Anladın mı?
"Nerede henüz tam bilgi yoksa, orada spekülasyonlara bol bol yer vardır."
C.W.Ceram
Zaman zaman da olsa avcılıkla ilgili sorunlar, yazılı basının ilgi odağı olabiliyor. Bazen de televizyon kanallarının...
Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki...
Kavram karmaşası yaşanıyor...
Bilgiden yeterince nasiplenmemiş bir topluma,
"Yanlış öneriler" "Yanlış bilgiler"
"Tek çözüm yolu!.."başlığı ile
"Tek doğru" gibi empoze ediliyor...
Doğrular değil, yanlışlar prim yapıyor...
Pek çok köşe yazarı, sadece sorunları dile getiriyor.
Bu yazarların mesajlarının içinde; çözüme yönelik önerileri veya "benim de bu problemin çözümüne ilişkin -yazmamın dışında- maddi katkım şu olabilir" şeklindeki bir seçeneğe pek de rastlanmıyor.
Önerilerin hemen hemen hepsi özünde; "Şunu şöyle şöyle yapın" "Bunu da böyle böyle" şeklinde..
Bir kısmının mesajı da "Yapmazsanız!.." gibi üstü kapalı tehdit içeriyor.
Bunun bir tek adı vardır.
Kolaycılık.
Az gelişmiş bir toplumda yanlışlıkları sergilemekten daha kolay ne olabilir ki!..
"Herkes üç şeyi kolay yapılır zanneder;
gazete çıkarmak, yangın çıkarmak, ve hükümeti yönetmek"
G. Selfridge
Bugün birkaç gün evvel bir gazete köşesinde çıkan ve tüm avcılara dönük hakaret içeren bir yazıya, o yazarın anlayamayacağı bir uslupla bir yanıt vereceğim.
Bu yanıt, Sn. Kaan OTÇU'nun kamuoyunu "bilgilendirme" niteliğindeki bir yazısıdır ve tabii ki takdir değerli okuyucularındır. Mutlak hakim olan "zaman", bu tespitlerimiz hakkında son kararı verecektir.
Yukarıdaki özlü söze, dördüncü bir eylemi, yani;
"köşe yazarlığı"nı ilave etsek, çok da yadırganmaz diye düşünüyorum.
Söz, şimdi Sn. Kaan Otçu'nun
İşimiz ne kadar zor değil mi?
Değerli köşe yazarları;
Sizleri bilmem ama ülkem adına avcılık, korumacılık, çevre konularında bilgim arttıkça, endişe ve hüzün katsayım da o derecede artıyor. Bu konuda yapılacak çok fazla şey var. Fakat öyle sanıyorum ki ancak her şeyimiz tükendikten sonra aklımız başımıza gelecek. Aklı selim sahibi diye bildiğimiz bir köşe yazarımızın kalkıp avcıları "psikopat katiller" olarak göstermesi de bu tükenişin bir başlangıcı galiba!
Avcılığın, bir amaç değil bir araç olduğu gerçeğini kavramak ve bu zorunlu felsefe değişimini, avcının konuya duyarlılığının arttırılması yönündeki çabalar, yani sürekli bir eğitim artık kaçınılmaz sondur.
Peki bu felsefe nasıl öğrenilecek?
Bunun yeri neresi?
Yöntemi nedir?
Sıradan avcı bunu nasıl yapar?
Bu güne kadar izlediğim yurt dışı yayınlarda gördüğüm kadarı ile, bunun sıradan avcıya ulaşımı, hiyerarşik anlamda yukarıdan aşağıya doğru olmaktadır.
Geçmişte soylular ve onların avcılık, avlanış ve korumacılık şekillerinin yazılı olmayan kuralları, ancak söylemlerle sıradan avcıya intikal ederdi.
Ortaçağın sonlarına kadar avlanma hakkı yalnızca soylulara aitti.
Kuralları ve sınırları onlar koyardı.
Seyahat özgürlüğü, silah taşıma hakkı, mülkiyet hakkı diğer ayrıcalıklarıydı
Zamanımızda da avlanma eylemi esas olarak çok fazla değişmemekle beraber, çok daha fazla sayıda insan tarafından icra edilebilir duruma geldi. Bu konuda kurallar, sınırların denetimleri artık yabanhayatının idaresi ile sorumlu makamlar tarafından yapılmaktadır. Avcılık felsefesi artık akademik ortamlarda şekilleniyor ve gelişiyor.
