Şeref ve Haysiyet
Şeref ve Haysiyet Duygusundan
Zerrece Nasibini Almamış İnsan Artıkları!..
Değerli Okuyucular,
Şimdi, bugüne kadar duyduğum halde çeşitli nedenlerden dolayı cevap veremediğim bir iddiaya artık cevap vermenin zamanı geldi diye düşünüyorum.
İddia şöyle:
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın yayınlamış olduğu Sürdürülebilir Avcılık İçin Temel Eğitim Kitabı'ndan ben milyarlarca para kazanmışım…
Hiçbir akılcı dayanağı olmayan iddianın özeti bu.
Peki, gerçek nedir?
Gerçeği öğrenmeniz için, sadece bu dayanaksız suçlamaya cevap vermem, en azından benim için yeterli değildir. Bunu anlayabilmeniz için daha farklı bilgiler edinmek gerekir.
Örneğin;
Orman Bakanlığı ile ilk temasım Avcı Eğitimi ve Yaban Hayvanı Üretme Vakfı'nı kurmuş bulunduğum 1992 yılında başlıyor. Şu anda 2004 yılının 12'nci ayındayız. Aradan tam tamına 12 yıl geçmiş. Öncelikle bilinmelidir ki bu süre zarfında Çevre ve Orman Bakanlığı ile bir değil, bir çok çalışma yaptım. Hiçbir kişi, kurum ve kuruluşla hizmet karşılığı maddi bir ilişkiye girmedim. Bunun tam aksine, bu süre zarfında yaptığım tüm çalışmaların masraflarını ben karşıladım. Bakanlığa, hiçbir karşılık beklemeden sadece hizmet vermeye çalıştım. Bunu yapmaya çalışırken, zaman içinde kurumla görüşlerimiz aynı çizgide olmasa da, bu farklılık bir zenginlik yarattı. Ben, sistemin darboğazlarını, kurum da yaptığım çalışmalarla avcının gerçek profilini tespit etti. Masa başından yabanhayatını yönlendirmeye çalışan atıl güç sahaya indi.
Ben, her çalışmada sadece evrensel doğruları seslendirmeye ve savunmaya çalıştım. Belgeler sundum.
2000-2003 yılları arasında Çevre ve Orman Bakanlığı ile beraber avcılığın gelişmesi yönünde, pek çok “ilkte” benim de katkılarım olmuştur. Bu süre zarfında, yapılan çalışmalar sırasında yapılan harcamaları geçmişte olduğu gibi ben, yine cebimden karşıladım. Binlerce fotoğraf çekimi, bunların banyo ve baskı paraları, bu esnada yapılan tüm ulaşım, haberleşme, yeme içme ve konaklama bedelleri ve benzeri harcamalar gibi.
Gün oldu, 15 dakika içinde bakanlıkta olmam istendi… Saatlerce ekran başında ya metin yazdım ya da birikmiş bilgimi ilgili arkadaşlarımın emrine sundum. Gün oldu, dağ bayır, gece gündüz demeden binlerce km. yol yaptım. Koruma kontrol çalışmalarına, yabanhayvanı yerleştirme ve envanter çalışmalarına katıldım. Bugünkü noktaya gelmek için var olan yanlışlığı tespit ve ispat etmek gerekirdi. İlk aktüel durum tespiti çalışmasına katıldım. Çok önemli hataları tespit edip belgeledim ve çeşitli platformlarda seslendirdim.
Bu çalışmalar sırasında sadece kendi arabama benzin koymadım!.. Sadece kendi yiyeceğimi, hatta kendi yatacağım yeri de düşünmedim. Sizlere üstü kapalı anlatmaya çalıştığım, ve yaşama dair eylemleri beraberce paylaştığım Orman Bakanlığı'nın geçmiş dönemlerde görev yapan değerli Gn.Müdürleri, Daire Başkanları, Başmühendisleri, Mühendisleri, Muhafaza memurları ve fedakâr şoför arkadaşlarımın, çok şükür ki hepsi hayatta… Merak eden, gidip onlara sorsun.
