Bakış Açısı
Av ve yabanhayatı üzerine bir konferans vermemi istediler. Kızımın eşi Sn.Dr.Dt. Mete Özdemirci ile imkanlar çerçevesi içinde hazırlık yaptık. Biliyorum ki bizi dinleme nezaketi göstereceklerin arasında avcılığı sevenlerden daha çok sayıda, -avcılığı sevmek şöyle dursun- avcılardan nefret (!) edenlerin sayısı bir hayli fazla...
14 senedir bu tür polemiklerle iç içe yaşıyorum.
Her türlü soruya karşı hazırlıklıyım.
Özellikle avcılara karşı ön yargılı insanların sorularına karşı...
Onlar farkında mı bilmiyorum ama "can alıcı" diye hazırladıkları sorular artık benim için sürpriz olmuyor.
Yanılmıyorsam eteklerindeki taş sınırlı.
Yabanhayatının idaresinde en başarılı modeli U.S.A yürütüyor. Konferansın avcılıkla ilgili felsefi yaklaşımların sunulmasından sonra bu ülkeye ait elde ettiğimiz verileri sunduk. Bu yöndeki bilgilere erişmek, araştırmacılar için zannedildiği kadar zor değil.
Önemli olan, bu sonuçlardan yola çıkarak, var olan (!) sistemimiz içindeki aksaklıkları net bir şeklilde ortaya koyabilmek. Bundan da ötesi, daha da mühimi çözüm yolları önerebilmek.
Önce yeni dünya ile ilgili bilgilerimiz güncelleyelim.
ABD'de her yıl
50 milyon yaban güvercini
25 milyon tavşan ve sincap
20 milyon sülün
10 milyon ördek
4 milyon geyik
2 milyon yabani kaz
150 bin kanada geyiği (elk)
21 bin kara ayı
Ve toplamda
200 milyon yabanhayvanı avcılar tarafından vurulmaktadır.
Nasıl oluyor da her yıl bu kadar yaban hayvanı vurulmasına rağmen sayıları daha da artıyor?
Dünyada av karşıtı pek çok örgütlü yapı vardır.
Avcıları canilikle suçlayan çeşitli örgüt üyelerinin avcılara karşı yapmış oldukları 50 den fazla silahlı taciz olayı var.
Ama hiçbir avcının bu örgüt üylerine silahla saldırdığı tespit edilememiş!
Bunlar, avlanmanın tamamen yasaklanması gerektiği konusunda hemfikirdir.
Ancak avcılık ve yabanhayatı arasındaki ilişki sanıldığından çok daha karmaşıktır.
1920'lerde ABD'de,
300 bin olan beyaz kuyruklu geyik sayısı günümüzde 27 milyona yükselebilmiştir.
Kanada Elk Geyiği sayısı 50 binden 500 bine çıkmıştır.
Çatal boynuzlu antilop sayısı 25 binden 1 milyona gelmiştir.
1900 yılında 500 tane kalmış olan bizon sayısı 500.000'e yükselmiştir.
1940 yılında 100 bin olan yabankazı sayısı 2,5 milyon'a yükselmiştir.
1920 yılında 30 bin olan yabanhindisi sayısı 4 milyon'a yükselmiştir.
Hem nüfusumuz artsın,
Hem sanayileşelim,
Hem sulak alanları kurutalım,
Hem deniz ve akarsuları kirletelim ,
Hem orman alanlarını, sıklığını ve tür çeşitliğini azaltalım,
Hem de av ve yabanhayvanı sayısı artsın,
Bunun mümkün olamayacağı aşikardır.
Ayrıca bilinmelidir ki bu sorunlar özgün değil, globaldir.
Peki, ülkelerin pek çoğu açlık ve ekonomik sıkıntılar ile uğraşırken yabanhayvanlarının sayısını arttırmak için gereken ekonomik kaynak nereden sağlanacaktır?
Çözüm ise, sayısı azalmakta olan türlerin insan eli ile çoğaltılmasıdır
Avcılık bir eğlence ve boş zaman değerlendirme şekli olmaktan çıkmış ve 700.000 den fazla insanı istihdam eden büyük bir endüstri haline gelmiştir.
İstatistikler Amerika'daki 14 milyon avcının yılda yaklaşık olarak 22.1 milyar dolar para harcadığını göstermektedir. Eğer av sektörünü hayali bir şirket olarak düşünsek Fortune dergisinin en büyük 500 sıralamasında UPS'in hemen üzerinde 35. sırada bir şirket olduğunu görürdük.
Avcılığın Amerikan ekonomisi üzerinde 61 milyar dolarlık bir etkisi vardır.
704.600 kişinin istihdam edildiği sektör ABD'deki tüm sektörlerde çalışan sivil iş gücünün %1 ini kapsamaktadır. Sektördeki ücret ve maaşların toplamı 416,1 milyar dolardır.
Bu rakam tüm Amerikan askeri harcamalarının %25'ine denktir.
