Kapadokya-Kayseri
3. Bölüm
Kayseri'yi ilk defa 1956 yılında görmüştüm.
İlkokul son sınıfı orada okudum.
Orta biri de...
Orta 2'nin ikinci yarısı Rahmetli Babamın tayini Ankara'ya çıkınca kaydımı Mimar Kemal Ortaokulu'na aktardık.
Kayseri'de kaldığımız süre içinde İstasyon Caddesi'nde otururduk.
Evimizin tam karşısında Erciyes Palas Oteli vardı. Evin arka bahçesi, İnönü İlkokulunun duvarı ile bitişikti.
Orada okudum.
Tren istasyonunun yakınlarında -yanılmıyorsam Sümer'in- tiyatro salonu vardı.
O zaman sadece "Sümer" denirdi.
Birgün babam bizi ''Yağmurcu'' adlı oyuna götürdüğünde Yıldız Kenter'le Müşfik Kenter'i ilk defa orada görmüştüm...
Aradan tam tamına 51 yıl geçmiş...
-!..
Dile kolay...
Çetin Altan'nın cuma geceleri saat 21:00 de "Dostlarım" diye başlayan sesi halâ kulaklarımda...
Cumartesi akşamları 17:00 de başlayan Radyo Çocuk Saati de...
Yaşar Kemal'in İnce Memet'ini Kayseri'de okudum.
Teksas ve Tommiks ile tanışıklığım da Kayseri'de.
Kayseri'nin çocukluk yıllarımda benim için çok özel bir yeri vardır.
O yıllardan kalan dostlukları hala sürdürüyorum.
Ankara'ya yerleştikten sonra Kayseri'den sadece "geçer" olduk.
Malatya'ya trenle giderken zorunlu olarak Kayseri'den geçersiniz.
Yaz tatillerinde babam beni Malatya'ya gönderirdi.
Sene 1959-60
İstasyonda duran trenin, zorlanarak indirdiğim penceresinden başımı çıkarır, havayı içime çeker hasret giderirdim...
Lafın özü, Kayseri'yi seviyorum.
Yanılmıyorsam 14 - 15 sene kadar oldu. Bıldırcın avı için Uzunyayla'ya gitmiştik.
Uzunyayla
Kayseri'ye uğrayarak sucuk ve pastırma almak istedik. Beni yakinen tanıyanlar, yemek konusunda çok titiz olduğumu bilirler. Damak tadına çok önem veririm. Çok seçiciyim. Dolayısıyla da çok araştırırım.
Sn. İsmet Erdem'le tanışmamız da bu vesile ile oldu.
İşyerine girip iyi bir pastırma istemiştim. O da bana, bir sırtı ortasından bölerek içini göstermişti.
"Ben pastırmadan çok anlamam ama, şu tarafa doğru biraz doğrarsanız..." diye ona istikamet (!) göstermiştim.
Biraz sonra "Biraz da burasından..."
Daha sonra "Başka bir tane daha kesebilir miyiz?"
"Onun şurasından, bunun burasından" diyerek en güzel yerleri doğratınca;
İsmet Bey "İyi ki de anlamıyormuşsunuz" deyince çok gülüşmüştük.
Daha sonraları balık avı için Sivas'a giderken veya Kemaliye'ye her gidişimde buraya uğramadan geçemedim.
Sn. Erinç Orkun
Çaltı Irmağı
Bu sefer de öyle yaptım. Sabahın erken saatinde Sn.İsmet Erdem'i işyerinde buldum.
Hem geçmişi yad ettik hem de onu seyretme keyfini yaşadım.
Alınan sucuk ve pastırmaları, vakum makinesinde havasını almak sureti ile uzun zaman saklamak mümkün.
Koku etrafa yayılmadığı için, ayrıca güven (!) içindeler.
Sn.İsmet Erdem ile özellikle sucuk üzerine konuştuk.
Et fiyatının toptan ve kemikli olarak 7-8 YTL olduğu bir ortamda sucuk fiyatı 10 YTL ise, uzun uzun düşünmek (!) gerektiği kanısına vardık.
Kemiği, firesi derken etin maliyeti satış fiyatını geçiyor...
-!..
Kazara yerseniz - ki bunu - yemek sonrası oluşacak bulgulardan kolaylıkla anlayabilirsiniz...
-!..
Örneğin;
"Koşma" arzusu (!)...
"Yük taşıma isteği" (!)...
Veya bir dala
"Tünemek" (!) fikri oluşuyorsa...
Dikkat! derim...
Satış fiyatı, her zaman olmasa bile kaliteyi belirlemekte önemli bir unsurdur.
İşte size güvenebileceğiniz bir adres. Vakumlu paketiniz evinize kadar gelecektir.
Beğenirseniz memnuniyetinizi İsmet Bey'le paylaşın.
Sn. Erdem'in referansı ile çok yakındaki bir baharatçıdan da eksiklerimizi tamamlamak istedik.
Taze bir kimyon, çok şey demektir.
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama "benim aradığım esnaf, küçük şehirde"...
Dükkan sahibi, aldıklarımızı paketleyip elimize tutuştururken "Allah sağlıkla yemek nasip etsin" demez mi!
Şimdi bile gözlerim doluyor...
Dileğin içeriğindeki manânın ne derecede büyük ve temiz olduğunu, sadece sağlımızı kaybettikten sonra idrak edebiliyoruz.
Büyük kentlerde bu dileği içtenlikle seslendiren kaç satıcı tanıyorsunuz?
-!..
Kasaya geldiğimizde "bilmem ne kartınız var mı?" sorusundan başka ne duyuyoruz ki!
Yaşamımız, kartlar kadar kartlaştı!
Bu alışverişten sonra yakın çevrede dolaşalım istedik.
Fiyatların çok düşük olmasına karşın, ortada belirgin bir talep yok...
Bu kötü bir sinyal...
Ne alırsan 1, 2 veya 3 YTL!
Bu yazının temizlenerek kolay okunacak hale gelmesi gerekmez mi?
Bunu fark edemiyor muyuz!
Kapalı çarşı ise hemen hemen boş sayılabilir...
Kayseri'de kaldığımız kısa süre içinde gördüklerimden size aktarabileceklerim bu fotoğraf kareleri ile sınırlı!.
Görüp de aktaramadıklarım daha çok...
-!..
Fotoğraf çekmek, özellikle portre çekmek çok zor. İnsanlar haklı olarak tepki veriyor.
İlişki kurup onları konuşturmak ise zaman alıyor...
Bayram arifesinde, insanlar telaşlı...
Ben de.
İnsana ait ne varsa....
Benim ilgi alanım.
Çünkü, her şey onunla başlıyor, her şey onunla bitiyor...
Yol bitmediği sürece mutlaka aktarılabilecek bir öykü oluşuyor.
Bunun için özellikle ana yollardan daha çok, tâli yolları tercih ediyorum.
-!
Merak!
-!..
Merak bitti mi!
Hayat da biter...
Çevrenizdeki yaşayan ölüleri görebiliyor musunuz?
Gidiniz, geziniz, görünüz.
Hz. Muhammed
Anlaşılması dileği ile...
Üçüncü bölümüm sonu.
Devam edecek
Mehmet Emin Bora
28 Eylül 2007 / Ankara