Yok Devenin!..
Yazı başlığını, ana sayfada mevcut hali ile okuyan avcı kardeşlerimin pek çoğu, bu fotoğrafı görmeden önce cümlenin gerisini çoktan tamamladılar bile.
"Başı!..". (Bkz. Ali Püsküllüoğlu / Türkçe Deyimler Sözlüğü / S.813)
Evet, deyim sizin koyduğunuz kelime ile tamamlanıyor "Yok devenin başı".
Sizlerin gözleri önüne sermeye çalışacağım gerçeği görünce, en azından "bu başın" ne denli pahalı olduğunu anlayacaksınız.
Doğaldır ki "deve" ile olan ilgisini de..
Konunun tüm boyutları ile anlaşılabilmesi için, izninizle önce bir kaç küçük tespit yapılması gerekiyor. Şöyleki:
Yabanhayatının süratle bir tükenişe doğru gittiğini görmemek için gözlerimizin görmez, kulaklarımızın da duymaz olması lazım.
Hal böyle olunca "Bu problemin kökeninde ne var?" sorusu her geçen gün kafamı (!) daha da kurcalamaya başladı.
Bu gün hangi avcıya sorarsanız sorun, bu alandaki sıkıntıları kendi ölçüleri içinde üç aşağı, beş yukarı seslendirebilir.
İşin en kolay yanı da budur.
Sorunları dörtbaşı mamur sıralayanların havası bir anda değişir.
Daha doğrusu fiziksel olarak hacmi büyür!..
Şişer!..
Onlara göre bu sıralamayı yapmak, yeter de artar bile.
Çünkü, iş bitmiştir.
Şimdi, birileri bu sorunları "direktifler (!) doğrultusunda çözecek, ve başarılı sonucu altın tasta kendisine sunacaktır.
Yaşanan da, beklenti de budur.
Peki gerçek bu mudur?
-!..
Bu ve benzeri sorunları bir çok ülke yaşamıştır. Ama onlar sorunlarını, kendilerine özgü şartlar içinde masaya yatırmış, yine kendi insanının "sosyal kimliğine uygun" çözüm yolları üretmişlerdir.
Görmek ve incelemek şansına eriştiğim Polonya, Macaristan, Rusya ve Fransa'da yabanhayatının ve avlanmanın uygun bir sisteme oturması, süreç alan zahmetli çabaların sonucudur ve öncelikle "gönül" işidir.
Fransa'da liseyi bitirince her okula kaydınızı güle oynaya yaptırabilirsiniz de...
Orman fakülteleri için bu geçerli değildir.
İmtihana gireceksiniz.
O da yetmez. Onu kazanırsanız, bir heyet karşısında sözlü sınavdan geçeceksiniz!..
Hangi soylu duyguları yüreğinizde yaşattığınızı bu insanlara anlatacaksınız!..
Onları, kendinize inandıracaksınız!..
Orman mühendisleri, böylesine soylu duygular besleyen insanların içinden seçiliyor.
Alpler'de dini bir bayramda evine gitmeyen orman mühendisi ile konuştuk.
"Neden tatilde evine gitmiyorsun?" diye kendisine soru sorduk!..
"Dağda bir yaban keçisi hamile ... Bugün yarın doğum yapacak.... Bana ihtiyacı olabilir "dedi!..
Tanımak ister misiniz?
Sn. Prof.Dr.Uçkun Geray'la vedalaşıp dağlara dönen bir orman mühendisi!..
Hasta yabankeçisini, sırtında taşıyan bir orman mühendisi!..
Dağda, mahsur kalan yavru yabankeçisini indiren bir orman mühendisi!..
Sırtında yabankeçisi taşıyan bir orman mühendisi!...
Tek başına 10 kişiye hizmet veren... Tuvalet temizleyen bir orman mühendisi!..
Öğrenmek için çaba sarfeden orman mühendisleri!...
Hatırladıkça hala gözlerim doluyor.
-!..
Bizim eksikliğimiz var olan (!..) sistemden kaynaklanıyor.
Sistemsizlikten desek, daha doğru olmaz mı?
Bizim kimliğimiz "idare edilmekten mutlu olan bir yapıya sahip".
Devlete "Baba" demenin başka bir yorumu olabilir mi?
Dolayısıyla bizler, yaşanan problemleri bir başkasına ihale etmekten, gizli bir haz duyarız.
Bu mutluluk arayışı, aklın değil, zekanın bir ürünüdür.
Sonuçlar iyi ise, zaten problem yoktur!..
Kötüyse de "Senin yüzünden" dediniz mi!..
İş biter...
Aklandınız gitti.
-!..
