Merkez Av Komisyonu'nu Niçin Topluyorsunuz?
Önce, konuya yeterince hakim olmayanları aydınlatmak lazım.
Sık sık karşılaştığımız "MAK" veya açık yazılımı ile Merkez Av Komisyonu!..
Nedir?
Ne iş yapar?
Gücünü nereden alır?
veya
Niçin vardır?
Merkez Av Komisyonu gücünü, 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu'ndan alır. Kısacası, her yıl kara avcılığının ülke düzeyinde hangi şartlar altında, nasıl yapılacağını anlatır.
Tabir-i caiz ise bir anlamda o yıl için avcıların "anayasası"olur.
En önemli özelliği ise, yaptığım benzetmenin tam aksi yönündeki özelliği ile her yıl değişmesidir.
MAK kararları mutlaktır, tartışılmaz. Bakanlık dışında, bu komisyonun aldığı kararları hiç bir güç değiştiremez.
Kamu yönetiminde görev alan bazı idareciler, örneğin bazı kaymakamlar, ilçenin "mutlak amiri" sıfatını abartarak o yöre hudutları içindeki avlanma düzenini, kendi istekleri veya anlayışları doğrultusunda değiştirmeye kalkarlar ve doğaldır ki bilmeden de olsa suç işlerler.
MAK kararlarını değiştirme hakkı ne valiye, ne de kaymakama verilmiştir.
Bazı istisnai hallerde -tıpkı siyasi rejimlerde olduğu gibi-, anayasada belirtilen tüm haklar askıya alınabilir. Yani "olağanüstü hal" ilan edilir. Bu da, mevsim şartlarının anormal seyrinden dolayı, bu olumsuzluktan en çok zarar görecek olan yabanhayvanlarını korumak için konulmuş bir emniyet sibobudur.
Bu özel yetki, yine kanunla bakanlığa verilmiştir.
2005-2006 yılları arasında yapılacak avlanmayı düzenleyen kararlar, kanundan gücünü alan Merkez Av Komisyonu üyeleri tarafından düzenlendi.
Alınan karar, yasa gereği 26.05.2005 tarihli Resmi Gazete'de de yayınlandı.
Kararda bu yıl avcılık "Bu" kararlar doğrultusunda yapılacak denildi.
14.07.2005 tarihinde bir toplantı daha yapıldı.
Bu yıl avcılık "Şu" kararlar doğrultusunda yapılacak denildi!..
Birinci toplantıda alınan kararlar, basında esen rüzgarların tesiri ile yok sayıldı.
Nasıl beğendiniz mi?
Alınan kararların, ne derecede doğru veya yanlış olduğunu tartışmayacağım.
Zannetmeyin ki tartışamam. Hiç şansınız olmaz.
Ama, mutlaka tartışılması sorgulanması gereken bir olgu var?
Sizce;
Özel bir uzmanlık alanı olan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Müdürlüğü'nü kim idare etmeli?
Basın olabilir mi?
Bu sorunun cevabını "O kurumun Gn. Müdürü" diye cevaplandırıyorsanız, o zaman ben de;
"Genel Müdür ve Genel Müdürlük bünyesinde çalışan onca görevli, bu yıl avcılığın birinci karara göre yapılmasını uygun görmüşler. Ama onların aldığı karar, bakanın düşünceleri ile (!) uyumlu olmamış. Bakanın isteği (!) ile alınan kararlar yok sayılmış.
Sn.Osman Pepe, tamamen uzmanlık gerektiren bir konuda, kendi personeline güvenmemiş kendi (!) isteğini uygulatmış..." derim.
Hal böyle ise;
Sizce;
Özel bir uzmanlık alanı olan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Müdürlüğü'nü kim idare ediyor?
Bu sorunun cevabını vermeden önce, yakın geçmişte yaşadığımız benzer bir olayı hatırlatmak isterim.
Yanılmıyorsam 1998 - 1999 av sezonuydu.
O dönemin Orman Bakanı Sn.Ersin Taranoğlu, Mili Parklar Gn.Md. ise Sn. Muzaffer Gültekin.
