2017 AV FUARI
İstanbul Av Fuarı
20-23 Nisan 2017
Tolga Bora
Gerçekler acı da olsa yüzleşmekte fayda var.
2018 yılında yapılacak olan yeni av fuarının açılmasına çok kısa bir zaman kaldı. Yazımın geç kalmasından ötürü çok büyük bir utanç içindeyim...
Bu halimi nasıl ifade edeceğim?
(...)
Bir şeyi bilmenizi isterim. "Elimde olmayan sebeplerden" dersem belki de bir nebze mazeretime anlam yüklemiş olabilirim.
İşin özü görmekte zorlanıyorum.
Özellikle de okumakta...
Acı gerçeğin arka planında başka sıkıntılar var.
Okumayanın, araştırmayanın, yazı dünyasında yeri yoktur. Daha doğrusu: Olmamalıdır.
Aksi temcit (!) pilavına benzer. Ya kendini tekrar eder durursun ya da (işin kolayı) birilerinin değirmenine biteviye su taşırsın.
Ben bunu yapamam. Her yeri geldiğinde uygun bir dille anlatmaya çalıştım.
İnsanın korktuğu başına gelirmiş...
(!)
2017 Nisan'ında başlayan tedavi sürecim halen devam ediyor...
Her ay 2 kere gözüme enjeksiyon yapılıyor.
Doktorla yaptığım son görüşmede kendisine sordum:
- Bu tedavi ne zaman sonlanacak?
Bir süre gözlerime baktı ve...
Kısık bir sesle : "Ömür boyu" dedi.
-!..
İçine düştüğüm hayal kırıklığının boyutu bu...
Anımsıyorum.
Cemil Meriç'in hayatını okurken alt üst olmuştum.
Gözlerini kaybetmişti ama kitaplığında bulunan tüm eserlerin yerlerini, yardımcılarına eli ile koymuş gibi tarif edebiliyordu.
(!)
Cemil Meriç:
"Okumɑk, iki ruh ɑrɑsındɑ âşıkɑne bir mülâkɑttır" diyor. Bu beslenme kaynağından uzak kaldığınızı -bir an için bile olsa - düşünebiliyor musunuz?
Ne mi olur!
Büyük üstadın aşağıdaki betimlemesi çok şey anlatıyor.
"Aydın olmɑk için önce insɑn olmɑk lâzim. İnsɑn mukɑddesi olɑndır.
İnsɑn hırlɑşmɑz, konuşur, mɑruz kɑlmɑz, seçer,
Aydın kendi kɑfɑsıylɑ düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi.
Aydını aydın yɑpɑn; ‘uyɑnık bir şuur, tetikte bir dikkɑt ve hɑkikɑtin bütününü kucɑklɑmɑyɑ çɑlışɑn bir tecessüs. (merak) (C.Meriç)
Merak etmeyenin, okumayanın, dolayısıyla araştırmayanın yani dünyanın nereye evrildiğinden bihaber insanın kime hayrı dokunabilir ki?
Sorun da soru da bu.
Derdim, içinizi karartmak değil. Mazeretimi daha anlaşılabilir bir dil ile arz etmekti.
Bağışlayın.
(...)
On gün kadar oldu Çamlıdere'ye geçtim. Tolga telefon etti . "9 Mayıs sabahı erken saatte sizi evden alacağız. Fuara gidiyoruz" dedi.
Çaresiz kaldım… Aklımda kalanları yazmak istiyorum.
Fuarın son günü gerçekten çok büyük iki şok yaşadım.
Tarih sırasına göre anlatmaya çalışayım.
Fuar süresi içinde nezaketlerinden ötürü bizi ziyaret eden pek çok dostumuz oldu. Kimisi ile oturup dertleşme fırsatı bulabildik.
Büyükçe bir kısmı ile sadece sınırlı bir zaman aralığında sıcak bir sohbet yapma şansımız oldu.