Eyaletler bazında toplanan 1.4 milyar dolarlık vergi neredeyse tüm vergi gelirlerinin %1'ine eşittir
Av sektöründen toplanan vergi kamu harcama bütçesinin yarısına denktir.
Elbette bu büyük sektörü besleyen vahşi yaşam; milli parklar, özel rezerv alanları, yetiştirme bölgeleri, doğal hayat uzmanları yetiştiren okullar, avlakları kontrol eden özel güvenlik birimleri, idare eden uzmanlaşmış kamu kuruluşları gibi destekler sayesinde hem korunmakta hem de geliştirilmektedir.
Amerikalı psikatrist yazar James Swan av dürtüsünün insanın bilinçaltının bir parçası olduğunu söylemektedir. Yazar, eğer bu dürtü baskılanırsa başka ruhsal bozuklukların ortaya çıkacağını iddia etmektedir
Mark Twain ise insanın doğa ile başbaşa geçirdiği vakit ve av eyleminin insan ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisini “herkes her sene eline bir tüfek alıp bir tavuk vursa dünya çok daha huzurlu bir yer olur” esprisi ile ifade etmektedir.
James Swan" Hunting Of The Defence" adlı kitabın yazarıdır. Tüm yaşamı boyunca, avcılık yaptığı için eleştirilere muhatap olan yazar avcılığı savunabilmek için neticede bu kitabı yazmak zorunda kalmıştır.
Kendisine sık sık "Artık süpermarketlerde her türlü gıda maddesi satılıyor. Bu ihtiyacını neden daha güvenli olarak oralardan sağlamıyorsun? Ava ne gerek var? Bırak artık bu ilkel tatmin şeklini.. " diyenlere verdiği yanıt ise çok çarpıcıdır.
Şöyle der James Swan; "Yeni dünyanın gelişmiş imkanları içinde sperm bankaları var... Daha güvenli biçimde çocuk sahibi olabilirsiniz. Neden hala seks yapıyorsunuz? Bırakın bu ilkel tatmin şeklini..."
-!..
İnsan var oldukça üç temel ihtiyaç hiç eksik olmayacak.
Yeme-Üreme ve Barınma...
Hangisinden vazgeçebilirsiniz?
Sadece denizlerde yapılan avcılıkla dünya nüfusunun % 25 yaşama şansı buluyor.
Neden balık avına karşı çıkılmaz ki?
Neden eşlerimiz, analarımız balık almak için markete gittiğinde "taze mi ?" diye sorar ki?
Bunun arka planındaki anlam "yeni mi ölmüş?" demek değil midir?
-!..
Ne zaman önyargılarınızı bırakacaksınız?
Topu topu 45 günlük yaşam serüveni içinde sofranıza gelen tavukların, hiç gökyüzünü görmediğini biliyor musunuz?
-!..
Daha çok etlensinler diyerek zaman zaman aralarından bazılarınının alındığını (!) boyunlarından tutularak havada çevrildiğini biliyor musunuz?
-!..
Neden bilmiyorsunuz?
-!..
Hadi bakalım şimdi bildiniz... Ne yapacaksınız?
-!..
Tavuk yemeyecek misiniz?
-!..
Kuzu üzerine şirin çocuk şiirleri yazılır. Sonuçta kuzunun akibeti tavuktan çok mu farklı?
-!..
Senelerce size süt veren kocaman ineği en sonunda (!) ne yapıyorsunuz?
-!..
Tarih boyunca av ile avcı arasındaki ilişki yaşam ile ölüm kadar birbirinin zıddı ve yine bir diğerinin olmazsa olmazıdır.
"Ölçü olmayan yerde hiçbir şeyin erdemi yoktur." sözü de avcıların üzerinde uzun uzadıya düşünmesi gereken bir cümledir.
İşin aslı , avcılık bir akşamda "iyidir" veya "kötüdür" şeklinde karar vermemize müsaade etmeyecek kadar derin ve karışık bir konudur.
Eğitimli insanlara gerek duyulur.
Tüm gelişmiş ülkelerde üniversiteler bu işin lokomotif görevini üstlenir.
Yabanhayatının idaresinden sorumlu olan "idare" uzman kadrolar oluşmasına özen gösterir.
Tüm dünya "eğitim çıtasını" yukarı çekme çabası içindedir.
Bizde ise tam tersi yaşanır.
-!..
Bir örnek verelim:
Geçen dönemde avcı olabilmek için asgari 8 yıllık bir eğitim gerekiyordu. Yasal düzenleme yapıldı.
Yani ilk öğrenim diploması olmayan avcı olamayacaktı.
Kısa süre önce değişiklik yapılmış...
Sn. Mahmut Kulein'le telefonla görüştüm ve bu üzücü haberi ondan aldım.
Değişiklik yapmışlar!
3 günlük okuma yazma kursunu başarı (!) ile bitirenler avcı olabilirlermiş!..
-!..
Eller gider Mersin'e...
-!..
Yakıştı mı?