Karikatürize edilmiş bu küçük tespitten sonra, birileri bana sorsa ;
1- "Yabanhayatının öncelikli sorunu nedir?".
2- "Çözüm önerileriniz nedir?"
Ve hepsinden önemlisi...
3- "Katkı payınız ne olacak?" diye...
Yıllar içinde edindiğim bilgilerin ve tecrübelerin ışığı altında ben de, temel sorunun "İdarenin anlayışından (!) kaynaklandığı" söylerim.
Tespitim odur ki idarenin "Yabanhayatına bakış açısı" temel sorun.
Örneğin yabanhayatı, "hayati varlığını" -mevcut sistemde- yerel idarelerin başındaki yöneticilere teslim etmiş durumda. Bu fotoğraf karesinin defektleri, ne yazık ki ilk bakışta görülemiyor.
Bu sıkıntıyı görebilmek için mercek altına almamız gereken bir idari yapı var.
Herhangi bir ilde, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın o ildeki "İl Çevre ve Orman Müdürü", o ilin, "Kendi ilgi alanındaki tek otoritesi" gibi görünmektedir!..
Bu gerçek ve doğru mudur?
İlin en büyük mülki amiri kimdir?
-!..
Anladınız değil mi?
İlin veya ilçenin en büyük mülki amirinin "yabanhayatı hakkındaki bilgisi, kanaati veya, konuya yaklaşımı hangi boyutta ise, o yörenin yabanhayatının kaderi de bu ölçekde olabilir"... Çünkü bu idarecilerin geçmişe dönük akademik kariyerlerinin içinde, yabanhayatı ile ilgili olmak üzere edinilmiş özel bir bilgi birikimi, yoktur. Kanaatim odur ki, olmasına gerek de yoktur. Üst düzey bir yöneticinin ömrü, onca ilgi alanından hangisine yetişebilir ki!..
O, sadece idareci vasfı ile kendisine sunulanı değerlendirip doğru kararı bulacaktır.
İlgi, bilgi ve yetki konusunda bir kaos vardır.
Bu yapılanma yanlıştır.
Yabanhayatının idaresi varsayımlara bırakılamaz.
Bırakılırsa ne olur?
-!..
Bilindiği üzere Türk Medeni Hukuku'nda "Karine" kavramı vardır. Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ipucu olarak açıklanabileceği gibi, bir diğer yorumu ile “aksi sabit oluncaya kadar geçerli kalacak hukuki statü” anlamına gelmektedir.
Örneğin sabah kaltığınızda her yer ıslak ise, gece yağmur yağdığı düşünülür.
Veya,
Bir bacadan duman çıkıyorsa, altında bir ateşin var olduğu kabul edilir. Bu kuvvetli bir karinedir.
Kemaliye ilçesi'ne bağlı Yeşilyamaç Köyün'deki (GEŞO) onca güme, neyin karinesidir?
-!..
Anlatabildim mi?
Öyle ise!..
-!..
Gördünüz mü?
-!..
Başlık deve olunca, aklıma ilk gelen de deve ile ilgili oluyor...
İki Trakyalı çoban bir tepede yanyana oturmuşlar. Sohbet ediyorlarmış.
Derken laf "kim daha çok şey biliyor"a gelmiş.
Çare olarak, birbirlerini sınamaya karar vermişler.
Sıra ile yoldan ne geçerse, bir o bilecek, bir diğeri.
Kim, geçen nesnenin ne olduğunu bilemezse, yarışmayı kaybettiği kabul edilecekmiş.
Başlamışlar birbirlerini denemeye.
- Bu ne?
Diğeri cevap vermiş.
- Kamyon.
Sıra ötekine geçmiş.
- Bu ne?
- Otobüs
-Bu ne?
-Traktör.
- Bu ne?
- Minübüs
- Bu ne?
- Bisiklet
- Bu ne?
- Motorsiklet.
O sırada yoldan bir deve sürüsü geçmeye başlamış.
Sırası gelen çobanı, başlamış kara kara düşünmeye... Bu güne kadar hiç deve görmemiş ki...
İçinde de "Bu ne acep" der dururmuş. Bakmış olacak gibi değil yarışmayı kaybedecek, hemen atılmış.
-"Yaaa işte biz bunlara "büle" deriz. Bunlar hep "büle" olurlar abe..."
Diğerinin kafası bu cevaptan sonra, daha çok karışmış. Bozuntuya vermemek için o da tespitini yapmış.
-"Evet biz de bunlara "büle" deriz..."
Üzüm, asma kütüğünde yetişir değil mi?
-!..
Asma kütüğü olmazsa, üzüm olur mu?
-!..
Olur.