Ne büyük zenginlik değil mi? Şimdilerde pek geçer akçe olmayan beşeri sermaye...
Ben kendimi bahtiyar hissediyorum. Bu duygularımı muhafaza etme çabasındayım.
Zaman zaman fuar alanında bizler de dolaşıyoruz. Gözüm eski dostları arıyor...
Vefat haberleri içimi kor gibi yakıyor.
Eski dostları gördüğümde ise yüreğim bayram yerine dönüyor.
Örnek olarak Sn. Ali Şahin'i gösterebilirim. Çok sayıda dostum var.
Çok zenginim çok...
Ali Şahin
Hakan Şahin - Ali Şahin
Ali Şahin için ne düşündüğümü çeşitli kereler bu sitede ifade etmeye çalıştım.
Ülkemizde son 95 sene içinde "Yaban hayatı için emek sarf etmiş, hayvan hakları konusunda emek sarf etmiş, bir anlamda doğanın sesi olmuş, kamuoyunun dikkatini ülke yararına olabilecek konular üzerinde farkındalık yaratmış ilk 100 kişi kim olabilir? diye sorarsanız benim çok yakından tanıdığım özverili dostlarım var.
Yanlış anlaşılmasın.
İlle de benim dostum olması tabii ki gerekmiyor.
Aşağıda konu daha net anlaşılabilsin diye bir ön çalışma yaptım. Hakkın rahmetine kavuşmuş doğa dostu dostları da bu vesile ile bir kere daha anma fırsatı buldum.
Şimdi bu çağrım bu yazıya erişebilen herkese açıktır.
Lütfen bildiğinizi benimle paylaşın. Onların adını tüm Türkiye bilsin. Onlar unutulmasın. Gelecek kuşaklara örnek olsunlar.
Bu arayışın bir tek ölçüsü var.
Temel kriter "Yaban hayatının yok olmaması için o kişinin sergilediği çabanın ne olduğudur."
Hadi hep beraber ilk 100 kişiyi sıralamaya çalışalım.
Ortaya öyle bir belge çıksın ki...
Gelecek kuşaklar bizi affedebilsin.
İletişim adresim:
mehmeteminbora@superonline.com
Şimdi sizlere örnek bir liste sunacağım.
Hakkın rahmetine kavuşanları öncelikle yazdım.
Daha sonra isimlerin baş harfini alfabetik sırayla yazdım.
İşin en zor tarafı kimin ne yaptığını 3-5 kelime ile anlatabilme çabası oldu.
Oldu mu? Sizi bilmem, ben hiç beğenmedim. Ama çaresizim.
Kısıtlı zaman kısıtlı sayfa... Sonuç ancak bu kadar olabiliyor...
Örneğin Sn. Prof. Dr. Ali Demirsoy'u bir değil 10 sayfada anlatabilmek babayiğit işi...
Sn. Ali Üstay'ı nasıl nereye sığdırabileceğiz!
Daha kimler var kimler...
Lütfen anlatıma veya isimlere takılmayın
Daha geniş bir sunum şeklini mutlak bulacağım.
Örneğin ilgili isim üzerine geldiğinizde bir tıkla o kişinin özgeçmişine uzanmak gibi...
Orada bir A4 kadar yeriniz olabilir. Üstelik bunu siz yazacaksınız. Sizi sizden daha iyi kim anlatabilir?
Hoş olmaz mı?
