Engizek Kartalı ve Avcılık


 

 

Avcıları, kitap okumaya teşvik bağlamındaki gayretlerimin, nafile bir çaba olduğunu hissedebiliyorum!..

Ama başka bir çözüm yolu da yok...

Ya okuyup öğrenecekler, dolayısıyla kendi yollarını bulacaklar.

Ya da...

Yaşanan her olumsuzluğu "kader" kavramı ile yorumlayacaklar!..

21'inci yüzyılın insanı, yaşamı bu kadar basite indirgeyebilir mi?

Kader, elimizdeki tüm imkanları, tüm gayreti sarfettikten sonra sığınacağımız son kale olmalı...

Atını sağlam kazığa bağlamazsan, suçlu kim olur ki?

Paleolitik dürtüleri en aza indirme çabalarının etkin yollarından biri okumaktır.

Bilgi ile işbirliği içinde olan akıl, yaşamın karanlıklarına ışık saçar. Kaynağı, yine okumaktır.

Bu yazımızın ana konusu "Engizek Kartalı". Emekli Tümgeneral Sn. Kudret Cengiz'in kaleme aldığı bu belgesel nitelikli yapıt, herkes tarafından dikkatle okunmalıdır. Çünkü, satır aralarına serpiştirilmiş tespitler son derece önemli!..

Kitabı okurken, kimi zaman "gözyaşlarınızı tutamayacaksınız".

Kimi zaman da, acı acı düşüneceksiniz.

Şehitlerin arkasından bol bol dua okuyacaksınız.

Bu kitap bir pınar gibi... Herkes elindeki tas kadar nasiplenecek... Dilerim ki kana kana içersiniz.

Kitapdan bir kaç küçük alıntı yaptım.

Özellikle avcılar için. İlginizi çeker mi?

-!..

".....Benim dedem, kazamızın Avcılar Kulübü başkanlığını bir süre yapmıştı. Rahmetlinin çok güzel bir sözü vardı 40 gün taban eti bir gün av eti derdi....."

".....O güzelim dağlar, ormanlar, alabalıkları (hiçbir yerde o kadar güzelim alabalık olamaz) ile Engizek benim için bir idol olmuştu. Cennet vatanın bu dünya harikası köşelerini terörle mücadelede değil de keşke turizm ile tanısaydım....."

".....Birçok defalar karayolundan makam aracımla, bazen de helikopter ile geliyorum, köylere uğruyor, köylülerle ve bilhassa avcılık yapanlarla ve çobanlarla konuşuyorum...."

Kitap toplam 278 sayfa. İlk 150 sayfası terörle mücadele eden insanların dramatik öyküsünü içeriyor. Kalanı da yaşananlardan çıkartılması gereken önemli dersleri...

Em. Tümgeneral Sn.Kudret Cengiz, kendisinden sonra gelecekler için önemli bir iz bırakmış.

Bir dönemin sorumlu yöneticileri, yaşadıkları doğru veya yanlışları açık yüreklilikle tespit etmekten de öte "yazmazlarsa", gelecek kuşaklar doğruları nasıl öğrenecek? Nasıl bulacak?

En büyük fatura, "yaşanarak öğrenilenler"in sonunda ortaya çıkıyor. Sn. Cengiz, bunu en aza indirmenin yollarını anlatıyor. Benim ilgimi çeken bu bölüm.

Ellerinize ve yaşadıklarınızdan ötürü, yüreğinize sağlık.

Sizinle gurur duyuyoruz.

Konu yazı. Dolayısıyla da kitap.

Frederic Courteney Selous'un yazmış olduğu,"Av ve Gezi" adlı kitabı Sn.Derin Türkömer tercüme etmişti.

Frederic Courteney Selous, 1894 yılında İstanbul'a geliyor. Avcılıkla ilgili anılarını yazıyor.

Ben de bu kitaptan alıntı yapıyorum.

Sene 2005!..

Yani yazar, 111 sene evvel ülkemize gelmiş!..

Ölümünün üzerinden çok zaman geçmiş ise, o şahısdan bahsedildiğinde Anadolu'da sıkça kullanılan bir deyim vardır "Kemiği sürme olmuş" derler.

Kemiği sürme olmuş ama, biz hala ondan bahsediyoruz.

Neden?

Tabii ki yapmış olduğu "gerçekçi tespitlerden".