Tüm insanlığın malı olan doğa ve yer yüzü kaynaklarının akılsızca tüketilmesi ve kirletilmesi karşısında gelişen çevre duyarlılığı insanları avcılık konusunda da arayışlara itmektedir. Yaklaşık 100 yıllık bir dönemde gelişen ülkelerde av ve avcılık sorunları gündeme gelmiş ve çözüm arayışlarında dertlere çare hep aynı yer insanların karşısına çıkmıştır.
Üniversiteler toplumun gözbebeği gibidir.
Pek çok gerçeği, onlar sayesinde görür ve anlarız. (M.E. Bora)
ÜNİVERSİTE!..
Avcılık tarihi boyunca Avrupa ülkelerinin etik değerleri, felsefe oluşturma ve konuyu sanatlarında işleme yetenekleri onları şanslı kılmış ve doğayı koruma planlarının bir parçası olarak avcılık konusunu, çok erken tarihlerde akademik bünyelerine almışlardır.
Bunu takip eden ABD'leri yine 1930'lu yıllarda doğa ve yabanhayatı konularına akademik bünyelerde yer vermeye başlamıştır. Son 30 yılda ise özellikle ABD bu konuda 4 ve daha uzun yıllar süren lisans ve lisans üstü diploma veren okullar oluşturmuş ve çok ciddi bir Yabanhayatı Yönetimi (Wild Life Management) programını hayata geçirmiştir.
Avcılık ise, bu konu içerisinde işin önemli bir parçasıdır. 20 milyon metrekare orman alanına sahip olduğu söylenen ülkemizde ise durum oldukça gariptir. Meraklı bir vatandaş olarak orman ve ziraat fakültelerinin ders programlarını incelediğimde yabanhayatı yönetimi ile ilgili olarak hiçbir müfredata rastlamadım. 2-3 yıldan bu yana İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nde 2 yıllık bir bölüm var. 2 dönem mezun vermişler, mezunları da işsiz geziyor!..
Uzun yıllar ABD'ne talebe gönderen bir firmada çalıştım ve yaklaşık olarak 170 civarında yüksek okulu yerinde görme fırsatım oldu. Bunların içinde, konuya ilgim nedeniyle bu tip programları veren okulları inceledim. Bu okullardaki dersleri, uygulanan teknikleri, imkanları öğretim üyelerimiz ve talebeler düşlerinde bile hayal edemezler.
Eğitimlerine en az bir doktorun yetiştirilmesi kadar kıymet verilen bu öğrencilerin okul bitiminde yapacakları işin, tüm Amerikan halkının sahibi olduğu doğayı ilgilendirdiği düşünülmektedir. Bu okullardan mezun olanlar, avcılık felsefesinin ve yaşam tarzının oluşumundaki rollerinin farkında olarak işlerine başlarlar.
Çok saygı görürler ve zor eğitimlerinin ve görevlerinin bilincindedirler. Bu kurumlardan mezun olanlar ve avcılar, zaman içerisinde akademik ortamların yanına çeşitli aktif örgütlenmelerin oluşumunda da görev alarak çevre ve yabanhayatı bilincini, en üst düzeye getirmeyi hedeflemişlerdir. Bunun bir örneğini internet'i karıştırırken görünce bunu yazmaya karar verdim.
Bu örgütün adı U.S.Fish and Wildlife Service.
1955 tarihinde faaliyete geçen bu örgüt 50 eyalette yabanhayatını takip eder ve ABD senatosuna gerekli raporlamaları yapar. Bu örgütün elindeki müthiş bilgi birikiminden, siteye aktardıkları ve bana ilginç gelen konuları kısaca aktarmayı daha uygun buluyorum.
Örgüt, her 5 yılda bir yaptığı araştırmalar ile ilgili raporları, internetteki sitesinde yayınlıyor.
Örneğin sadece, 1996 yılının raporlarına baktığımda aşağıdaki bilgileri gördüm sizlere de ilginç geleceği umuduyla bir kısmını aktarıyorum.
1996 yılında 50 eyalette telefon ile yapılan ankette şu konular üzerinde durulmuş
1- Balık avcısı sayısı
40 milyon kişi avlanmış ve balık tutmuş.
2- Avcı sayısı
3- Yabanhayatını takip edenler
4- Diğer aktiviteler
5- Bu aktivitelere harcanan gün sayısı
6- Bu işlere harcanan para ( ekipman, seyahat, vs.)
