Ava Giden Avlanır
AVA GİDEN AVLANIR
22.Şubat.2008 Cuma günü durmadan düşündüm, bu seneki av sezonunun son haftasıyıdı. Acaba son olarak nereye gidilmeliydi?...
Bir hafta önceki yoğun ve şiddetli kar yağışı az da olsa barajlara su katkısında bulunmuştu ama ya arazi yolları?.. Kırşehir-Kaman istikametinde tüm yollar cehennem gibiydi ve sevdiğim bir arkadaşımın dayısı Köprüköy-Sülübük mevkiinde av dönüşü 2 gün arazide mahsur kalmıştı. Bir diğer arkadaşım tüfeklerini kılıflarından çıkartmadan tam 14 saat araba kullanmış, 4 kez kürtüne saplanmış çok yoğun uğraşlar sunucu, avcıların deyimiyle “aracının debriyaj plakasını eline alıp” evine dönebilmişti.
Hafta içinde kar yağışının hiç olmayışı, sanılanın aksine araziyi daha da çok tehlikeli hale getiriyordu. Çünkü havanın ısınmasıyla birlikte kar suyunu emen toprak kelimenin tam anlamıyla “helva” olmuştu.
Tüm bunları düşünüp uygun bir avlak ararken gelen telefonla gideceğimiz yerin rotası belirlendi, Hirfanlı’ya gidecektik. Arayan, kısa süre önce tanıştığım, sevdiğim bir abim olan Miraç abiydi. Aldığı istihbarat doğrultusunda Hirfanlı-Kuyular mevkiinde yoğun bir ördek popülasyonu olduğundan bahsetti. “Ben istedim bir göz, Allah verdi iki göz” misali bu fikre balıklama atladım. Yine de arazinin sıkıntılı olabileceğini göz önünde bulundurarak erken çıkmaya karar verdik. Saat 01.00’da buluşup yola koyulacaktık.
Her zamanki gibi av hazırlığımı oğlum Efe yattıktan sonra yapmaya başladım. Zira o ayaktayken hazırlık yapmanın mümkünatı yoktur. 3,5 yaşında olmasına rağmen sorduğu soru ve yaptığı yorumlarla sizi hayrete düşürmesi işten bile değildir.
Tüfeğim, fişek çantam, el telsizlerim, el fenerim, sevgili dostum Tolga Bora’nın hediyesi bıçağım, boy çizmem, bek botlarım, yıllara meydan okuyan Aladdin termosum… Ve işte sonunda hazırdım. Saat 12.30 gibi benim ihtiyarı yükledim. İhtiyar dediğime bakmayın, bir çok yeniyetme pikabı tamponunda gezdirir alimallah…
Saat 12.45 gibi Miraç abimin Abidinpaşa’daki dükkanının önündeydim. her zamanki gibi çay demlenmiş olarak bekleniyordum. Selam verip dükkana girdiğimde yıllar geçse de beni hep heyecanlandıracak o sahneyi tekrar yaşadım. Avcı olanlar bilir, av öncesi yapılan tokalaşma ve kucaklaşmanın benzeri hiçbir yerde görülmez. Başlı başına bir mutluluk olan “av”, sevdiğiniz insanlarla paylaşınca daha da güzelleşir ve heyecanlı bir hal alır. Biraz sonra arabayı yükleyecek, yol boyunca eski av anılarından bahsedecek, yol üzerinde bir lokantada çorba içecek ve o günün av planını yapacağız.. Aman Allah’ım.. Bundan büyük bir keyif düşünemiyorum.
Dükkanda çaylarımızı içip ihtiyarı yükledikten sonra yola koyulduk. Kadromuz 4 kişilikti, ben, Miraç abi, Miraç abinin oğlu Burak ve Miraç abinin yakın dostu, 50 yılını avcılığa vermiş olan Ferhat abi..
İlk durağımız Kırıkkale-Keskin civarındaki bir lokanta oldu. Her zamanki gibi dumanı tüten çorbalarımızı yudumlarken Miraç abinin sohbeti hep aynıydı, “Meraklanma Ayhan’ım, bugün sana güzel kuş vurdurucam..” Benim cevabımın da değiştiği pek söylenemez, “Kısmet abi, kazasız belasız dönelim de, gerisi mühim değil..”
