Avcı Toplayıcı Yaşam Penceresinden....


 

 

Prof. Dr. Hakan Bozkaya 

Sn. Prof. Dr. Hakan BOZKAYA'nın derlemiş olduğu bu kitap, zaman zaman da olsa avcıların düşünce dünyalarında cevap bulmakta zorlandıkları karanlık alanlara çok güçlü bir ışık tutuyor. Üzülerek söylemek isterim ki ülkemizde avcıların  sosyal anlamda kredi notu çok düşüktür. Pek çok konuda olduğu gibi bu durum, var olanla gerçekle çelişkilidir. Neden? Çünkü insanların işlerine gelmediği zaman gerçekleri hızla çarpıtma gibi bir özelliği vardır. Buna "kendini koruma refleksi" diyebiliz. Konunun daha iyi anlaşılması için somut iki farklı örnek vereceğim.Örneğin genç bir insan aile ortamının bilgisi dışına düzensiz bir yaşamın içine  savrulmaya başlamış olsun. Bir gün bu karanlık dünya onu sevdiklerinden tamamen kopardığında ailenin içine düştüğü o büyük travmayı hayal edebilir misiniz?.. Var sayalım ki bu genç insan av tüfeği ile öldürülmüş olsun. Bu aşamada soru şu: Bu acı sonun sorumlusu av tüfeği olabilir mi? Tüfek değilse kimdir? "Katil" dersek olası problemleri önlemiş olur muyuz? Siz bu soruya yanıt ararken ben benzeri bir soruyu sizlerle paylaşmak isterim. Varsayalım ki bir hanımefendi alışveriş için pazara gidiyor olsun... Yaklaşmış olduğu balık tezgahında  -hepimizin doğal olarak yaptığı gibi- bir süre balıkları süzdükten sonra satıcıya dönerek bir soru sorar. Sizce bu hanımefendi  tezgahtara ne sormuş olabilir? Avcılar bunu kolayca yanıtlayabilirler. Öncelikle sorduğu soru  büyük bir olasılıkla "Balıklar taze mi?" şeklinde olacaktır. Bu sorunun anlamı "Balıklar yeni mi yakalandı?" demektir. Aynı anlamı ifade etmesine rağmen daha somuta inersek "Yeni mi öldü?" demiş olmuyor mu? Daha kaba ama çok daha gerçekçi soru şekli, örneğin  taş devrinde yaşıyor olsaydık aynı soruyu  avcı eşine muhtemelen "Şimdi mi öldürdün?" şeklinde olacaktı. Bu andan itibaren konuşulan tüm evreleri çeşitli platformlarda yaşadım. Benzeri konulara hakimim dersem lütfen bana "Ne şişkin egosu var" diye saydırmayın. Bu tartışmanın bu aşamadan sonra evrildiği nihai bir nokta var. Örneğin bana hatırlatma yapıyorlar: Mehmet Bey şimdi taş devrinde değiliz ama!.. (Zaman zaman yapılan bu hatırlatmalar benim için iyi oluyor. Hiç kimseye kızmıyorum. Gerçekleri acı da olsa seslendirmek benim görevim. 

 

 Şimdi avcı kardeşlerime hitap etmek istiyorum. Sevgili kardeşlerim, içinde bulunduğumuz an itibari ile bu ülkede günlük yayınlanan hiç bir gazetede  avcılıkla ilgili tek bir köşe yazısı yok. Varsa da yoksa da futbol... Neden?..  Avcılıkla ilgili gazete sayfalarına yansıyan haberlerin %99'u ya av silahı ile işlenen bir cinayet veya bir av hayvanı ile ilgili katliam haberi, bu da olmadı, av tüfeğini saklama kurallarına uyulmadığı için elim bir kaza duyurusu  oluyor. Bu ve benzeri olaylarda durduk yerde yakınlarını silahlı saldırıda kaybeden binlerce insanın küllenen acıları yeniden depreşiyor. Çünkü işin kolayına kaçan yazılı basın ve televizyon kanalı 7/24 yayın yapıyor.  Hiç avcıların lehine bir yayın gördünüz mü? Bir kanal var o da eleştiriye son derece açık. Bu yayın  anlayışı ile avcıların olumlu puan toplaması mümkün olabilir mi? (Bkz; bir evvelki yazım: Kemaliye'de yaban keçisi katliamı.) Bu nevi gazete haberleri için ciddi bir örnektir. Sonuç: Modern Dünya'dan kopuk yaşıyoruz. ABD'de 6.000 000 avcı, 7.000.000 geyik avlıyor. Ertesi sene geyik sayısı 8.000.000 oluyor. Biz Anadolu'nun simgesi olabilecek kadar değerli kınalı kekliği bitirdik. Bana bunu izah edebilir misiniz? Kuzudan başka et yemeyen avcı karşıtı  baylar, bayanlar... Dünya'daki tüm yaşam süresi 30 gün kadar olan tavukları (piliç aşamasında ) ızgarada çevirirken, size göre her şey güllük gülistanlık oluyor... 