1996 yılında Amerikan nüfusunun %38'ini teşkil eden, 16 yaşından büyük 77 milyon Amerikalı, balıkçılık, avcılık, yaban hayatı gözlemcisi, yabanhayatı fotoğrafçısı, yabanhayatına yem ve çeşitli gıda yardımı yapanlar, o yıl içinde bu aktiviteler için 100 Milyon $ üzerinde bir harcama yapmışlar
Sporcular (Sportsmen)
1996 yılında 50 eyalette
40 milyon kişi avlanmış ve balık tutmuş.
Bunlar, yemek, konaklama, ulaşım, ekipman vs. için 72 milyon $ harcamışlar
Kamış olta ile balık avlayanlar (Anglers)
35 milyon kişinin üzerinde insan balık tutmuş.
Bunlar, bu işe ortalama 18 gün ve 1,072 $ ayırmışlar.
29.7 milyon balıkçı tatlı su,
9.4 milyon kişi de tuzlusu avcılığı yapmış.
Balıkçılar 15.4 milyon $ seyahate,
19.2 milyon $ ekipmana,
3.8 milyon $ lisans, pul, izinler, ve benzeri harcamalarda bulunmuşlar.
Avcılar(Hunters)
O yıl 14 milyon kişi avlanmış. 18 gün ve 1,475 $'ı bu spor için harcamışlar
5.2 milyon $'ı seyahatler için
11.3 milyon $'ı ekipman için
4.8 milyon $'ı lisans pul, dergi vs. için harcamışlar
11.3 milyon kişi, büyük av
6.9 milyon kişi, küçük av tavşan ve sincap gibi
1 milyon kişi, göçmen kuşlar ördek, kaz ve üveyik gibi
1.5 milyon kişi, orman horozu hindi ve rakun gibi hayvanları avlamıştır.
Yaban hayatını gözleyenler.
62.9 milyon kişi fotoğraf, yem verme işlemleri için evinden çıkarak seyahat etmiş ve bu işlere 29.2 milyon $ harcamıştır.
Kıprdamayın...
54 milyon kişi, evlerinin etrafında vahşi yaşama yem bırakmıştır.
44.1 milyon kişi, evinin etrafında vahşi yaşamı gözlemlemiştir.
16 milyon kişi, evinin etrafında vahşi yaşama dair fotograf çekmiştir.
11.1 milyon kişi, naturel yerleri ve parkları ziyaret etmişlerdir.
23.7 milyon kişi, evinden 1 mil ya da daha uzakta bir alana giderek, vahşi yaşama yem bırakmış, gözlem yapmış, ve fotoğraf çekmiştir.
Gözlemciler, 9.4 milyon $ seyahat, 16.7 milyon $ ekipman, 3.1 milyon $ da bu konulardan bahs eden dergi ve yayınlara ödemişlerdir.
Yukarıda ana başlıkları verilen bilgilere ait 115 sayfalık bir rapor İnternet de mevcuttur (www.fws.gov)
Ayrıca bu örgüt 1991 – 1996 yılları arasındaki trendleri de incelemiştir.
1991 ve 1996 yılları arasında avcı, balıkçı ve bu işe katılımcıların sayısında büyük bir değişim olmazken, avcılık ve balıkçılığa ayrılan süre ve parada keskin bir yükselişin olduğu saptanmış, vahşi yaşam gözlemciliğine katılım düşerken, bu işe ayrılan bütçeler yükselmiş.
Balıkçılık (1991-1996)
Bu tarihlerde istatistiki olarak balıkçı sayısı değişmemiş. Fakat büyük göl balıkçıları %20 azalarak 2.6 milyon kişiden 2 milyona düşmüş. Günlük olarak balığa çıkanların sayısı %22 artarak 5.11den 6.26 milyona çıkmış. Balıkçılık giderleri %37 artmış
Bot, 4x4 araç, van ve kabin için harcanan paralar %123 artmış
Avcılık 1991-1996
Avcı sayısında istatistik değerlendirme yapacak değişim yok. Fakat, küçük av yapanlarda %9 bir düşüş mevcut 7.6 dan 6.9 milyona düşmüş. Avcılık için harcanan para %43 artmış 4x4, kamp malzemeleri, kabinler, vs. için harcanan para %215 artmış
Vahşi yaşam gözlemciliği.
Bu işe meraklı sayısı 5.18 düşmüş
Bu işe harcanan para %21 artmış
Malzeme alımlarına ayrılan para %35 artmış
Bu tip istatistiklerin yurdumuzda sağlıklı olarak yapıldığını bir düşünsenize...