Yeşilyamaç'ta olur.
Bazı işler "büle olur" abe!.
-!..
Yaşanan aksaklıklar hususunda, kişisel tespitimi "İdarenin yabanhayatına bakış açısı" olarak belirleyince, öncelikli iş olarak idareye güc verecek "Mali yapının nasıl oluştuğunu öğrenmem lazım" diye düşündüm.
Mali işlerden ne kadar anlayan emekli arkadaşım varsa hepsine tek tek danıştım. Anlatılan kısaca şu:
İdare, mali yıl başından önce, önündeki yıl için tahmini bir gelir-gider cetveli düzenliyor.
Bunu, Maliye Bakanlığı'na sunuyor. Maliye Bakanlığı da genel bütçeden-uygun görürse- bu payı ilgili bakanlığa tahsis ediyor. Basit anlatımı böyle. (Usule ait işlemleri şimdilik gözardı ettik.)
Konumuz, avcılık ve yabanhayatı idaresi olunca, yukarıdaki bilgiler çerçevesinde şimdi gelir-gider cetvelini bir örnekle anlatmaya çalışalım.
Genel müdürlük 2006 yılı içinde yapacağı yatırımların ve cari harcamaların dökümü çıkarıyor.
Harcama Konusu
|
Tutarı
|
10 Adet Koruma Sahası
|
10.00 YTL
|
10 Adet kamyon
|
10.00 YTL
|
10 Adet kitap
|
10.00 YTL
|
10 Adet yabanhayvanı
|
10.00 YTL
|
10 Adet telsiz
|
10.00 YTL
|
Toplam Yekun |
50.00 TL.
|
(Abartılı yazımlar, konunun herkes tarafından kolay anlaşılabilmesi için karikatürize edilmiştir.)
Maliye Bakanlığı, ilk iş olarak bu talebin ne derece doğru olup olmadığını inceliyor.
Bu inceleme sırasında iki temel kriter var.
1- Devlet Planlama Teşkilatı, ilgili genel müdürlüğün son 3 yılındaki harcama talebini mercek altına alıyor. Yani istek 2006 yılı için ise, 2005-2004 ve 2003 yıllarında kaç TL istenmiş . Önce ona bakıyorlar.
2- Diğer tetkik edilen unsur; geçmiş yıllarda istenilen paralar, taahüt edilen işlerde harcanmış mı?
Yani 10 tane koruma sahası yapılmış mı? 10 tane kamyon alınmış mı? v.b.
Avcılar şimdi dikkatlerini toplasın!.. Var saysınlar ki "keklik parladı!.."
Bu değerledirmeden sonra, geçmişte gerçekleşmesi gereken işler yapılmamış ise Maliye Bakanlığı;
"Niye bu kadar para istiyorsun ki!..
Sana para veriyoruz 1 yıl sende duruyor.
Bir yılın sonunda harcamayıp bana getiriyorsun!..
Olmaz böyle şey.
50.00 TL istedin, geçmişde de böyle yapmışsın, sen bunu harcayamazsın...
Al sana 20.00 TL" diyor.
Haksızlar mı?
Siz olsanız ne yapardınız?
Tabii ki iş bununla bitmiyor.
Maliye Bakanlığı parayı nereden alıyor?
Hazineden.
Hazine nereden alıyor?
Bir kısmı vergilerden, yetmeyen kısmını da yurt dışından borçlanarak...
Yurt dışınadan borç alırsanız karşılığında ne ödeyeceksiniz?
Faiz.
-!..
Dilerim ki sizi sıkmış olmayayım. İnanın bana burası çok önemli. İşin en can alıcı kısmına geliyoruz.
Ben merak edip geriye dönük inceleme yaptığımda karşılaştığım rakamlar karşısında dilim tutuldu...
Av-Yabanhayatı ve Su ürünleri Projesi Başlığı altında; (Yatırım Prog.) | Not: 1000 YTL ile çarpılacak | |||
2003 yılı harcamaları için talep edilen para |
1.100
|
Harcanan
|
280
|
İade edilen 820
|
2004 yılı harcamaları için talep edilen para |
1.225
|
Harcanan
|
210
|
İade edilen 1.015
|
2005 yılı harcamaları için talep edilen para |
1.100
|
Harcananlar henüz belli değil. |
||
2006 yılı harcamaları için talep edilen para |
1.220
|
DPT'nin onayladığı 450. (Kayıp şimdiden 770) |
||
19.12.2005 itibarı ile iade edilen. | 1.835 |
Önemli Not:
1- 2003 ve 2004 yılllarında Maliye Bakanlığı'na iade edilen toplam para 1 Tirilyon 835 Milyar TL. dir. Bunun üzerine 31.12.2005 gününden sonra, harcanmadıysa (!) 2005 yılının iadesini eklemek gerekecek.
