklandıktan sonra daha avcı yetişemeden kaçıp izlerini kaybettirirler.

Kedinin ağaçta uzun bir süre beklemesinin nedeni nefesinin kesildiğinden değil tamamen kedisel bir içgüdüdendir.

Kedi sülalesinden olan hayvanlar; avlandıkları, avlarını yedikleri, uymak istedikleri ve kovalandıkları zaman içgüdüsel olarak ağaçlara çıkarlar. Dağ keçileri nasıl yalçın bir kayanın başında kendini emniyette ve ulaşılmaz hissediyorsa, kedilerde ağaçta kendilerini emniyette ve ulaşılmaz hissederler.

Bu sebepten onları ağaçta avlamak etik olarak yanlış değildir. Ayrıca unutulmaması gerekir ki av hayvanları en sağlıklı hareketsiz durdukları anda avlanırlar.

Atışların avın durağan olduğu durumda yapılması, avın yaralı gitmesi veya kötü bir vuruşla acı çekme ihtimalini en aza indirger.

13- Mehmet Emin Bora: Sizce bir avcıda olması gereken özellikler nelerdir Bunları önem sırasına göre sıralar mısınız?

13- Halil Gülçur: Vicdan, doğayı ve doğal yaşamı sevmesi, avlamayı düşündüğü av ile ilgili yeterli bilgi sahibi olması, yabanıl hayata yatkınlığı, efendiliği, alçak gönüllülüğü.

14- Mehmet Emin Bora: Avcılara sadece ve sadece tek bir öğüt vermek gerekseydi ne derdiniz?

14- Halil Gülçur: Sürdürebilir av ve yaban hayatının geleceği için doğadan aldıklarından çok daha fazlasını doğaya vermek avcılığın birinci ve en önemli kuralıdır.

15- Mehmet Emin Bora: Sizin seslendirmek istediğiniz başka bir konu var mı?

15- Halil Gülçur: Avcılık yapmak isteyenlerin ;

Av ve yaban hayatı ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmadan, doğaya avladıklarından çok yaşatmaya ve korumaya yetecek maddi ve/veya manevi katkılarda bulunmayı taahhüt etmeden ava çıkmaları ciddi kural ve kaidelerle derhal önlenmelidir.

Bu konuları organize edecek, politikalarını yapacak, denetleyecek yetkili kişi, kurum ve kuruluşların da artık kendilerine bir çeki-düzen vererek hedef çıtasını gelişmiş batı ülkelerinin seviyesine yükseltmeleri gerekir.

Sn. Halil Gülçur / Polonya

Sn. Ali Üstay'ın ve Sn. Halil Gülçur'un 21'inci yüzyılın başında avcılığa bakış açılarının ana hatlarını bu vesile ile öğrenmiş olduk.

Bence, çok önemli şeyler söylediler...

Siz ne düşünürsünüz onu bilemem, ama ben bu ifadeleri çok samimi ve içten buldum.

2107 yılında yaşayacak olan avcı kardeşlerimize önemli bir belge bıraktık.

Şimdi söz sırası, avcılığa karşı olanların!

-!..

Onların da mutlaka söyleyecekleri vardır!

Avcılık bir endüstri kolu mudur?

Değil midir?

Öyleyse nedir?

-!..

Kim haklı?

Kim haksız?

Eleştirilerini bana yazarlarsa.... Ben de size aktarırım.

Taraf olmam, olunacaksa da "akıldan ve haklıdan yana" olurum.

Eşitlik halinde!

Hayvanlardan yana olurum.

Çünkü onların dili yok.

 

Başkalarının haksız olduğunu ispat etmedikçe,

haklı olduğumuzu bilmenin zevki yoktur.

William Hazlitt

 

 

Mehmet Emin Bora

18 Aralık 2007 / Ankara

Bu yazı 8033 kez okundu...