Saat 03.00 civarı Hirfanlı Köyü ile Şanlıkışla (Eski adı ile Kanlıkışla) arasındaki Kuyular Köyü’ne geldik. Köyü geçtikten sonra araziye girmek için yeltendik ama nafile.. Tüm yol kürtünle kaplanmış.. Kar öylesine yoğun yağmış ki sanki arazi yapısı değişmiş. Kürtünlere dikkat ederek arazide ilerlemeye başladık. Ancak bir müddet sonra benim ihtiyar, “bir zahmet arazi vitesini devreye sokarsak” edası ile patinaj yapmaya başladı. Toyota kullananlar bilirler, “öküzleri bağlamak” diye bir deyim vardır. Bu deyimin anlamı, ön tekerlerin göbeğindeki kilidi saat yönünde döndürmek suretiyle ön takımın birbirinden bağımsız olarak hareket etmesi engellenir ki bu da arabanın tam anlamıyla “4x4” olmasını sağlar. Öküzleri bağladıktan sonra yola devam ettik. Bizden önce yolu kullandığını tahmin ettiğimiz traktör izlerini takip ederek karla kaplı arazide yaklaşık yarım saat ilerledik. Arazi öylesine yumuşaktı ki zaman zaman arazi vitesini “L4” yani “ağır devir” olarak kullanmak zorunda kaldık.
Avlanmayı düşündüğümüz yere 3-4 km kalmıştı ki yanından geçmekte olduğumuz koydan, farlarımızdan ürken bir grup ördek havalandı. İşte tam bu sırada ördeklerin ihtişamına kapılıp hayati hatayı yaptım ve suyun kıyısına haddinden fazla yaklaştım. Araçtan aşağı indiğinizde her ne kadar sert toprak imajı verse de, zeminin 5 cm altı ciddi şekilde çamurdu. Hirfanlı müdavimlerinin çok iyi bildiği “mırık”, sert ama ince üst tabakanın altında bizi sinsice bekliyordu.
Sonunda olan oldu.. Saatim 03.50’yi gösterirken yıllara meydan okuyan Toyota-Hilux, benim gibi bir aceminin elinde oyuncak olmuş ve Hirfanlı’nın mırık çamuruna batmıştı. İlk önce içimi hafif bir telaş kapladı. “Nasıl olsa kurtuluruz” düşüncesi yerini yavaş yavaş hayal kırıklığı ve umutsuzluğa bıraktı. Hepimiz var gücümüzle ihtiyarı içinde bulunduğu durumdan kurtarmak istiyorduk. Ancak, 12 yaşındaki Hilux’un 2800cc motoru, ağır devir de dahi iş yapmıyor araç sadece olduğu yeri kazmak suretiyle toprağa daha çok batıyordu. Biraz uğraştıktan sonra aklıma aracımın önünde şasiye bağlı olan vinç geldi. Arazide vinci takacağım en küçük bir ağaç dalı olmadığından dolayı dökme çelikten yapılmış güme kazıklarını kullandım. Ama nafile.. Maalesef çamura oturmuş bir şekilde duran Hilux yaklaşık 4 ton ağırlık ihtiva ediyordu ve kazıkları bir anda yamultuverdi.
Bu arada saat 08.00 olmuştu ve hala uğraşıyorduk. Bunca zaman boyunca aracı sadece 5 metre geriye çekebilmiştik. Ümitlerimiz tamamen bitmişti. Durum böyleyken, Ferhat abi ve Burak, silahlarını yanlarına alarak önümüzdeki tepeyi aşmak suretiyle silah seslerinin geldiği koya doğru ilerlemeye başladılar. Tek umudumuz, silah atan avcılarda bir arazi aracı olmasıydı.
Onları beklerken Miraç abiyle birlikte uyuyakalmışız. Saat 09.30 gibi gözümü açtığımda sanki rüya görüyordum. Bir adet Mitsubishi 4x4 bize doğru geliyordu. Koltukta doğrulup gözlerimi ovuşturdum. Evet, yanlış görmüyordum. 2006 model olduğunu tahmin ettiğim bir Mitsubishi, ihtiyar dedesini kurtarmak için bize doğru hızla yaklaşıyordu. 50 tane yeşilbaş vurmuş kadar sevindim desem, sanırım ne kadar mutlu olduğumu anlatmış olurum. Miraç abi ile birlikte ihtiyardan inip avcı arkadaşların yanına gittik. Tanışma faslından sonra ihtiyarı kurtarma planı yaptık. Mitsubishi’nin ardındaki çeki demirine benim ihtiyardaki yaklaşık 37 metre uzunluğundaki vinç halatını bağlayacaktık. Dediğimiz gibi de yaptık. İhtiyarın şahlanarak bulunduğu çamurdan kurtulmasını inanılmaz bir mutluluk ve keyifle seyrettim.
Sonuç olarak arabamız kurtulmuş ancak bırakın avlanmayı biz tüfeklerimizi kılıfından dahi çıkartmamıştık. Buna rağmen, mangalda sucuk ve rakı kombinasyonu, son 6 saattir yaşadıklarımızın tamamını alıp götürmüş, yaşadıklarımızla ilgili önemli dersler çıkartmamıza zemin hazırlamıştı.
Yeni sezonda tüm avcılara, çamursuz, bataksız ve bol kısmetli avlar diliyorum, rastgele..