"Küçük Asya'da av 24 saat, 365 gündür" şeklinde bir tespit yapıyor.

Tespiti hala güncelliğini koruyor.

-!..

Yaşanan bir olgu hakkında -gelecek kuşaklara aktarılabilecek nitelikte- bir tespit yapabilmek için;

Belirli bir eğitimin yanısıra,

Özel bir merak,

Odaklanmış bir dikkat,

Derin bir araştırma arzusu

ve

Tarafsız olabilmek gibi bir sağduyu gerektirir ki...

"Zor iş dersek" bu tespiti de yabana atmamak lazım.

Sizce de zor değil mi?

İnsanımızın okumaya karşı olan direncini görünce, "2106 yılında" bu topraklar üzerinde yaşayacak insanlar, hala benim ilgimi çekmeye devam ediyor. Sunmaya çalıştığım belgeler, en azından onların araştırmalarına ışık saçsın istiyorum.

Bu"atiye" mesaj gönderme çabası, bir anlamda çaresizlikten kaynaklanıyor.

Tevfik Fikret'in "Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk," mısraı ile başlayan ünlü şiiri, bir ümitsizliğin dışavurumu değil midir?

Yabanhayatının iyileştirilmesi yönünde -başta idare olmak üzere- insanlarımızın üzerinde hemfikir oldukları bir yöntem, henüz yok!..

Geçmiş dönemin ortaya koyduğu somut doğrular, gözardı ediliyor.

Çıkar ilişkileri, kaosu körüklüyor.

Dünün yanlışları, bugünün doğruları oldu!..

Dün "Avcılık Federasyonu bizi temsil edemez "diyenlerin hepsi,

Bugün "Avcılık Federasyonu bizi temsil eder" diyebiliyor.

Niçin?

-!..

Yarın bu kurumun başına farklı görüşe sahip biri gelse ve eskiye dönseniz!...

Ne diyeceksiniz?

-!..

Hiçbir şey olmamış gibi, şapkanızı alır ve yola devam edebilir misiniz?

- !..

Kemaliye Yeşilyamaç Köyü'nde katliam olanca hızı ile devam ediyor.

Gözler bağlı, kulaklar tıkalı, vicdanlar esir!..

Trabzon'lu misafirler (!) ağırlanıyor!..

Bomba gibi şutlar (!) atılıyor.

Koruma sahasının hemen yanıbaşında, yasak olan yabankeçisi avlanıyor.

"Ne var yani!.. Misafir gelmişler" deniliyor.

Yasa dışı zevkin bedeli, "savunmasız yabanhayvanlarının kanı ile ödeniyor"...

Yaşananlar tam bir dramdır.

-!..

İnsanlık ayıbıdır.

-!..

Sorumlusu kimdir?

-!..

Kemaliye'de gözler bağlı, kulaklar tıkalı, vicdanlar esir!..

Telefonla ilgililerle ve bilgililerle (!) konuşuyorum.

"......Çok çok eskiden, Kemaliye-Malatya istikametinde ......Köyü'ne amenajman sonucu ağaç kesmeye gitmiştik. Ulaşım zordu. Karşı kıyıya salla geçiliyordu.

Tüm köylü ağaç kesimine karşı çıktı. Başlangıçta "ağacı seviyorlar" diye düşünmüştük. 'Niye karşı çıkıyorsunuz. Bu ağaçları kesmezsek çürüyecek' dedik. Yine karşı çıktılar. İşin aslını sonradan öğreniyoruz ki ormanlık sahanın içinde yasa dışı mahfuz kümeler varmış" diyor, ve ilave ediyor.

"O mahfuz gümeler hala orada"

-!..

 

80'li yıllarda merkezde (!) 40 kişiye yakın personel istihdam edilirken şimdilerde bu sayı 5-10 civarına düşmüş.

Arazi küçülmüş olabilir mi?

-!..

Kemaliye ve çevresindeki bir çok köyde katliam devam ediyor.

Kemaliye'de gözler bağlı, kulaklar tıkalı, vicdanlar esir!.

Görün bakın, en geç bir ay sonra kontroller yapılır.

Sonuç açıklanır.

"Bölgede başlatılan koruma kontrol çalışmaları sırasında, yasa dışı av yapan şahıslara rastlanamamıştır."

Çünkü, katım ayı bitmiştir.

