Bir Yıldız Daha...


Şehit Adil Yurtoğlu  / P. Asb.Ü.çvş

 Allahtan Rahmet diliyorum...

01 Mayıs 2016

Çamlıdere'de havalara güven olmuyor. Halâ cayır cayır soba yakıyorum. Doğrusunu söylemek gerekir ise benim havam da bozuk. 

Yorgun, bedbin ve huzursuzum. Ben bile bana dayanamıyorum. Yakın bir dostum önemli bir tespit yaparak bu halimin sebebini  "beklentimin yüksek olması"na bağladı.

Doğru. Kötü bir şey değil diye düşünüyorum. 

Gerçek o ki şu an için çekilir bir yanım yok.   

Yazı dünyasından uzak kaldım. O kadar çok konu birikti ki... 

Beni fazlası ile korkutan bu ve benzeri masum sorular değil...

"Neden yazmalıyım" "Kime faydası dokunuyor" ve benzeri sorular...

Eli kulağında "neme lazım" dememe az kaldı. 

Ayrıntıların  içine derinlemesine girerek kaybolmaya çalışıyorum. Bu bağlamda bilgisayar başında kılı kırk yararak eksik işlerimi tamamlama gayreti içindeyim. 

Oturduğum sitede bir yıllığına yönetici seçildim.  Dönem sonu geldi. Eşim halime acımış olacak ki yanıbaşımda o da bana yardım ediyor.

Bir ara gözüm gelen e-postalara takılıyor. Bugüne kadar adını hiç duymadığım bir kişiden mektup gelmiş.

Merak edip açıyorum.

Beraber okuyalım mı? 

 

      Merhaba Mehmet Bey; 

      Sıkıcı bir pazar sabahı bir forum sitesinde "Şemdinli-Çatalca'da Bir Komutanın Hatıratı" başlıklı anılarınıza denk geldim. Bir göz atayım derken bir solukta tamamını okudum ve size bu güzel anıları, fotoğrafları diğer insanlarla paylaştığınız için teşekkür etme ihtiyacı hissettim.

      Size komutanım diye hitap etsem çokta yanlış olmaz. 2011 yılında Tuzla Subay Okulunda 3 ay süren piyade/hudut eğitiminden sonra Kuzey Kıbrıs'ta bir sınır karakolunda 7/24 esasına dayalı 9 ay karakol komutanlığı görevim oldu ve görev yerimi sadece 48 saatlik 1 izin ile terk ettim. Bende sizin gibi tek yetkiliydim Rum kesiminin köyleri bana daha yakındı, karakolunuzun koyun ele geçirmesine benzer askeri yasak bölgede 2 Rum sivil tutukladım v.s... Süre ve imkanlar bakımından sizin yaptığınız görevin yanında esamesi okunmaz ama yazınızı okurken kendimden çok şey buldum komutanım, ayrıca arşiv niteliğinde mükemmel fotoğraflar çekmişsiniz elinize sağlık.

       Bölge halkı ile askerin pkk öncesi ilişkisi konusunda İstanbul'dan jip ile birliğinize katılmanız, askeri kıyafet ile şehire inebilmeniz çok açıklayıcı olmuş. Eşiniz ve çocuklarınızın karakola yerleşebilmesi (ki fotoğraflar çok samimi geldi gözlerim doldu), sizin bıyık bırakmanız bilmediğim konulardı. 

       Görev sürem bittiği gün sabaha karşı beni almaya gelen jipin içinde diğer karakollardan teğmenler (beraber göreve başlamıştık) vardı. Beni ve askerlerimi görünce ne olduğunu anlayamadılar. Uykuda olmaları gerekirken tüm karakol hazır kıta salya,sümük ağlıyorlardı, bende dayanamamıştım artık komutanlarını ağlarken görseler de artık bir problem yoktu. Diğer karakollarda askerler yataktan bile kalkmamış, ayakta nöbetçi kimse onlar yerleştirmişler valizlerini vedalaşmamışlar bile. Bölüğe döndüğümüzde bölükte yaşayan askerler de sadece benimle helalleştiler. Sizin vedanız gibi. Eminim ki askerin sevgisini/saygısını kazanmak vatana küfretmeden hakkıyla görevlerini bitirmelerini sağlamak en büyük görevdi, bir gün bile gocunmadım. Siz daha fazlasını başarmışsınız. Tekrar teşekkür ederim komutanım.

Sarp Berk TOPÇU /  Yalçın Tk. Kmt Piyade Teğmen

Sarp Berk Topçu'nun mektubu bizi duygulandırıyor. Boğazım düğümlendi, ses tonum kapı gıcırtısından hallice.

Eşim bana dönerek sadece "yapma" diyor.

Elimde olsa!

-!..