Gelelim hesap kitap işine…
Bakanlık bahse konu kitaptan yaklaşık olarak 50.000 - 60.000 adet bastırdı. O zaman da “yok“ sattı, halâ da “yok“ satan bir kitap. Vakfımıza, bu kitaptan sadece bedelsiz olarak 200 adet verildi. Biz de bunu yine bedelsiz olarak dağıttık. Bildiğim kadarı ile bu kitap için yazar olarak sadece iki kişiye bedel ödendi. Birine 150 milyon TL, diğerine de 250 milyon TL. Bu bedel, o gün için de komikti bu gün de komik. Bu arkadaşlarımın almaları gereken para ise bir kaç milyar olmalıydı. Para alan her iki kişinin de vakfımızla da hiç bir bağı bulunmamaktadır. Keşke onlar da üyemiz olsaydı.
İşin bu bağlamda mali boyutu ile bilgili ve de ilgili değilim. Ama duyduğum kadarı ile bakanlık kitabın ilk baskısını “5.000.000 TL'sına sattı“ diye biliyorum. Daha sonraki baskılar avcılara, kulüpler vasıtası ile "10.000.000 TL"ye satıldı. Bu durumda “yaklaşık olarak 200 Milyar ile 500 Milyar arası bir gelir elde edilmiş olmalı” diye düşünüyorum. Marj geniş de olsa hesap üç aşağı beş yukarı budur.
Keşke bakanlık daha çok kazansaydı... Çünkü bakanlık, bu dönem avcılar için pek çok şey yaptı.
Ben sadece özveri ile çalıştım.
Bırakın para almayı cebimden en az bir kaç milyar da para harcamışımdır.
Kitap işinin aslı bu...
Ama benim 3 sene içinde yaptıklarım bundan ibaret değil.
4000 den fazla yetişkine, avcılıkla ilgili ders vermek için kendi arabamla yine binlerce km. yol kat ettim. Ders verdim, ama ders için aldığım ücretten daha fazlasını o derste harcadım. Kimi zaman o arkadaşlarımla yemek yedim, kimi zaman da derslerin daha anlamlı geçmesi için bir çok sarf malzemesi kullandım.
35 sene içinde çektiğim fotoğrafları hiçbir beklenti içinde olmadan bakanlığın yaptığı tüm çalışmalara faydalı olsun diye sundum. Kitaplarda, broşürlerde kullandık. Halâ da kullanıyorlar. Ben de gurur duyuyorum.
12 sene içinde hemen hemen her 5 günün birin de evimden 14 km. uzaklıkta bulunan Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne gitmek zorunda kaldım.
Bakanlıkla beraber Fransa'ya gittim ve şahsıma ait tüm harcamaları cebimden yaptım.
Tüm geçen bu süre zarfında ilgili kurumdan bir kuruş mertebesinde herhangi bir bedel talep etmedim ve almadım.
Ama her gittiğim yere usulüne uygun bir hediye götürdüm.
Örneğin, Fransa'ya ne kadar zor şartlarla gittiğimiz, bu seyahate katılan arkadaşlarım tarafından yakinen bilinir. Bırakın beni, bu seyahate katılan orman mühendisleri de bir takım masrafları kendi ceplerinden ödemişlerdir.
Ne oldu şaşırdınız değil mi?
Kendi personelinin masraflarını bile, her düzeyde uygulanan “tasarruf tedbirleri” ışığı altında karşılamakta, kılı kırk yaran bir bakanlık benim masraflarımı mı karşılayacaktı?
İşte ben, bu seyahate, kendi imkanlarımla hediye götürdüm. Hem de tek başına taşıyamayacağınız kadar!.. Yeter ki heyetin, yabancı bir ülkede bir eksiği olmasın diye...
Ne kadar acı değil mi!...
Bana bunu söylettiler…
Yapılan çalışmalar sırasında, gerek kuruma ait tesislerde, gerek ise diğer kamu kuruluşlarında konakladığımız zaman, yapılan harcamaların bana düşen kısmını da ben karşıladım. Örneğin; Kayseri'ye koruma kontrol çalışması yapmak için gittik. Şahin avcılarının peşindeyiz. Ben özel arabamla gittim. 1000 km yol yaptım. Bugün ne kadar benzin harcaması yapılırsa o gün de ben o kadar harcama yaptım.
Başka şeyler de yaptım…
Ama!..
Söyletmeyin…
Anlayın, olur mu?
Bir gece Başmühendisliğin misafirhanesinde kaldık. Gece konaklamak için bedel ödedik. Daire başkanından da alıyorlar, Gn. Müdür'den de!.. Usül böyle…
Kısacası hiç kimseye misafir olmadım, ama benim misafirim - Allah'a onca şükrederim ki - her zaman olmuştur ve olacaktır.
