BİR YILDIZ DOĞUYOR


 

 

 

 

Sn. Dr. Canan Aydoğmuş

Sn. Dr. Canan Aydoğmuş

 

 1972 Sivas / Divriği doğumlu. İlk, orta ve lise tahsilini Divriği'ne bağlı Cürek Kasabası'nda bitirmiş. Üniversite tahsilini ise Ankara Tıp Fakültesi'nde tamamlamış. O şimdi "işyeri hekimi" olarak hayatını Ankara'da idame ettiriyor. Tutku ile bağlı olduğu resim sanatını Amedus Galeri'de sürdürüyor .

 

Rahmetli resim hocası  Dr. Mehmet Emin Özer

 

Güler yüzlü, sıcakkanlı bu hanımı Art Ankara'yı gezerken tanıma şansına eriştim. Bilmeyenler için "Art Ankara nedir?" sorusunu kurumun kendisini tanıttığı kısa yazıdan aktarmanın doğru olduğunu düşündüm.

 

 

 "Kurum, yüklenmiş olduğu misyonunu Türkiye ve yurt dışından galerileri, sanatçıları, sanatseverleri ve koleksiyonerleri bir araya getirerek Cumhuriyet ile birlikte hem sanatın hem eğitimin öne çıktığı Ankara'yı yeniden 'Sanatın da Başkenti' yapmayı hedeflemektedir." şeklinde açıklamaktadır. Ülkemizde sanat fuarlarının öncüsü ve bütün zorluklara rağmen düzenleyen Atis Fuarcılık ve yönetim kurulu başkanı Sayın Bilgin Aygül'e de sanatseverler adına  teşekkür ederim. 

İçinizden "Avcılıkla sanatın ne alakası var?" dediğinizi duyuyorum. Benim kişisel kanaatime göre her mesleğin sanatla bir şekilde ilişkisi var diye düşünüyorum. Savaşların da sanatla ilgisi var mı? diye sorguladığınızı duyar gibiyim. Elbette var. Aksi gerçek ise yüzlerce yıl neden onca silahı süslediler ki! Kalıntı bulguların verilerine göre, çok hassas radyoaktif zaman saptama yöntemleri ile yapılan hesaplar neticesinde, insansıların günümüzden 30-35 milyon yıl evvel yaşadıkları tespit edilmiştir. Ana konumuz olan avcılığın başlangıç tarihinin insanlık tarihi ile eş zamanlı olarak başladığını ise bizlere çeşitli bilim dalları söylüyor. Onun içindir ki biz de İnsanın tarihi avlanmanın da tarihidir” diyebiliyoruz. İnsanlaşmanın öyküsünün Doğu Afrika Serengeti savanlıklarında ve Afrika'nın muhtelif yerlerinde başlamış olabileceği varsayılmaktadır. Bu insanlara, Yetenekli insan anlamına gelen “Homo habilis denilmektedir.  Homo habilis  yaklaşık 1.65 milyon yıl önce Doğu ve Güney Afrika'nın erken Pleistosen'inde soyu tükenmiş bir arkaik insan türüdür.  Yeteneklerini geliştiren bu insanların geliştirdikleri aletlerin çoğunun yaşadıkları yörelerde bolca bulunan bazalt, kuvars ve volkanik obsidyen taşlarından yaptıkları görülmüştür. Bu insanlar, yaşayabilmek için doğal olarak avcıdırlar. Taş devrinde yaşadığı mağaraları av figürleri ile süsleyen avcı atalarımızın varlığı tartışılmaz bir gerçek ise ve bu gerçek 3 milyon yıl evvel yaşanmışsa! "Bakış açınızı değiştirmenizin vakti çoktan gelmiş de geçmiştir" diyebiliriz. Bu kısa bilgilendirmeden sonra Sn. Dr. Canan Aydoğmuş'un ağzından kısa hayat öyküsünü öğrenelim. 

Sayın Dr. Aydoğmuş 2011 yılından bu yana resim yapıyormuş... Rahmetli Dr. Mehmet Özer'in kurduğu Amedus Art Galeri'de çalışmalarına devam ediyormuş. "Neden bu konuyu seçtiniz?" sorusu karşısında: Eski evler, Vita kutuları, bisikletler ve  teneke kutular yeni binaların ruhsuzluğuna inat bu yaşanmışlıkları çalışarak karşı tavır sergilemeye çalıştığını naif bir dille anlatıyor. Yeri geldiği için ben de vita tenekesine  yakalandığımı söylemek isterim. O teneke beni 70 yıl geriye götürdü dersem... yeterince anlamlı olur diye düşünüyorum. İçimdeki çocuk uyandı... Objenin gücü mü desek, beynimizde hafıza deposundaki arşivin gücü mü!... bilemedim  doğrusu...   