Sıra |
|
Adı - Soyadı |
Görevi |
Katkısı |
1 |
Rahmetli |
Ali Kozanoğlu |
Yazar- Ateşli silahlar uzmanı |
Kamuoyunu doğru bilgilendirme |
2 |
Rahmetli |
Ferit Özdil |
|
|
3 |
Rahmetli |
Güneş Yunus |
Milli atıcı / 2 kere olimpiyatlarda ülke adına müsabakalara katılmış |
Yazar / Aktivist / Avcı |
4 |
Rahmetli |
Mehmet Karabolat |
M.Parklar / Kuş Uzmanı/ 2000 |
Türlerin takip ve izlenmesi. |
5 |
Rahmetli |
Muhsin Zekai Bayer |
|
|
6 |
Rahmetli |
Nami Çağan |
Orman Bakanı 2001-2005 gibi |
|
7 |
Rahmetli |
Ömer Özen |
|
|
8 |
Rahmetli |
Sabit Tarhan |
M.Parklar / D. Başkanı / 1997
|
Konya yaban koyunu üretme sahasının oluşmasında çok büyük emek sarfetmiş. |
9 |
Rahmetli |
Uçkun Geray |
Prof Dr. İstanbul Orman Fakültesi öğretim görevlisi / |
Üniversitelerin yaban hayatına ilgi duymasını sağlamak. Orman yalnız başına ağaç değildir fikrini savunarak farkındalık yaratmak |
10 |
Rahmetli |
Ziya Gürel |
Av Bayii / Vakıf Kurucusu |
|
11 |
Rahmetli |
Celal ACAR |
M.Parklar / Şube Müdürü / |
4915 sayılı kanunun hazırlanması |
12 |
|
Sn.Ali Şahin |
Bürokrat - Yazar- avcı |
Eğitim kitaplarının hatasız yayını için olağan üstü çaba sarfetmek |
13 |
|
Sn.Bekir Coşkun |
Yazar - avcı |
Tüm tabiatın derdini insanlığın anlayabileceği bir dille duyurmak |
14 |
|
Sn.Cevat Günel |
M.Parklar/Fotoğrafçı |
Y.Hayatı ve M.P. fotoğraflanması İnanılmaz büyüklükte bir fotoğraf arşivinin oluşmasını sağlamak |
15 |
|
Sn.Derin Türkömer |
Yazar |
Çok önemli kitapları muhteşem bir dille Türkçeye çevirmek ... |
16 |
|
Sn.Geray Bilimer |
Yazar / Avcı |
|
17 |
|
Sn.Hasan Saday |
Milli Parklar Şb. Müdürü |
|
18 |
|
Sn.Hüsrev Özkara |
Milli Parklar Gn.Müdürü |
İlk defa avcıların eğitiminin ülke gündemine alınmasında rol üstlenmek |
19 |
|
Sn.İsmet Güher |
Şair -Yazar -Eczacı- Avcı |
|
20 |
|
Sn.Mahmut Kulein |
Yazar / Aktivist / Avcı |
Yabanhayatı üzerine çok derinlemesine bir bilgi birikimine sahip olması ve bunu kamuoyu ile paylaşması |
21 |
|
Sn.Mehmet Adakan |
Yabanhayvanı üreticisi |
Üretilemez denilen Çil kekliği son derece başarılı bir şekilde üretmek |
22 |
|
Sn.Mehmet Ekizoğlu |
Bürokrat Yazar- Avcı |
Ciddi bir gözlemci. Evrensel değerleri yakından takip eden doğruyu savunan bir aktivist |
23 |
|
Sn.Muzaffer Gültekin |
Milli Parklar Genel Müdürü |
Avcıların eğitilesi için fırsat yaratan bürokrat |
24 |
|
Sn.Muzaffer Topak |
Milli Parklar Gn.Md. Muavini |
Çalıştığı dönemde çok şey yapan, az konuşan pırıl pırıl bir bürokrat |
25 |
|
Sn.Nevzat Ceylan |
Milli Parklar Gn.Müdürü |
Ülke gündemine avcılığın yanlış yolda olduğunu anlatabilen çok başarılı bir bürokrat |
26 |
|
Sn.Ömer Boravalı |
Yazar- Ateşli silahlar uzmanı |
Tüm dünyayı, Türkiye'deki tüm avcılara öğreten hitabet sanatının önde gelen ismi... cesur sözcüsü. Silah sanayinin var olmasındaki başarının tek sahibi |
27 |
|
Sn.Ömer Kıraç |
Milli Parklar |
|
28 |
|
Sn.Ramazan Koyuncu |
Av dergisi sahibi |
Zor günlerin tek emektarı. |
29 |
|
Sn.Suha Umar |
Bürokrat / Avcı / Yazar / Aktivist |
Farkındalık yaratan başarılı bir aktivist |
30 |
|
Sn.Sühendan Er |
|
|
31 |
|
Sn.Tayfun Büyükoğlu |
Yaban hayvanı üreticisi |
Ürettiği farklı yabani türler ile olmazları olduran yüreklere su serpen avcı |
32 |
|
Sn.Panter Emel (Emel Yıldız) |
Film sanatçısı- Hayvansever/Aktivist |
Cesur bir yürek / Aktivist |
33 |
|
Sn. Zafer MARDİNLİ |
Milli Parklar Şube Müdürü |
Av yönetiminin geliştirilmesi |
Yukarıdaki çalışmayı neden yaptım?