Kalan (!) sağlar bizimdir.

-!..

Düşünüyor musunuz?

Bir insana yapılabilecek en korkunç işkence, o insan üzerinde yaptığı işin amacına varamayacağı düşüncesinin hasıl olmasıdır. Yani, tüm çırpınmalarınızın boşa gideceği, sonuç alamayacağınızın kanısının beyninizde yer etmeye başlaması...

Dibi delik bir kova ile su taşıma görevi verilse, zeka özürlü biri bile, birinci seferden sonra ne düşünür?

Kemaliye'de gözler bağlı, kulaklar tıkalı, vicdanlar esir!..

Kemaliye'de katliam olanca hızı ile devam ediyor.

Bu nasıl bir Kemaliye sevgisi?

Kemaliye'nin sahibi yok mu?

Düşünüyor musunuz?

Sn. Prof.Dr. Emre Kongar'ın yapmış olduğu bir tespiti hatırlıyorum.

"Bizler, sözlü kültürden, yazılı kültüre geçişi yeterince sağlıklı beceremedik." anlamındaydı...

Yaşanması gereken süreç; Sözlü Kültür - Yazılı Kültür - Görüntülü Kültür, olması gerekirken,

"Sözlü Kültür"den "Görüntülü Kültür"e hızlı geçiş yaşanmış, "Yazılı Kültür" yeterince olgunlaşamadan (es) geçilmiş" diyordu.

Yazılı kültürden sonra gelmesi gereken, (seviyesiz)"görüntülü kültürü" popülizmin dayanılmaz hafifliği içinde halka pompalayan "televizyonlara" da bir gönderme yapmıştı.

Haksız mıydı?

Bugün günlerden 25 Aralık 2005 Pazar... Sabah saat 08:35

NTV'de yayınlanan "Bamteli" adlı programda Sn. Tayfun Talipoğlu Çarşamba/Ayvacık Barajı yakınlarındaki bir ilkokulda, çocuklarla konuşuyor.

Onlara "Cumhurbaşkanımız kim?" diye soruyor.

Tek doğru cevap yok.

-!..

Kaynanam Olur musun? adlı televizyon programına ait bir soru yöneltiyor.

"Ata'nın sevgilisi kim?" Doğru cevap anında geliyor. Ata'nın neden öldüğünü bile duraksamadan sayıyorlar.

-!..

Hazmedilmeden geçen bir dönemin acı sonuçlarını görüyor musunuz?

Bu şartlar altında çocuk yetiştiriyoruz.

İstikbalimizi bu çocuklara teslim edeceğiz!..

Nazilli'den gelen Seher öğretmen Ayvacık'da ne yapabilir ki?

-!..

Düşünüyor musunuz?

 

 

BİR BABANIN ŞİİRİ

Sevgili oğlum
Bugün tam on yedi yaşındasın
Görünüyorum ki artık
Her şeyin farkındasın
Ama ne zaman arasam seni
Ya diskoda
Ya barda
Ya televizyon karşısındasın


Haklısın oğlum
Devir artık bu devir
Sende çemberini çağına göre çevir
Senin neyine
Resim roman şiir
Senin neyine
Sanat ve şair
Ne diyor meşhur televizyon büyükleri
Vur patlasın çal oynasın
Devir artık bu devir


Nasılsa
Son düğmesi de koptu insanlığın
Vefa can çekişiyor arka sokaklarda
Umut mendil sallıyor giden trenlerin ardından
Onur, adres arıyor mezarlıklarda
Dostluklar çöp tenekesinde sahipsiz
Ve anahtar teslimi aşklar satılık köşe başlarında
Hem de üç kuruş mutluluklara...


Ama sende haklısın
Sana mı kaldı
Kurtarmak vatanı
Sana mı kaldı
Uyandırmak yatanı
Sana mı kaldı
Duvara yapıştırmak
Bu memleketi satanı
Anasını ağlatanı...


