Çok Baraşuk! (Hazır Kuvvet Dede - 2)
Hazır Kuvvet Dede'nin motoru bakımdan cuma günü çıkacak. Dolayısıyla Dede, bir haftaya yakın bir zamandır evinden dışarı çıkamıyor. Cuma gününü iple çektiğini düşünüyorum. Cuma günleri Çamlıdere'nin pazarı. Çevredeki tüm köylerin sakinleri sabahın erken saatinde ilçenin tek ana caddesinde toplanıyor. Caddeye sığmayanlar ara sokaklara taşıyor.
İşin traji komik yanı, köylülerin pazara mal satmaya değil de mal almaya gelmesi!
Aldıkları; sebze, meyve, yoğurt, yumurta ve benzeri gıda maddeleri!
Yakın gelecekte süt almaya gelirlerse hiç şaşırmayalım.
Tercih edilen yolun varacağı son nokta bu olacak.
Ben perşembe günü Çamlıdere'de olmak istiyorum. Bir gün evvel gitmeliyim ki dedenin işi aksamasın.
Dolayısıyla doğruca Kızılcahamam'daki motor tamircisine giderek durumu kontrol ediyorum. Ümit Usta "Yarın sabah saat 07:00 de pazardayım merak etmeyin" diyor. Ben de Çamlıdere'ye yöneliyorum.
Dedenin hâl ve hatırını sormak için evine gittiğimde kapıda motorsuz vaziyette kalan motorun döşemeleri beni rahatsız ediyor. Hiç beklemeden Kamil'e "sökelim" diyorum. Hemen işbaşı yapıyoruz. Nene de bize yardım ediyor.
40 senelik döşemenin tüm civataları paslanmış. Sadece civatalar olsa... Her yeri, bu vaziyette
Nene her olayı dikkatle izliyor. Nasıl yapmamız gerektiğini doğru tespitlerle bize anlatıyor.
Aradan geçen onca, sene neneyi de usta yapmış.
Kamil, motordan söktüğümüz döşeme parçalarını arabaya getiriyor.
Üç parçadan oluşan döşemeyi aldığım gibi gerisin geriye Kızılcahamam'a yöneliyorum. Civarda başka döşemeci yok.
Kızılcahamam'da yaptığım kısa bir araştırmadan sonra döşemeci Cihan Usta'nın yerini buluyorum. Durumu anlatarak işi tarifliyorum. Usta da "Tamam" diyor ve ilave ediyor;
-İnşallah yarın biter.
-!..
İnanın bana başım dönüyor. Ben zaten oldum olası sabırsız bir adamım.
Yarın!
Yarın dede motoruna binmeli...
Yarın!
dede pazara gitmeli...
Yarın!
Yarın, çok uzak çok...
Bu iş, bugün bitmeli.
Cihan Usta'ya işin vahametini anlatmak durumunda kalıyorum. "Bu motor yarın çalışacak. Ne istiyorsan fazlasını vereyim. Ama beni şimdi gönder."
Usta, suratım ne hale geldiyse, işin oluruna bakıyor ve cevaben;
" En az 3 saat sürer, beklemeniz lazım" diyor.
Bekliyorum. Çünkü 41 senedir bekleyen insanları görünce söylenecek pek de söz kalmıyor.
Cihan Usta ile kardeşi, hemen işbaşı yapıyorlar. Paslanmış yerler temizlendikten sonra boyanıyor
Tüm civata ve somunlar çıkartılıp yerine yenileri takılıyor.
Aradan geçen uzunca bir zamandan sonra döşeme aksamı tamamlanıyor.
Erdal Aydın ve Cihan Aydın
Saat akşamın sekizi..
İstikamet Çamlıdere.
Cuma sabahı erkenden kalkıyorum. Empati yapmak sureti ile kendimi dedenin yerine koyduğum zaman sırtımdan ter geliyor. Sitemizin görevlisi Kamil'i kapıda beni beklerken buluyorum. Doğruca pazara gidip hazırlanan motoru alarak dedenin evine yöneliyoruz.
Biz döşemeleri monte ederken dede içeride bizi bekliyor.
Nasıl bir duygudur bu?
-!..
Son parçayı da takınca dedeyi koltuğuna koyacağız.
Motoru dede monte edecek.
Döşeme parçalarını yerine takınca, nene eşini almak için içeri giriyor.
Dede günyüzüne çıkar çıkmaz "Vay be damat arabası gibi olmuş" diyor.
Boğazıma bir şeyler düğümlendiğini hissediyorum. Nene, dedeyi sırtına alıp dışarı çıkınca elim ayağım kesiliyor. Dile kolay 41 sene her gün ve defalarca...
Onun usulünce yerine yerleştirmesini dikkatlice seyrediyorum.
Nene, ne ufluyor ne de pufluyor...
41 yıl!
Kendinizi bir an için -eğer cesaretiniz varsa - nenenin yerine koyun...
Kendinizi bir an için -eğer cesaretiniz varsa - dedenin yerine koyun...
-!..
Bence nene bu yılın değil, gelmiş geçmiş tüm yılların anası seçilmeye aday...
Var olan bu durum, onlara yetmezmiş gibi okutmakta olduğu torununa da destek olmaya çalışıyor.
Nene, dedeyi yerine oturttuktan sonra önüne, dedenin istediği ahşap sandığı koyuyor.
Tezgah hazırlıyor
Motoru monte işi dedenin. Dedenin elleri olağanüstü beceri kazanmış. Çevredeki tanıdıklarının getirmiş olduğu telefon ve saat tamiri gibi ince işlerin de üstesinden geliyor. İnanılır gibi değil.