Ülke genelinde yaban hayatı can çekişiyor. İnsanların ne duracağı var ne de durakları.
Sessizlerin sesi olalım. Bu kötü gidişe dur diyelim.
Hepsi hepsi bu.
Kötü giden nedir diye soranlara kısa bir cevabım olacak.
Siz bana iyi giden bir şey gösterin.
-!..
Gelelim bir sene evvelki silah fuarına.
Yanımdaki standın sahibi Adnan Bey. Baba mesleğine devam ediyor… Eşi Şenay Hanımla 45 yıllık bir evliliği sürdürdüğünü anlattı. Her sene 30 civarında bir fuara katılıyorlarmış. Eşi de yanı başında.
Pes doğrusu bu hemen hemen 2 haftada bir "fuardayız" demektir.
Hem Karadenizli olacaksın hem de Sürmeneli... Pek şaşmamak lazım diye düşünüyorum.
r
Sn. Adnan Karamahmutoğlu
Bu fuarda gözlemlediğim -bana göre- çok önemli bir şey var.
Artık pek çok kişi bıçak yapmak için olağanüstü bir gayret sarf ediyor. Bu çok ama çok önemli. Araştırıyor, çabalıyor. Bu, gelişmenin olmaz ise olmazı. Çaba sarfeden tüm kardeşlerimi yürekten kutluyorum.
Elle bıçak ağızı açma aparatı.
0
Bıçak dünyasının göz kamaştıran kahramanı ise tartışmasız Sn.Fatih Konuk.
Sn. Fatih Konuk
Fatih Bey ile konuşma fırsatı buldum. Bakın ne diyor:
"Balkesir'de yaşıyorum, aslen kuyumcuyum. Bıçak yapmaya başlayınca olaylar hızla gelişti. İşimi severek yapıyorum diyor.
Tasarım, sunum, işçilik, aklınıza ne gelirse hepsinin en iyisi bir arada. Yüzümüzü ağartıyor. Daha ne denilebilir ki...
Sn. Fatih Konuk' u Sn.Kemal Elitemiz'i, Sn. Serkan Özaydın'ı yürekten kutluyorum. (Osmanlı bıçak gravürlerini buldum. Size ileteceğim.)
Selçuklu Güvercini
Ahmet Özuymaz
Ahmet Özuymaz, Anadolu Üniversitesi, İşletme Bölümü'nden 1983'te mezun olmuş. İşyerini babadan devir almış. Toplamda 50 seneyi geçen bir kurumsal belleğin sahibi.
Hemen kendisine soruyorum.
Bunca uzun bir süreden sonra geriye dönüp baktığınızda avcılığın içinde bulunduğu sıkıntıları aşmak için sizce ne yapılmalı?
Siz, devlet gücüne sahip olsanız sektörü nasıl şekillendirirsiniz?
