Vinç
İstanbul Av Fuarı
10 -13 Mayıs 2018
Fuar açılışından bir gün evvel İstanbul'da olmak mecburiyetindeyiz. Tolga beni 9 Mayıs' ta öğlene doğru Çamlıdere'den alacak.
Yılların verdiği alışkanlıkla bir haftadır hazırlık yapıyorum. Can çıkar huy çıkmaz.
İşimi son dakikaya bırakmam. Hiç kimseyi bekletmem.
Bekletilmeyi de, hiç ama hiç sevmem.
Şöyle düşünüyorum.
Madem ki bir grubun parçasıyım dolayısıyla birlikte bir yolculuk yapacağız, o zaman sorumluluklarımızın olduğu tartışılamaz.
Siz bu satırlara geldiğinizde "şişkin bir ego ile karşı karşıya kaldık" diye düşünseniz de altında yatan başka şeyler var.
Bunun adına şimdilik "prensip" veya "olmazsa olmaz" diyelim.
Eğer yol arkadaşlığı yapacaksak benim şartlarımın başında randevu disiplini gelir.
Birlikte olacaksak hata yapma şansınız sadece bir keredir. Özellikle zamana (!) bağlı gezilerde geç kalma hakkınız maksimum 5 dk. ile sınırlıdır.
Bu süre dolunca çeker giderim.
Geçerli bir mazeretiniz de bir kere ile sınırlıdır.
"Ne bu telaş! "diyebilirsiniz. Konu avlanma ise gün doğmadan avlakta olmalıyım.
"Sahaya ilk giren" demek istedim. Bu avcılıkta olmazsa olmazımdı... Bu avantajı tecrübeli avcılar iyi bilir ve anlar.
Av benim için 15 sene önce bitti.
Şimdi, varsa yoksa fotoğraf.
Bu sefer de gün doğumunu yakalamam lazım!..
İster avcı ol, istersen fotoğrafçı. O da olmadı yolcusun diyelim. Hiç kimseyi 5 dakika bile bekletmeyeceksin. Konu ne olursa olsun randevu saatini ihlal edemezsin.
Bu değeri paylaşmayan kişi benim için baştan defoludur.
Unutmadan söylemek isterim. Vaktinden önce kapı çalmak da aynı ölçüde izansızlıktır.
Bu kadar tanımlama yeter diye düşünüyorum.
Gelen oğlun, biraz beklesen ne olur? Sizi bilmem de saydığım sebeplerden ötürü bana olmaz.
!..
Yola çıkmadan bir gün evvel tüm eşyalarımı kapının yanına yığdım.
Tolga saat 11:00 civarında geldi. 15 dakika içinde yola çıktık
50 sene evvel de böyle idim şimdi de bu mantığı savunurum.
Bu yazıyı acilen hazırlamam icap etti.
Dar kapsamlı ama çok önemli.
Neden?
Anlatacağım.
Fuar Perşembe sabahı 09:30 da ziyaretçilere açıldı.
Soldan sağa: Tolga Bora - Pınara Özdemirci - M.Bora - Erdal Tabak - Oğuz Çörekçi - Ceyda Atakan.
Fuar alanının 2 giriş kapısı var. Bütün sene beklenen günün sabahı özellikle bu tutkunun yeni esirlerinin yüzlerindeki heyecanı görmemek mümkün değil.
İçeri girmesi ile birlikte hedeflediği malzemeye ulaşmak için onların aceleci adımlarla koşuşturmasını seyretmek beni elli yıl geriye götürdü. Geceleri başucuma koyduğum tek kırma silah ile bir gecede Afrika'yı baştan sona dolaştığım geceler geldi aklıma... Günde iki kere temizler ona hayran hayran bakardım. 150 TL'ye almıştım... ilk 15 sene içinde 6 tanesi yivli olmak üzere 16 tane silahım olmuştu. Şimdi kalanlara boş gözlerle bakıyorum Zaman insanın değer yargılarını değiştiriyor.
Dolayısıyla bu genç insanların ruh halini çok, ama çok iyi anlıyorum. Buna yaşam sevinci de diyebilirsiniz. Zaman içinde evrilen bu tutkuyu "Avcılığın Basamakları " başlığı altında senelerce evvel kaleme almıştım. (Bu yazımın altında zaman zaman farklı imzalar görüyorum. Hırsız her yerde var.)
Bu işe gönül verenler farkında bile olmadan bu basamakları yaşayacaklar. İnşallah değişirler.
(...)
Oldum olası arazi taşıtları benim gözdemdir. Onu hiçbir araca değişmem. Aklımız yabanda olunca... İster istemez aracın da bu veya bir benzeri olması kaçınılmaz oluyor.
Fuar açılmadan evvel sizler için bir kaç kare fotoğraf çektim. Paylaşmak isterim.
Kaplumbağa misali. Kimi zaman evin üstte, kimi zaman ise altta. Sen yeter ki römork çekebilirim de. Her iki çadırın fiyatı da 10.000 TL civarında
Bu da 10.000 TL
Aşağıdaki römork İzmit'te yapılıyormuş. Fiyatı da 39.000.00 TL
Yetkilileri yürekten tebrik ettim. Çekmeyi becerebilsem yaşa başa bakmadan alasım geliyor. İnsanın ömrüne ömür katar.
Kaçkarlar'a çık dilediğin gibi gez.
Akşam olunca 1000 değil milyonlarca yıldızı tepende seyrede seyrede uyu...
Ne yapacaksın 5 yıldızlı oteli!