Sergiye 3 gün arka arkaya gittim. Her gidişimde de ona farklı sorular sormaya çalıştım. İster istemez yaşam öyküsünü de sordum. O anlattı ben dinledim. Çok da duygulandım diyebilirim. (İzin almadığım için ayrıntı veremeyeceğim). Ama şunu çok net söyleyebilirim ki çok güçlü ve bir o kadar da naif bir hanımefendi ile karşı karşıyayız. Bir örnek vermek isterim.  Serginin 3. günü ben yine alandayım. Neden derseniz, saha çok büyük, katılımcı çok, ziyaretçi sayısı ise  ülkede karamsar olmayı öteleyecek  kadar fazla. Bilindiği üzere güzel sanatlara ne denli ilgi varsa gelişmişlik de o denli büyük olur. Döndüm dolaştım eşimle birlikte yine Canan Hanım'a misafir olduk. O sırada 5-6 hanım Canan Hanım'dan eserleri hakkında bilgi alıyordu. Biz de bir yandan bu diyalogu dinlerken beni bir anda 70 yıl öncesine taşıyan  zaman makinesi görevini üstlenen  tabloları farklı bir ruh hali içinde seyrediyoruz.

Bu sahne benim arayıp da bulamadığım kadar güzel. Hemen var olan  alanın  içinden gözlem yapabileceğim en kritik yerleşim yerine sırtımı yasladım. Kulaklarım bir dinleme cihazı kadar hassas, gözlerim ise dürbün  kıvamında... Canan Hanım misafirleri yeterince aydınlatmış olmalı ki bir anda kritik soru geldi: Bunların fiyatı ne? İşte alışverişin kırılma anı bu... Kırkpınar güreşlerini seyretmişsinizdir diye düşünüyorum. Bir an karşınızda iki pehlivanın olduğunu hayal edin. Gönlünüzde bir baş pehlivan adayınız olsun.  Onun meydana çıkıp peşrev atması ile yaşadığım bu anı bir an için eşleştirdim. Peşrev, rakibi  sarsacak kadar güçlü, aynı zamanda rakibin canını yakmayacak kadar da estetik ve naif olmalı... Yoksa ya oyun biter ya da taraflardan birinin canı yanar ki... Pek çok alışverişin bu aşamada  ortada kaldığına şahit olmuşumdur... Bana göre çok kritik bir ana şahitlik ettiğimden heyecanlandım dersem gerçeği ifade etmiş olurum.  Canan Hanım  o kalplere dokunan sıcak sohbetini sürdürürken bir anda misafirlerine dönerek "Siz ne olmasını istiyorsunuz?" demez mi! O sırada gözlerime toz kaçmış olacak ki ben de mendil aramaya başladım. Bir sanatkâr  bu denli bir incelik sergiliyorsa  buna  da ayrıca saygı göstermek gerekiyor diye düşünüyorum... 

Yazımın başlığını bu olaya şahit olduğum için özellikle seçtim. Yaşım ve yaşadığım olayların bana kazandırdığı tecrübeler yanılgı ihtimalimin çok düşük olduğunu söylüyor. Sn. Aydoğmuş yaşıtları ile aynı gün sayısı kadar  gün doğumuma şahit olsa da anmsandığında geçmişte sorgulanmaya çok muhtaç bir zaman diliminin varlığı için "tartışılmaz" diyebilirim. Bu zor zamanlar aynı zamanda Sn. Canan Aydoğmuş'u güçlü kılan ögeleri de beraberinde getiriyor. Alman filozof Friedrich Nietzsche tarafından söylenen "Beni öldürmeyen şeybeni güçlü kılar" sözü kanıtlanmış olabilir. Güçlü bir hanımefendi bu özelliğini zekası ile Tanrı vergisi kabiliyetleri ile birleştirince... Neler olur neler... Belki ben bile görebilirim:)

Bahtınız açık, şansınız  bol olsun Sn. Dr. Canan Aydoğmuş Hanımefendi.
Niyet hayır, akıbet hayır...

 

                                                                                          DOKTOR CANAN AYDOĞMUŞ'A

 

                                                                                          Doğum yeri Sivas Divriği Cürek,

                                                                      Mesleğini seçti görev bilerek,

                                                   Düşe kalka düşmemeyi öğrendi,

                                                   İnsan sağlığına adanmış yürek.

 

                                                   Bir bahar günü dünyaya geldi,

                                                   Bozkırda hayat savaşına daldı,

                                                   İnsanı önceledi mesleğinde,

                                                   Ettiği yemine hep sadık kaldı.