Ahmet Özuymaz:
1- Av bayii açmak için tahsil şartı getirilmelidir.
2- Yeterlilik sınavı getirilmelidir.
3- Av Bayii açılırken haksız rekabete yol açmamak için , (Örneğin: 100.000 nüfusa karşılık 1 bayii gibi...)
Örneklemem gerekir ise şu anda Kilis'te 5 av bayii var.
Bu 5 bayiden ikisi iş yaparken diğerleri zorlanmaktadır. Dolayısıyla eczanelerde olduğu gibi bir sınırlanma getirilebilir.
Ahmet Bey, "Özde çağın gereği neyse o yapılmalı" diyerek sözlerini sonlandırdı.
(Kilis nüfusu 2017 yılına göre 136.319'dir. Bu nüfus, 69.352 erkek ve 66.967 kadından oluşmaktadır.Yüzde olarak ise: %50,87 erkek, %49,13 kadındır.)
Ahmet Bey'in bu yaklaşımı bana çok sıcak geldi. Ahmet Bey gibi düşünen, fikir üreten insanlara çok ama çok ihtiyacımız var. Bu konu bana göre çok önemli.
Sıcak demir işleyen arkadaşlarımız çok önemli bir iş kolunu ayakta tutmaya çalışıyorlar. Dilerim ki gereken yardımı, yani devlet desteğini alırlar.
Bana sorsalar fazlası ile hak ediyorlar. Kökü tarihin derinliklerine inen bu iş kolunu yaşattıkları için onlara teşekkür borçluyuz diye düşünüyorum.
Ergenekon destanına göre binlere yıl evvel dağları erittiğinizi gururla anlatacaksınız ...
İyi de ata mesleğini zor şartlar altında yürütmeye çalışan sayıları ancak onlarla ifade edilebilen bir mesleğin mensuplarını ne zaman göreceksiniz?
Bu ülkede teşvik turizmciye verilir,
Çiftçiye verilir,
Seçim geldiğinde yandaşlara verilir...
Oluk gibi para akıtılır...
Osmanlı'yı dilden düşürmeyenlere küçük bir hatırlatma yapmak isterim.
ŞEYH EDEBÂLİ’NİN OSMAN GÂZİ’YE NASİHATİ
Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Âcizlik bize, hoş görmek sana.
Çatışmalar, anlaşmazlıklar bize, adâlet sana.
Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana.
Bölmek bize, bütünlemek sana…
· Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın! Amma bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen, öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Daima sabırlı, sebatlı ve irâdene hâkim olasın.
· Unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. Bütün sırlar; bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin şecaat, fazîlet ve irfânınla fethedilip gün ışığına çıkacaktır.
· Ey oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın.
· Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle berâberdir.
· Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
· Azminden dönme, çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil.
· Her işin gereğini vaktinde yap. İnsanları yaşat ki, devlet yaşasın!
· Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme.
· Sevildiğin yere sık gidip gelme. Muhabbetin kalkar, îtibârın olmaz.
· Üç kişiye acı: Cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken îtibârını kaybedene.
· Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
· Ululanma, düşmanı hor görme, düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle. Haklı olduğunda mücâdeleden korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
· Ey oğul! İşin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun…
Siyaseten Osmanlı hayranı olanlara sormak isterim.
Ekmeğini ateşten çıkaran bu gayretli insanlara -bırakın teşviği bir tarafa- varlıklarından haberiniz var mı?
Var diyorsanız bugüne kadar onlar için ne yaptınız?
Sn. Ahmet Bağcı: ''Kulüplerin avlağı olmalı"
Ahmet Bağcı ile tanıştığımızdan bu yana 30 sene kadar bir zaman geçti diye düşünüyorum.
Avcılığı her boyutu ile bilmesinin yanı sıra bilmeyene anlatabilme becerisine de sahip bir arkadaşımız.