İlla avcı olmanıza gerek yok. Gezginler için de muhteşem karavanlar var. Fuar süresince 3 tane satıldığını duydum. Alana da satana da hayırlı olsun.
Keşke yaşayan ölüler de bu fuara gelebilse...
Belki hayata dönerler diye düşünüyorum.
Gelgelelim konu başlığına. Neden Vinç?
Önce bir rezilliği paylaşmak isterim.
2017 yılın 6 ayı gibi Çamlıdere'ye gelen dostlarımla beraber dağlara çıktık.
Lafı uzatmak istemiyorum. Battım.
Takriben 1 saat sonra da çıktım. Aşağıdaki kareler yanlışlarımı gösteriyor.
Şanslıydım halat kopmadı!
Diz boyu çamura battım.
Hem de kaç kere...
Çamlıdere /2017
Arazi arabalarının satıldığı stantlarda satılan pek çok kamp malzemesi var. Buzdolabından tutun da ocağı, çadırı, baltası kazması v.s... Daha nice onlarca aksesuar.
Bu boş makara sayesinde çekme gücünüz % 50 artıyor. 600 TL.
4 tonluk vinç, bir anda 6 tonluk çekme gücüne sahip oluyor.
İnsanın ağzının suyu akıyor. 60 Lt hacminde bir buzdolabını düşünebiliyor musunuz?
-20 derecelere düşüyormuş. Evde bu lükse zor ulaşırsınız.
Dikkatle vinç ile ilgili aksesuarlara bakarken ilgili bir beyefendi "yardımcı olabilir miyim?" diye sorunca ben de fırsat bu fırsat diyerek başladım sormaya.
-O ne? Bu ne? Bu ne işe yarıyor?
Son sorduğum ise heybe kılıklı bir torba oldu. Bkz: (Şekil 11)
Sn. Turgay Uçar ile tanışmamız bu vesile ile oldu.
Sn. Uçar başladı anlatmaya, o anlattıkça ben kızardım bozardım. Karizma yerlerde sürünüyor. Ama olsun çok önemli şeyler öğreniyorum.
Önemli olan bu değil mi?
Bu çok değerli sohbet sonrasında kendisinden bir ricada bulundum. Standın fotoğrafını çekerek bana anlattıklarınızı avcı kardeşlerimle paylaşmak isterim izin verir misiniz? diye sordum.
O ise "Buna hiç gerek yok ben size tanıtım broşürümüzü "pdf" formatı ile göndereyim "dedi. 16 Mayıs sabahı dosya gelmişti.
Ben de bir haftadır yazıyı toparlamaya çalışıyorum.
Gezi sonunda çok ağır bir fatura ödemeden dönmek istiyorsanız her bir kareyi dikkatle inceleyin ve okuyun. Edindiğiniz bilgileri bir şekilde mutlaka dostlarınızla paylaşın.
Bana bu imkanı veren Sn. Turgay Uçar'a ne kadar teşekkür etsem azdır diye düşünüyorum. Bu yazı sonunda bir kişiyi bile bir beladan uzak tutabilsek.... Ne mutlu bize...
Dilerim ki Sn. Turgay Uçar'ın bu çabasının birilerine faydası olur.
Sevgili kardeşlerim,
Her av fuarında gözlem yapma fırsatı buluyorum.
Şahit olduğum hemen hemen her şey, beni fazlası ile ürkütüyor.
Bana sorarsanız bu gidiş iyi bir gidiş değil. En kısa sürede sil baştan yapılması lazım.
Av yaban hayatı idaresinden, yürürlükteki yasalardan bahsediyorum.
Sıkıntılı günler bizleri bekliyor.
Bilmem duydunuz mu?
Orman ve Su İşleri Bakanlığı kapatılıyormuş.
Var olan birimler diğer bakanlıkların bünyelerine aktarılacakmış...
-!..
Başımıza gelecekleri düşünebiliyor musunuz?
Sözde hiç değilse kavramları bilenler vardı Şimdi hiç bilmeyenlerle muhatap olacağız.
Çalışanları farklı kurumlara dağıtabilirisiniz.
Peki kurumsal hafızayı nasıl derleyip toplayıp nereye nasıl yerleştireceksiniz?
Yandı gülüm keten helva.
Ne mi olur. Önce şu tespitimi kayda geçireyim.
Bilgililer yetkisiz, yetkililer ise akıl almaz ölçüde bilgisiz.
(Bu iddialı tespitimi akılda kalsın diye tabir caiz ise kızarttım.)
Bu yazı dizisinin sonunda somut delillerle ne demek istediğimi sizlere sunacağım.
Özellikle nereden geldiğini bilmeyen idarelerin, nereye gideceği konusunda en ufak bir fikrinin olmadığını belgelerle kanıtlayacağım.
Bu ve benzeri sorunlar bu camia içinde hiç kimsenin gündeminde yok.
Ama gelin görün ki benim ajandamın birinci maddesi yasal düzenlemelerle başlıyor.
Artık yalnızlık beni korkutmuyor..
(...)
Not: 2017 Av Fuarı'nın son günü ağabeyim vefat etmişti.
2018 yıl av Fuarı'nın 1. günü sabah 08:30 da Kayınvalidem vefat etti.
Allah'tan rahmet dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor.
1. Bölümün Sonu
Devam Edecek
“Hiçbir ev dostları alamayacak kadar küçük,
hiçbir yalnızlık o kadar derin,
hiçbir kapı, onlara geçit vermeyecek kadar dar değildir.”
Petrarch
Mehmet Emin BORA
22.05.2018 / Çamlıdere