Gel gör ki oğlum
Senin de kurtuluşun yok bu gidişten
Ne etsen ne yapsan
Bir düğün
Bir bayram
Bir lale devri
Hangi ekrana baksan


Kim kiminle evleniyor
Kim kiminle çıldırıyor
Kim kiminle daldan dala
Gelinim olur musun diyor

Kimisi sahte gelin
Kimisi zengin bir prens
Kimisi de insanlıktan bir yudum bir nefes
Bekliyor da bekliyor


Bak her gün ayrı bir kanalda
Bambaşka bir 'ünlüler çiftliği'
Her kanalda şöhret olmanın dayanılmaz hafifliği
Ve işte böyle
Pazara dökülüyor bir bir
Herkesin yumak yumak ipliği


Yıllar var ki oğlum
Birileri işte
Bizi hep böyle gözetliyor...
Ve sen de görüyorsun ki
Bu sahneler
Bizi ne de güzel özetliyor


Kimin umurunda yarınlar
Kimin umurunda çocuklar
Kimin umurunda bu isyankar çığlıklar
Bir kavgadır
Bir yarıştır
Bir rezalettir gidiyor.


Kime sorsan
Cevaplar dünden hazır
Halk böyle istiyor oğlum
Halk böyle istiyor
Gel gör ki
Bir reyting uğruna
Ne "güneşler batıyor"oğlum
Ne güneşler batıyor...


                                                                          Ahmet Selçuk İlkan

Sn. Ahmet Selçuk İlkan'nın ellerine sağlık. İnsanımızın sosyal profili işte bu...

Tamam, çocuklarımız yeterli eğitimi alamıyor. Sonuçları da ortada, bu doğru bir tespit.

Peki, yetişkinler, mesela avcılar okur mu?

-!..

Bence hayır.

-!..

Ayrıca okumak ölçüt olsa, ülkenin %90'ı okur yazar...

-!..

Ne okuyoruz?

-!...

Ne anlıyoruz?

-!..

Sayıları minimum 200-250.000 avcıdan 2000 tanesi okusa ne olur ki?

Hadi ben hiçbir şey bilmiyorum. Avcıların hepsi de okur diyelim.

50.000 adet civarında avlanma pulu satılmış!.. ( +/- %10 yanılgı payı olabilir.)

Avcı sayısı 200.000 ise!...

150.000 avcı ne yapıyor!..

Bunların içinden "avlanma pulu almamış, ama ava da gitmeyen avcı kardeşlerimi" tenzih ederim.

Onlara hiçbir sözümüz yok. Çoğunluk da böyledir.

Ya diğerleri!..

Okumuş kaçak avcı!..


Fotoğraf/ Ömer Kıraç
El konulan 15 tane av tüveğinin 14 tanesi otomatik!..

Yabanhayatınının içinden ufak ufak tırtıklıyorlar...

Fotoğraf/ Ömer Kıraç

Gece far avında yakalanan bir avcının avı!..
Bu hayvan, karnını doyurmak için sadece gece yemlenebiliyor!..

 

İsterseniz hazineden götürün, isterseniz kablo atıp elektrik tırtıklayın...

-!..

"Bunun adı ne?"

-!..

Fotoğraf/ Ömer Kıraç

Soldan sağa: Fehmi Özkan / İsmail Erdoğan / Rasim Meray / İsmail Meşe

Zabıt tutmak bir dert, mahkemeye vermek ayrı bir dert!..

Düşünüyor musunuz?

 

"......Siz, ey fezâ-yı ferdânın küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!
Ufukların ebedi iştiyâkı var nura.


Tenevvür.... Asrımızın işte rûh-i amali;
Silin bulutları, silkin zılâl-i ehvâli,
ziyâ içinde koşun bir halâs-i meşkûra.

Ümidimiz bu: ölürsek biz, yaşar mutlak
vatan sizinle, şu zindan karanlığından uzak!".

                                                                                    Tevfik Fikret

".... Siz, gökyüzünün küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!
Tükenmez özlemi vardır ufukların ışığa,
Işık... Bugünün işte ruhu, özlemi bu;
Silin bulutları, silkin o korku gölgesini,
Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa.
Ümidimiz bu; ölürsek de biz, yaşar mutlak
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!".

 

 

 

"Bir ulusun gençleri bozulmaz, ancak yetişkinler bozulduğunda bozulur."

                                                                                                                             Montesquıeu

 

 

Geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımız, sizce iyi bir eğitim alıyor mu?

Doğal kaynaklarımız yeterince korunuyor mu?

Yabanhayatının idaresinden memnun musunuz?

Her üç soruya da cevabınız "hayır" ise "bozulan kim?

Düşünüyor musunuz?

Bu yazı 7265 kez okundu...