2-3 aylık kuzuları yerken her şey iyi ama yasal  yollardan geyik avlayan avcı katil, öyle mi? Çocuğu silahla öldürülen annenin acısına üzülmemek elde değil, ayrıca katil o silah değil ki! Silah olmazsa başka bir şekilde bu eylemi mutlaka gerçekleştirecektir (örneğin havan eli ile). Yani  bu düşünce ile her türlü cismi silah statüsüne alarak "terlik de saksı da silahtır" dedikten sonra bu bağlamda sözün bittiği yerdeyiz. Gerçekte ise cinayet işlemeyi tetikleyen ana etken o kişinin beynidir, elleri kolları sadece araçtırSonuç, gerçekle yüzleşmekten geçer. Cinayet silahın veya elin kolun suçu değildir. Cinayet öncelikle kötü bir düşüncenin beyinde planlaması ile başlar. Bunun önlenmesi sadece yaşam boyu sürekli eğitimle olabilir. Avcı mısın, güdülerini frenlemeyi bileceksin. Avcı mısın, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getireceksin. Avcı mısın, limitlere ve avlanma disiplinine mutlaka uyacaksın. Bu saydıklarım olmazsa olmazımız. Bunları yerine getirmenin bir tek yolu var. Eğitim ve sürekli okumak... Bu bağlamda çok önemli bir kaynak eseri derleyip bizlere ulaştıran Sn. Prof. Dr. Hakan Bozkaya'ya  ne kadar teşekkür etsem azdır. 

Şimdi bu eserin içinden birkaç sayfayı hocanın izni ile sizlerle paylaşıyorum. Bu vesile ile başta Sn. Hakan Bozkaya olmak üzere tüm avcı kardeşlerime de sağlık ve mutluluklar dilerim.                                                                                                                                                                 

İlk insanımsıların bitki ile beslenme aşamasından hayvan etine yönelmeleri ile gerçekleştirdikleri değişikliklerin insan evriminde kritik olduğuna inanılır. Yani avcılığın yaygınlaşması ve yaşam biçimi haline gelmesinin sonuçlarının, “insan” denen varlığın bir tür olarak ayrışmasında önemli olduğu kabul edilir. Dolayısıyla ilk insan avcıları, “kurucular” olarak görmememiz için bir neden yoktur. Onlar henüz yerleşik hayata geçmeden önce bugün insan dediğimiz canlının minimum şartlarını sağlamışlardı. Bu nedenle insana özgü olarak gördüğümüz şeylerin kökenleri, avcı-toplayıcı insan toplulukları ve bunları önceleyen unsurlarda, hayvanlar aleminde aranmıştır. Avcıları ve bize yakın hayvanları düşünmek, kökenlerimizi düşünmektir.

Günümüzde kurallar temelinde düşünülebilen ve yaşamlarımızı bu yolla düzenleyen ahlakın, biyolojimiz ve kültürümüzün henüz çok ayrışmadığı başlangıç zamanlarında söz konusu olup olmadığı, eğer varsa nasıl olduğunu merak ediyoruz. Ahlakın öncüllerinin ne olduğu veya ilk ahlakın nasıl bir ahlak olduğu ve hangi koşullarda ortaya çıktığı soruları zihnimizi meşgul etmeye devam ediyor. Bu ilgi yüzünden insan atalarının yaşam biçimini öngörmeye ve bu yolla ne olduğumuzu anlamaya çalışıyoruz.

Bu kitap, avcıları kökenlere davet ederek, kökenleri üzerinden kendilerini yeniden düşünmeleri ve konumlandırmalarına bir çağrıyı da içerir. Günümüz avcısı, ilk ahlakın, avlaktaki ve kamp yerindeki davranış biçimi ve ilişkilerinin derinliklerinde olabileceğini düşünmelidir. Tarih öncesi küçük avcı kabilesinin birlikte olma zorunluluklarını ve işbirliklerini hayal ederken, insanların nasıl birbirine bağlandığını, ataların saf duygudaşlığının ne olduğunu da hayal etmelidir. Bu, avcının ahlakın kaynaklarına yaptığı bir yolculuktur, kurucusu olduğu ahlakın en saf biçimini yeniden yaşama imkanıdır. Günümüz avcısını köklerimizi anlamaya davet etme nedenimiz, avcı ruhunu, kurucusu olduğu ahlakın içinde genişletmek arzusudur.

 

 

 Değerler (?)  olmadan eğitim, ne kadar yararlı olursa olsun, insanı daha zeki bir şeytan yapar.

                                                                                                                       CS Lewis

 

 

Not: Kitaba internet üzerinden ulaşabilirsiniz.

Mehmet Emin BORA

 08.01.2022/Ankara

   

Bu yazı 1792 kez okundu...