Bu ve benzeri az sayıdaki avcılara çok ama çok ihtiyacımız var. Avcılığın sorunları konusunda sohbet ederken Ahmet Bağcı kardeşim "Kulüplerin avlağı olmalı" dedi.
Bu istek farklı zamanlarda seslendirildi. Unutuldu, yeniden seslendiriliyor. Çünkü zamanı geldi de geçiyor bile. Bu konuda en kısa sürede bir yazı yazmak istiyorum. (Çok şaşıracaksınız.)
Em. Yarbay Sn. Nevzat Günay / Giresun Görele
Çok saygı duyduğum bir dostum. Benim hafızam Sn. Günay kadar güçlü değil. 25 seneye yakın bir tarihten bahsederken "İşyerinize gelmiştim" diyor.
Tatlı sohbeti sıcak daveti ile Sn. Nevzat Günay ile var olan dostluğumuz dilerim ki ileri boyutlara taşınma imkanına erişsin.
Sn.Ali Üstay - Sn. Tezcan Avcı
M.E.Bora - Sn.Ali Üstay
Sn. Dr. Burak Büyükeren
Burada duralım. Çok sıra dışı bir dostumu anlatacağım.
Dr. Burak Büyükeren ile dostluğumuz yanlış anımsamıyorsam bir gezide başladı. (Macahel)
O gün bugün haberleşiyoruz. Sitede yanlış bir harf görse hemen beni haberdar ediyor. Çok ama çok dikkatli.
Gerçekçi, radikal söylemleri var. O, bu rahatsız olur gibi bir yaklaşımı yok. Dobra dobra konuşuyor.
Çevrenizde ne kadar bu değerleri taşıyan insan varsa o kadar zenginsiniz derim. Bunun bu dönemdeki adı beşeri sermayedir.
Çok üzücüdür ki az bulunuyor.
Sn. Büyükören Büyükeren değil mi? yayına çıkmamış yazılarımı bile bana bildiriyorsunuz. Size karşı çok mahçubum. Lütfen beni bağışlayın.
Sn. Ferhat Mezarcı
Sn. Ferhat Mezarcı Düzce'den bizi ziyarete gelmiş. Bir de hediye getirmiş. El yapımı bir sapan. Çok mahçup oldum.
Sapan şu anda şöminemin üstünde. Beni zaman zaman çocukluk yıllarıma götürüyor. Boynuma asıp dağlarla kucaklaştığım Toroslar'da beraberce geziyoruz.
Onunla vurduğum ilk kuşu anneme götürdüğümde bana çok kızmıştı. Ağlaya ağlaya yoldu. kızarttı tabakla önüme koydu. Tekir Yaylası'nda çadırda kalıyorduk.
O çadırdan çıktı. Ben kuşu yedim. 8 yaşındaydım. Annem öleli çok oldu. Ben şimdi bu anı her anımsadığımda o kuş için ağlıyorum.
Fuar sırasında hemen hemen tüm standları gezdim. Yeni nesli tanımıyorum. Onlar da beni. Zaten herkesin aklı ne satabilirime kilitlenmiş.
Ortada bir anormallik var. Her gün av silahları ile en az bir kişi ölüyor.
Bir silah satıcısına sordum.
-Bu gidiş bana göre çok kötü ne olur dersiniz?
Cevap
-Hiç bir şey değişmez.
-!..
Hiç bir şey değişmez ise ne sen kalırsın ne de ben.
Yanlışa dur diyecek ortak aklı oluşturmak lazım.
Bu konuyu gelecek yazımda enine boyuna tartışmak istiyorum,
Bazıları rahatsız olsa da...
!...
2017 İstanbul Av Fuarı'nın son günü.
Günlerden Pazar.
Yanlış anımsamıyorsam saat 16:00 gibi.
Yorgunluktan bittik dersem hiç de abartmış olmam.