Her zaman olduğu gibi, o yılda her alanda var olan aksaklıkları değiştirmek isteyen bir gurup ve buna karşı, mevcut statükoyu muhafaza etmek isteyen, sayıları sınırlı bir kaç kişi ile didişip duruyordu.
Yapılan bir toplantı sonunda Sn. Ersin Taranoğlu; vaktinin bizleri dinlemeye uygun olmadığını ifade ettikten sonra "Hepinizi İstanbul'da daha uygun zamanda dinlemek istiyorum" diyerek bizleri İstanbul'a davet etmişti.
Soldan Sağa: Dr. Ali Şevket Bürkev-(?)- Ersin Taranoğlu - Mehmet E. Bora - Ömer Borovalı -Mustafa Ersu- Mahmut Kulein (?)
Bizlerde bu çağrıya uyduk ve istanbula gittik. Toplantı sonunda bakan ikna olmuştu ki bugünküne benzer bir karar, o zaman da alınmıştı.
Tekerrür eden bugünkü halin ilk versiyonu, o zaman yaşandı.
MAK kararı Resmi Gazete'de yayınlandı. Avcılık "şöyle şöyle yapılacak" denildi.
MAK kararı Resmi Gazete'de bir kere daha yayınlandı. Avcılık "öyle öyle yapılamayacak" denildi.
Sene 1998
Nasıl ama?
Bunu hatırladınız mı?
Beğendiniz mi?
Sizce;
Özel bir uzmanlık alanı olan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Müdürlüğü'nü kim idare ediyor?
Bu sorunun özet cevabı;
"Sn. Prof.Dr. Nami Çağan ve onun başarılı Gn.Müdürü Sn.Hüsrev Özkara'nın görev yaptığı süre hariç, geçmişte kimler idare ediyorsa, şimdi de onlar idare ediyor." şeklindedir.
Güçleri, geçen dönemin idarecilerine yetmedi.
Yetmedi de ne oldu?
O dönemde yapılan çalışmalarla çıta o kadar yükseldi ki... Hala bakanın kafasından şapkası düşüyor. Neyse konumuz bu değil.
Sn. Ersin Taranoğlu o dönemde Sn. Muzaffer Gültekin'in kurum içindeki itibarını zedelemişti.
Sn. Osman Pepe'de Sn. Mustafa Kemal Yalınkılıç'ın kurum içindeki itibarını zedelemiştir.
Bence, her iki bürokratta bu durumu hak etmemiştir.
Böylesi haller için "Kendi bindiği dalı kesme" tabiri kullanılır.
Ordusuna güvenmeyen bir başkomutan!..
Bu savaşı kazanabilir mi?
Tüm yüreğinizle "Hayır" diye bağırdığınızı duyuyorum.
Geçmişte, avcıların savundukları doğruydu.
Şimdi de doğru.
Sn. Osman Pepe'nin doğruları nedir?
Eğer bizlerin bilemediği, veya anlamakta güçlük çektiğimiz bir konu var ise!...
- Buyurun, sizi dinliyoruz Sn. Osman Pepe.
- Argümanlarınızı görmek istiyoruz.
- Bu bizim hakkımız.
- Kararlarına saygı duymayacaksanız, Merkez Av Komisyonu'nu niçin topluyorsunuz?
-!..
Sizce;
Özel bir uzmanlık alanı olan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Müdürlüğü'nü kim idare ediyor?
Sizler, bu sorunun cevabını düşünürken ben, "idare edilenlere" ait bir örnek vereyim.
Kızılderili kabileler,i iki maddelik bir yasa ile idare edilirmiş.
Madde 1- Şef daima haklıdır.
Madde 2- Şefin haksız olduğu durumlarda 1.'inci madde uygulanır.
Popülizmin dayanılmaz cazibesinin ortada kol gezdiğini izleyebiliyor musunuz?
Sizce:
Özel bir uzmanlık alanı olan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Müdürlüğü'nü kim idare ediyor?
Veya
Basın mı idare etmeli?