Kim, kimdir?
Avcı, çevreci, uzaylı, kerameti kendinden menkul gazeteci, emanetçi, kaçakçı...
Nasıl bir manzara ortaya çıkar ki!..
Avcılık ve atıcılık federasyonunun en büyük eksiği, böyle bir analizi hayatı boyunca yapmamış olması.
Böyle bir yapılanmayı gündeme getirememesi, bunu hayal dahi edememesi...
Herşeyin başı eğitim.
Bu örgütün Amerikada bir de eğitim merkezi var ki...
Akıl alır gibi değil resmen bir üniversite
Bunun amacı;
Halkı, korumacılık için eğitmek.
Korumacılık ve kaynak zenginliği hakkında eğitim.
Her türlü bilgiyi paylaşmak.
Çeşitliliği korumak ve artırmak. İlgilileri desteklemek.
Burada teknik ve teknik olmayan tam 103 adet kurs var.
Buralarda eğitim görenleri, daha sonra istihdam etmek üzere oluşturdukları ayrı bir organizasyonları da mevcut.
Bu konuda yazılacak o kadar çok şey var ki, bunları sonraki yazıya bırakmayı düşünüyorum.
Rakam vermeyeceğim!..
Belki o zaman bu kadar çok rakam vermem, çünkü biliyorum ki bizim avcımız, elin memleketinin bu işleri nasıl yaptığının merakında değildir.
Hele hele bir de bu kadar çok sayı ve yazı filan görünce hiç okumaz...
İlginç bir istatistiki soru da Outdoor Life dergisinin yaptığı internet araştırması sorusu.
Bu dergi ABD'de ayda yaklaşık 100 bin adet satıyor...
Sitesini de yılda birkaç milyon kişi ziyaret ediyor derseniz?
Eylül sayısında sormuşlar;
Vahşi yaşam idaresinin üniversitede okutulması, avcılık etiği mesajının verilmesini ve avcılık karşıtı görüşlerin yavaşlamasını sağladı mı?
% 92 Evet
% 8 Hayır demiş.
Soruya cevap veren kişi sayısı 80 milyon civarında
Türkiye 70 milyon kişi...
Bir kişi kalkıyor.
"....Ya, ufacık bir çulluk, keklik ya da yaban ördeğini yemeseniz ne olur? Bir tarafınız mı küçülür?..." diyerek.... Bir tarafının büyüdüğünü zannedebiliyor.
Bak bakalım şimdi!..
-!..
Bu yazdıklarımdan sen ne anladım?
-!..
M.Kaan OTÇU
04 OCAK 2006 / İSTANBUL
Evet, bana gelen yazının içeriği bu. Ben de sizler için, her zamanki yöntemle yazıyı çeşitli fotoğraf ve imajlarla süsleyerek daha kolay okunabilir hale getirmeye çalıştım.
Şimdi ne olacak?
-!..
Ne değişecek?
-!..
Hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü bir şeylerin değişebilmesi için, önce kafa yapısının değişmesi gerekmekte.
Bu kafa değişir mi?
Öğretirseniz değişir.
Hangimiz öğrenmeden değiştik!..
Avcılıkla ilgili verilen eğitimleri hatırlayın...
Değişmek değil, değişmemekte ısarcı olmak ayıptır.
Avcıların ilgi alanı sadece yabanhayatı değildir. Bilinmelidir ki bu dünyada yaşama hakkı, her canlı için geçerlidir ve tüm avcılar bu hakkı açık yüreklilikle sonuna kadar savunabilmelidirler. Bir yerde bir yanlış varsa onu yok saymak o yanlışın ortadan kalkmasını sağlamaz.
Her eleştiri haklı olmasa da, farklı görüşlerin nedenini araştırmak bir akıl ürünüdür.
Bir söylem, -tersi de geçerli olsa - büyük bir çoğunlukla içinde yanlış şeyler barındırabileceği gibi, yine içindeki az sayıda bulunan doğrularıda yok saymak, önyargılı "bir başka yanlıştır".
Avcılığın "ne olup ne olmadığını" tartışmak için, tartışanlar arasında bir tek ölçüt olabilir.
"Yeterli ve doğru bilgi sahibi olmak"
Bu yeterli değilse, yapılacak pek de bir şey yoktur ve kızmak çare değildir.
Bu tür insanlara söylenecek son söz aşağıdaki gibidir.
"Her bildiğini söyleme ama, her söylediğini bil"
A.Claudius