Saat 18-19 gibi fuar kapanacak. 1 saat içinde toplanıp alanı terk edeceğiz ki yeni fuar açılışı için insanlar hazırlık yapabilsin.
İki araçla geldik. Saat 22:00 gibi yola çıksak yemek filan derken sabaha doğru Çamlıdere'ye varmış olacağız. Tolga beni bırakıp Ankara'ya devam edecek. Rutinimiz bu.
Ben bu işleri kafamda kurarken birinin oturduğum yere doğru geldiğini gördüm. Elini bana uzattı ve ismini söyledi. Bu camianın bilinen isimlerinden biri.
Yanılmıyorsan 40 senelik bir tanışıklığımız var ama samimiyetimiz yok.
Malum protokol icabı söylenen klasik sözlerden sonra misafirim konuya "600 sene evvel ölen dedesini aradığını" söyleyerek girdi.
İçimden "Hayırlısı bakalım" dediğimi şimdi şimdi anımsıyorum.
Konuğum anlatmaya başladı. Ara ara bazı gazetelerde tanıdığı köşe yazarlarından dem vuruyor... Bazen güncel hakkında fikirlerini seslendirirken ara ara sözü 600 sene evvelki dedesine getiriyor.
Konudan konuya ışık hızı ile geçiyor. Sohbet desem değil çünkü o iki kişi arasında olur. Konferans desen o hiç değil.
Bu konuşmaya nasıl gireceğimi bir türlü bilemedim doğrusu. Bazen başımı onu teyit edercesine öne doğru salladım ki, belki bana bir fırsat verir de ben de bir iki laf ederim diye...
Ama gel gör ki bu şansı bana hiç tanımadı.
Özde ne hayır diyebildim ne de evet. Dedesinin şeceresi kayıpmış. Gezmediği, müracaat etmediği kurum kalmamış. Ama ilintiyi sağlamlaştıracak belgeler onu tatmin etmemiş.
Yaklaşık bir saatten fazla diyalog değilse de iyi bir monolog oldu diyebilirim.
Laf döndü dolaştı yakın tarihimize geldi. İttihattı Terakkiperver Cemiyeti! (İttihat ve Terakki Cemiyeti ?)
İçimden sevinmedim dersem yalan olur. 2014 yılında Kasım ayının sonlarına doğru Edirne'ye dayımı ziyarete gitmiştim. Bkz:
Bu gezi sonrası okuduğum kitaptan yaptığım alıntılar tüm sıcaklığı ile anılarımın içinde duruyor. Bu bağlamda "Hıh şimdi söz sırası bana geldi diye çocuksu bir sevinç duydum.
Bir saattir kafa salladığım için tabir caiz ise şişmişim.
Fırsat bu fırsat dedim ve aldım başımı gittim. Soluksuz bir 15 dakika verdim veriştirdim. Bu arada heyecandan olsa gerek bazı mimikleri kaçırmış olmalıyım.
Her neyse, ben son olarak sözü Talat Paşa’nın Edirne savunmasının içine er kıyafeti ile girerek askerimize yaptığı olumsuz propagandalara getirdim ve Talat Paşa bu yazılanlar doğruysa "haindir" dedim ve sustum.
Bir sessizlik oldu.
Ben hala bekliyorum ki karşı taraftan bir onay gelsin diye...
Sandalyesinden kalktı ve kısık bir sesle "Hayır yanılıyorsunuz" dedi.
Şaşırma sırası bana gelmişti. "Nasıl yani" diyebildim. O geri geri yürüdü. Bankın arkasına geçti kısık bir sesle:
Bir tek hain var dedi.
Kimmiş o diyebildim.
Yine kısık sesle "İngiliz casusu Mustafa Kemal" dedi.
-!
Bir anda ayağa kalktım ve ona: "Bunu söyleyemezsiniz" dedim.
O önce yavaş yavaş sonra da hızla kalabalığın içinde kaybolup gitti.