Bu sırada gözüm çanak antene konan kuşa takılıyor. Ben onun fotoğrafını çekmeye çalışırken, bu hal dedenin gözünden kaçmıyor. "O yabancı değil, bizim evin kadrolu kuşu" dedikten sonra bir yandan montaja devam ederken bir yandan da bana anlatıyor.
Kadrolu!
- Bacanın yanına kendi evini yapmış ben de bu durumu görünce "Meliha ocağı yakma artık, ateşi başka yerde yakalım, bak orada kendi evini yapmış." "O gün bu gündür orayı kullanmıyoruz, beraberce yaşayıp gidiyoruz" diyor.
Motorun 3 lastiğini de değiştirdik. Dişleri silinen lastikler yokuşta sorun yaratıyormuş. Yeterince sprey boya da getirdik. İlk fırsatta motoru maviye boyayacağız.
Dede uzman olmuş. Bir yandan ince ayar yaparken bir yandan da eşine laf yetiştiriyor.
"Meliha, biz ne kadar şanslı kişileriz!"
"Öyle değil mi?"
"Hangi karı koca birbirini seninle benim kadar görebilir ki!" diyor.
Bildiğim tüm değer yargılarının yerle bir olduğunu fark ediyorum.
Dede durmuyor. Bir yandan bujinin ateşlemesini kontrol ederken beni de boş bırakmıyor.
- Mehmet Bey buraların tadını ben çıkardım. 40 sene evvel şu divanda gece dışarıda yatardım. O zamanlar buralarda ev olmadığı için ışık da yoktu. Kuzey yarım küredeki tüm yıldızların adını öğrenmiştim. Unuttum şimdi" dedikten sonra Kamil'in oturduğu taşın arkasında bulunan çardağı göstererek eski günleri yad ediyor.
Tepeleri göstererek bizi bilgilendiriyor "buralara koca koca akbabalar konardı, evimizin yanına kadar keklik sürüleri inerdi. Ekin işi bitti, hayvanlar da kayboldu" diyerek sözlerini noktalıyor.
Bir süre sonra da ilk marşa basılıyor. Dedenin ağzından "maşallah saat gibi" sözleri dökülüyor.
Dede deneme sürüşü yapıyor.
Virajlar zor ve eğim gereğinden fazla.
Bir tarafa monte edilen motorun ağırlığından dolayı araç, sağa yatmaya peşinen meyilli.
Nene yokuşun bir bölümünde de dedenin yanında.
Sağdan destek vererek motorun yatmasına mani oluyor.
Dede bu noktadan (u ) yaparak tekrar evine geliyor.
İş şimdilik bitti. Geçmişe dönük kısa bir sohbet yapıyoruz. Dedenin anlattığına göre 10 sene evvel - bir doktor aracılığı ile - hastaneye giderek sağlık kurulundan alınacak bir rapora istinaden motorunun yenilenmesi söz konusu olmuş. Heyette bulunan ortopedi ve fizik uzmanı olan doktorlar her nedense bu değişikliğe yanaşmamışlar. Raporun altına imza atmaktan imtina etmişler. Onların bu çekimserliğini gören heyet başkanı da;
"Ne malûm belki de yürüyordur "der demez dede de orayı terk etmiş...
-!..
İçinizden geçen isyanı anlıyorum...
Dedenin anlattığına göre SSK'da yüzlerce benzeri motor varmış.
Ne olur daha iyisi ile değiştirilse?
-!..
Kim, ne kaybeder?
-!..
Ben ümidimi henüz yitirmedim.
Bu ülkede duyarlı insanların yaşadığına dair ip uçları geliyor.
Dede ile tekrar görüşmek üzere vedalaşarak ayrılıyoruz.
Tüm bu yaşadıklarım cuma günü olduğu için öğleden sonra ben de çarşıya iniyorum.
İşte bu...
Dede pazara inmiş bile...
Bir haftadır ortalıkta görünmediği için esnafla tokalaşırken ben de onu uzaktan görüntülüyorum.
Dedeyi herkes tanıyor ve seviyor.
Kolay gelsin Hazır Kuvvet Dede...
Hayırlı pazarlar olsun dede...
Kamil ve ben, dede ve nene ile vedalaşıp evden ayrılırken yaşananlardan oldukça etkilenen Kamil bana dönerek
"Dede ve nene hayat ile "çok baraşuk" değil mi abi niii!" demişti.
Ben Kamil'in ne dediğini anlıyorum.
Biliyorum ki siz de anladınız.
Mutluluğu sadece "öldürme" üzerine kuran, -avcılığın ikinci basamağına takılı kalan- avcı kardeşlerim...
Mutluluğun sadece "varlık" olduğunu zanneden, sizler ve bizler...
Son derece zor şartlar altında bile olsa, bir kuşla mütevazı evinin ocağını paylaşan dedenin pek çok tavrı, dilerim ki hepimize örnek olmuş olsun.
Mutluluk arayışında kendilerine özgü bir yol (!) seçtiğini zannedenler,
Başarıyı paraya endeksleyenler,
Zamanın efendisi olacağını zannedenler...
Şimdi neredeler!
-!..
Yarın, (!) bizler nerede olacağız!
Dün Öldü
Bu gün can veriyor
Yarın, ise henüz doğmadı.
Zamanınızı bu açıdan görün ve yararlı işler yapın.
Bişr-i Hafi
Mehmet Emin Bora
28 Haziran 2007 / Ankara