 

                                                    Resim fırçalarını alıp ele,

                                                    Nazire yapıp begonvile güle,

                                                    Gönüllere şifa olması için,

                                                     Anılarını yansıttı tuvale.

 

                                                     Bir ay doğmuş Demirdağı düzünde,

                                                     Umutsuzluk yoktur hiçbir sözünde,

                                                     Şifa dağıtırken beden ve ruha,

                                                     Çalışıyor Ata'sının izinde.
 

                                                                                        Ali Şahin 08/04/2022 Bursa 

 

Not: Bu şiir benim ricam üzerine çok kısa bir zaman diliminde kaleme alınmıştır.

Huzurunuzda Sn. Ali Şahin'e  tüm yüreğimle sevgi ve saygılarımı sunarım.

Not ;Şairin sitemizdeki diğer şiirleri için 

Bkz.  Ali ŞAHİN Şiirleri için tıklayın                                                                    

                                          

Canan Hanımla vedalaştıktan sonra arkadaşlarımın yanına giden yolun üzerinde dikkatimi çeken bir sergi alanı gördüm. Doğal olarak yönümü değiştirdim. İlgimi çeken resimlerin fotoğrafını çekmek için izin istedim. Hoşgörü gösterdiler. Bu ve benzeri çalışmalar bana hayatın içinden olduğu için çok sıcak geliyor. Daha sonra Şengül Karaağaç ile kısa bir sohbet yaptık. Aşağıdaki bilgileri internet üzerinden temin ettim. Siz ne düşünürsünüz bunu bilemiyorum... Bildiğim bir tek şey var. Bu ülkede yaşayan hanımlar asla kendilerine layık görülen  bu hayatı hak etmiyorlar. Takvimler ileriye, umutlar daha mükemmel bir hayata doğru özlemle kavuşmayı beklerken biz de Afganistan'a  benzemeye çalışıyoruz. Korkarım bu gidişle Dünyada  sosyolojinin ilgi alanı kısa bir süre sonra ülkemiz olacak... Ne var bunda diye sorgulayabilirsiniz.

Gelenler sosyolog değil de antropolog olursa belki ayılırız diye düşünüyorum.

 

Şengül Karaağaç

1974 yılında Çankırı’da doğdu. Tüm eğitim hayatına ve yaşantısına Ankara’da devam etti. Resim yapmaya olan yeteneğini orta okul yıllarında fark eden resim öğretmeninin teşvikini dikkate alarak, bu yeteneğini hayatının her dönemine taşıdı. Resim defterlerine, kumaşlara, duvarlara ve mutfak dolabı kapağına amatörce resimler yaptı.1999 yılında evlenmiş olup, 2 erkek çocuğu vardır. Şengül Karaağaç, 2010 yılında yağlıboya resim derslerine başlamış olduğu Gülser Güneri Atölyesi’nde çalışmalarını sürdürmektedir.
10 yıllık süre içerisinde realist akımlardan beslenerek kendini geliştirmeye devam eden sanatçı, realist tarzda yaptığı tablolarıyla dijital ortamlarda, bir çok ödüller almıştır.
Ayrıca, karakalem ve yağlıboya üzerine workshoplarla, çeşitli karma sergilere, 2019 ve 2020 yıllarında da ArtAnkara Çağdaş Sanat Fuarı'na katılmıştır.
Sanatçının hedefi, realist akımın temsilcilerinden biri olmaktır.

Soldan sağa; Belgin Şavlı-Tuğba Dal-Ferda Atağ-Bülent Gurcan-Kemal Ulutaş-Alev Yılmaz-Didem Yiğit Özkan - Ümran Bora-Gülşen Yılmaz-Erdal Reşit Yılmaz.

 

 

SSK  Dışkapı Hastanesi'nde çalışan doktor ve teknisyenler.    
Soldan sağa; Alev Yılmaz- Belgin Şavlı-Mete Recepoğlu-Orhan Recepoğlu-Şükran Recepoğlu- Gülşen Yılmaz- Hatıra Ahmetli Cafer- Kemal Ulutaş- Didem Yiğit Özkan-Said Cafer 

Ankara Dışkapı Hastanesi'nde çalışanlar tarafından yapılan resimlerden örnekler...
 
 
Doç. Dr. Erdal Yılmaz
 
 
 
 
Dr. Didem Yiğit 
 
Kemal Ulutaş      

 

 

 

Duygulanarak çizilen her portre, modelin değil, sanatçının portresidir. Oscar Wilde

 

 

27.03 2022 / Ankara

 

 

 

 

 

                     

 

       

 

Bu yazı 2151 kez okundu...