2006 yılının nasıl olacağı ise, şimdiden görülüyor.
2- Bu rakamları, emekli olan arkadaşlarımdan duydum. % 5 veya %10 (+) veya (-) hatalı olabilir.
3- Bu konuda, 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesi içinde 19.12.2005 tarih ve 1875 sayı ile gerçek rakamları öğrenmek için Çevre ve Orman Bakanlığı'na baş vurdum. Bilgilere kavuşunca sizlere arz edeceğim.
Nasıl?
Beğendiniz mi?
-!..
Ha bire, paramız yok denilmiyor mu?
Araç yok denilmiyor mu?
Eğitim için para yok denilmiyor mu?
Envanter için para yok denilmiyor mu?
Avcılık adına, son 2 sene içinde hiçbir şey yapılmadığı için, para da harcanamamış.
Devlet de (DPT) haklı olarak;
2006 yılı harcama programını incelemiş ve kararını vermiş.
"Size 450 milyar yeter" demiş!..
"Son iki sene içinde 2 Tirilyon 090 Milyarı iade etmişsiniz!..
Sizin için niye borçlanalım ki!..
Siz, planladığınız işleri gerçekleştiremiyorsunuz...
Aldığınız paraları harcayamıyorsunuz" demiş!..
Yabanhayatının sonu nasıl geliyor görüyor musunuz?
Hadi bakalım, avcılık nasıl gelişecekse!..
-!..
Kafanızı karıştırmadım değil mi?
Ama kafası karışanlar var!..
Deve yavrusunun kafası karışıktır.
Çevresindeki pek çok şeyi anlamakta zorluk çekmektedir.
Merakını gidermek için annesine sorar:
-Anne, bizim bacaklarımız niye bu kadar uzun ve ayaklarımız yuvarlak?
- Evladım der anne deve biraz daha gururlanarak, bu sayede biz çölün
kumlarında herkesten daha rahat ve daha hızlı hareket edebiliriz.
- Bunu da anladım, peki, kirpiklerimiz niye böyle uzun, bazen görüşümü bile bozuyorlar
- Hayatım onlar gözlerimizi çölün kumlarından korur, gözümüze kum kaçmaz...
- Anladım, hörgüçlerimiz çölde daha uzun dayanabilmemiz için su depolar,
bacaklarımız uzun ve böylece çölde daha hızlı ve rahat hareket edebiliriz,
kirpiklerimiz gözlerimizi çölün kumlarından korur...
Anlayamadığım sey, o zaman bu Allah'n cezası hayvanat bahçesinde ne işimiz var?
Hikayenin ana fikri:
Becerileriniz, yetenekleriniz, özellikleriniz ve tecrübeleriniz, sadece doğru yerdeyseniz işinize yarar.
Şu anda neredesiniz?
Avcılar neredesiniz!..
-!..
Asıl miting zamanı şimdi değil mi?
-!..
Koruma kontrol çalışmaları nerdeyse tamamen bitti.
Gözünüz aydın!..
Çok sürmez görüşürüz.
Kabak gibi dağlarda dolaşacağınız günler yakındır.
-!..
Yakalananlar "hamili kart yakınımdır" metodu (!) ile cezalandırılıyor.
En az 10 sene geri gittik 10!..
-!..
Zamanla hep beraber anlayacağız.
Avcılar adına, sanki temsil yetkisi varmış gibi ulu orta konuşarak, iş yaptığını zannedenler,
Dün, doğru diye savunduklarının bugün tam aksini savunanlar,
Bir dönemin çalışanlarını karalayarak, yeni dönemin idarecilerine şirin görünmeye çalışanlar,
"Geçmişte hiçbir iş yapılmamıştır" diyecek kadar alçalanlar,
Eğitime karşı çıkanlar,
Eğitimi sulandıranlar,
"Avcılığı az kalsın 7 güne çıkaracaktık!.." diyerek satış (!) yapmaya çalışanlar,
Kıldan tüyden (!) medet umanlar,
Kürsüyü, sahne zannedenler!..
Rüzgar gülleri!..
Eğer bir deve yavrusu kadar sistemi sorgulayamıyorsanız...
Sizlerden, yabanhayatının iyileştirilmesi yönünde ne gibi bir katkı gelebilir ki?
Hala utanmadan biz "avcıyız" diyorsanız...
"Yok devenin başı"
Avcılık kim, siz kim!..
Not: 2'inci ve 3'üncü soruları, bir başka yazımda cevaplayacağım.