Ama ne oldu?
Konuşma özürlü bir kaç kendini bilmez “çamur at izi kalsın” mantığı ile kapı kapı dolaşarak benim, özellikle bakanlıktan kitap yapma karşılığı milyarlarca lira menfaat sağladığımı söylediler.
(Ben bunu, en yetkili ve etkili ağızdan duydum. Burada kendisine özelikle teşekkür etmek isterim. Gelen insan müsfeddelerine gereken cevabı verdiği için.)
Neden böyle yaptılar?
Çünkü, eğitim kitabı yapmak ve bakanlığa satmak isteyen emek tacirlerinin bu yönde bir beklentileri vardı ve ben bu hizmeti kuruma bedelsiz veriyordum. Bu tavrım “küçük” adamları rahatsız etti. Umutları tükendi.
Kimi, bir diğerinin teşviki ile İstanbul'dan, kimi de İzmir'den koşarak geldi. Ankara'daki zaten hep hazırdı. Kuruma koştular, çirkin yüzlerini gösterdiler…
Kimi duyduklarına inanmadı, kimi eveleyip geveledi ve kimi de “kendisinin yazmış ama daha basılmamış av öykülerini basmak için destek istedi”. Halbuki bakanlık avcılık üzerine yazılan ve okunmasında fayda görülen kitapları zaten senelerdir satın alıyordu. Benim de Milliyet Gazetesi'nde yazmış olduğum yazılarımı topladığım “Arpacık” adlı kitabımdan küçük bir miktar satın almıştı. Bu kitap hala pek çok tartışmaya ışık tutuyor. Dolayısıyla kitap satmak için olmadık bir yalan söylemeye gerek yoktu ki!..
Bu utanmaz adamlar en yetkili ağzın söylediklerine inanmış gibi yapıp, yalanlarına olanca hızı ile devam ettiler.
Bunlar şimdi sizlerin arasında …
Ben de buradayım...
Burada yüksek sesle söylüyorum. Her kim ki, benim yapmış olduğum hizmetler karşılığında bakanlıktan milyarlar şöyle dursun, 1 kuruş menfaat sağladığımı ispat ederse bir daha söyleyecek tek bir sözüm olmayacaktır.
Ama bilin ki, bu dedikodunun üreticileri, sadece ve sadece insanlara mahsus şeref ve haysiyet duygusundan zerrece nasibini almamış insan artıklarıdır.
Ve öyle de kalacaktırlar...
Çevre ve Orman Bakanlığı yerinde duruyor!.. Vatandaşı bilgilendirme ile ilgili kanun da yürürlükte…
Hiç durmayın, sorun soruşturun… Araştırın…
Bir bakanlık bir şahsa milyarlarca para verecek de… Belgesi olmayacak!..
Tüm harcamaları Sayıştay'dan geçen bir bakanlık bırakın milyarı, 1 kuruş da olsa hesabını vermek mecburiyetindedir. Sağduyu sahibi kişiler benim ne demek istediğimi hemen anlamışlardır.
Aksine bir durum söz konusu olabilir mi?
Bakanlığın o tarihte bir vakfı vardı. Bu aşağılık insanlar “Oradan ödenmiştir“ de diyebilir. O zaman doğrudan Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne gitsinler. O vakfın hesaplarını görmek istesinler. Veya o vakfa yazılı başvuruda bulunsunlar.
Küçük adamlar!..
Bu fikre ne dersiniz?
İşinize gelir mi?
Bu küçük insan müsfeddelerine benim başkaca söyleyeceğim bir söz yoktur.
Bırakalım şeref ve haysiyetten yoksun yaşasınlar.
Alışkındırlar…
Şimdi sizlere bakanlığın yayınladığı kitaplarda bu güne kadar görmediğiniz fotoğrafları sunacağım. Zaman içinde de bu ve benzeri anları tespit eden diğer kareleri…
Ve
Her bir karenin, küçük ama anlamlı öyküsünü…
Hiç bir şey göründüğü gibi değildir.
Yaşanan acı gerçek budur.
Mehmet Emin BORA
05.12.2004
Kitap ve eğitim çalışmaları sırasında çekilen fotoğraflar için tıklayınız.