Bu kim mi?
Ben yeni öğrendim. Belki de şimdilerde yeni dünyaya (!) varmış bile olabilir.
Oraya yerleşmeyi düşünüyormuş.
Cehennemin dibine kadar yolun var.
Mustafa Kemal düşmanları her yerde var. Bu da sakıncalı (!) çıkarsa hiç şaşmam.
Bu şok anından sonra içim içimi yedi. Tüm vatanseverler adına utandım.
Derin düşüncelere dalmıştım ki telefonumun zil sesi ile uyandım diyebilirim.
Karşı taraftaki arayan 1972 yılından beri yanımızda çalışan çok sevdiğim bir dostum.
Ben "Merhaba" dedim o da kısık bir sesle cevap verdi. "Merhaba"
Bir sessizlik oldu. Bunu bilirsiniz. Hayırlı bir şey olmadığını ise bana yaşım söyledi.
- Mehmet Abi başınız sağ olsun, Mete Ağabey'i kaybettik.
-!
Bir süre cevap veremedim. Beni anlamış olacak ki... "Abi tekrar başınız sağ olsun" diyerek konuşmasına son verdi.
Bir süre boş baktım. Aramızın iyi olmamasına rağmen göz yaşlarımı tutamadım.
Bir anda onca kalabalığın içinde kendimi yapayalnız hissettim. Üşüme geldi.
Yalnız kaldığım aklıma geldi. Sade bu olsa iyi.
Ailenin en yaşlısı ben oldum. Nasıl geçti onca sene?
Şimdi bile o anı anımsamaya çalışırken 60 sene geriye gittim.
(!...)
Ben bunları düşünürken Tolga olağanüstü bir hal olduğunu anlamış olacak ki yanıma geldi. Anlattım. O da dondu kaldı.
(...)
Cenaze Salı günü öğlen vakti kaldırılacakmış.
Otele gittik.
Gece uzun, hayat kısaymış.
(...)
Sabah Tolga beni Levent'te bir otele yerleştirdi. Ankara'ya döndü.
Ben İstanbul'da yalnız bir gün, bir de gece geçirdim. Binalar üstüme üstüme yıkıldı. Milyonların içinde yalnız olduğumu öğrendim.
Sabah ilk uçakla İstanbul'a gelen eşim ve kızımla beraber cenaze törenine katıldık.
Levent Camii'nde kılınan öğle namazının ardından Kilyos Mezarlığı'na gittik. Orada aile mezarlığına gömülmek istemiş.
Buradaki mutat törenden sonra, kalanlarla vedalaşarak akşam uçağı ile Ankara'ya döndük.
1982'den bu yana iki kere de toplam 1 dakika el sıkıştık.
Birinde babamın cenazesi idi, diğerinde anamın.
Yaşarken hiç ama hiç beraber olamadık.
Keşke bir kardeşim olsaydı. Nasıl bir duygu diye hep merak etmişimdir.
72 sene beraber yaşadık.
Hiç ama hiç kucaklaşmadık. Askere giderken o yoktu.
Gelince!
Gelince vardı. Beni işten çıkarmıştı.
Babam kıyameti kopardı.
İşte ağabeyimin beni çok, ama çok sevdiğini o zaman çok net anladım.
Yarım kalan işi ertesi sene tamamladı.
Beni ve babamı tek kurucusu olduğum şirketten tasfiye etti.
Bu acı olayın üzerinden yaklaşık olarak 3,5 ay gibi bir zaman geçti. 12 Ağustos 2017'de Ratip Dayımı kaybettim. Bkz
Allah uzun ömür versin hayatta benden büyük sadece bir teyzem var.
Her ana baba için dileğim o dur ki "Allah sıralı ölüm nasip etsin..."
Oyun bitince şah da piyon da aynı kutuya konur.
Tek gerçek budur.
Mehmet Emin BORA
02.05.2018 /Çamlıdere