Aradan sadece 1 gün geçiyor. 3 Mayıs 2016  günü Sn. Topçu'ya teşekkür mektubu yazıyorum

Merhaba Sn. Topçu

Eşimle bilgisayar başında sitemizin cari hesaplarını kontrol ediyordum. Bu ve benzeri konular dünyamı karartıyor. Öncelikle bunu vurgulamak istedim.

Mektubunuzu okuyunca ayaklarım yerden kesildi.  Tanrı katı değilse de benim için buna eş değer bir duygu yarattınız. 70 yaşını aşan bir fani için bundan daha iyi ne olabilir ki!..

Dünden beri düşünüyorum. Karakollar, insan vücudunun sinir uçları gibi… Her türlü algı buradan kaynaklanıyor.

Empati yeteneğimi zorladığımda Genel Kurmay bir vücudun beyni ise, ise karakol komutanları parmak uçları,  gözü, kulağı veya burnu gibi.

Havayı kokluyor, gidişatın ne yöne evrileceğini anlayabiliyorlar . 

Bu uzuvlar (!)  hassas olduğu müddetçe beyine aktarılan bilgiler sağlıklı olur.

Merkeze en uzak askere olan ihtiyacımızın öneminin altını çizmeye çalıştım. Aslında haddimi aştıysam özür dilemek isterim. Bu konuya neden girdim!

http://arpacik.net/icerik_yazar.asp?Icerik=766&Yazar=815

 ile başlayan ve arka arkaya 8 bölümden oluşan bir dizi yazı yazdım. Bu yazı dizisinin ana fikri, “37 sene sonra Çatalca Jandarma Karakolu’nu ziyaret etme” arzum üzerene kurgulanmıştı.

 http://arpacik.net/icerik_yazar.asp?Icerik=769&Yazar=815 Şemdinli başlıklı yazımda “Savaşın ayak sesleri çok yakınımızda” demiştim.

Bu gerçeği Doğu ve Güney Doğu  Anadolu’da farklı rütbelerde görev yapan çok sayıdaki subayımızın bildiğinden hiç şüphem yok.

Ama gelin görün ki her türlü meslek grubuna dahil insanımız yaptığı her  yanlışın faturasını malıyla canıyla öderken siyasetçilerimiz kendilerini o makamlara taşıyan insanlara  “beğenmezlerse oy vermezler” diyerek olayı geçiştirmektedirler.

Geç de olsa seçilen yol doğrudur. Bu ülkenin bir karış toprağı için canını feda etmeye hazır milyonları vardır.

Sn. Topçu     

Her sabah şehit haberleri ile ağlaya ağlaya gözümüzde yaş kalmadı. O gençleri oradan alsalar da ben yaştakileri göreve çağırsalar. 

Gençler kadar yapamasak da, çok da geri kalmayız.

Yeter ki fidanlar kırılmasın. Biz her şekilde (!) devletin yükünü azaltırız.      

Bu da bize yeter.

(…)

Lütfettiniz beni onere ettiniz.

Bu ülkenin sizin gibi hassas ruhlu insanlara her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Sağ olun var olun.

Tekrar teşekkür eder bu vesile ile saygılar sunarım.

Mehmet Emin BORA  

Aradan sadece 3 gün geçiyor.

06 Mayıs 2016.

Çamlıdere bir evladını şehit verdi.

İlçede araba park edecek hemen hemen tek bir nokta dahi kalmadı.

Ankara Çamlıdere'ye taşınmış zannedersiniz..

Ortalıkta fırtına öncesi sessizlik hakim.

Halk vakur bir duruş sergiliyor.Taşkınlıktan eser yok.

Hüznün her türlü şeklini yüzlerde görmek mümkün.

Hiç yakışmayanı ben sergiliyorum.

Ağlıyorum. 

Şehit arkadaşları için nöbet tutan askerler zaman zaman nöbeti devrederken kimbilir içlerinden neler neler geçiyor!

Onların yüzlerine dikkatle bakıyorum.

20 yaşlarında çocuk onlar. Önlerinde uzunca bir yaşam var...

Ölüm onlara hiç ama hiç yakışmıyor.

Ama gel gör ki hayatın kimi nereye götüreceği asla bilinemiyor.

Düşünüyorum. Ağlıyorum.

Bir ağaca yaslanarak tabir caiz ise tutunacak bir dal arıyorum.   

Acıyı yüreğimin derinliklerinde hissediyorum.

Ölen benim de evladım.

Bir korgeneral iki tuğgeneral evlatlarını son yolculuğuna uğurlamak için Çamlıdere'ye gelmişler... Ne iyi yapmışlar.

 

Topluca öğle namazı kılınıyor.

 

Daha sonra da cenaze namazı...

Cenaze namazını müteakip şehidimiz son yolcuğuna çıkıyor.

Arkasında ise tüm Çamlıdere...


Bir yıldız daha kaydı... Allah gani gani rahmet eylesin.

Şehit Babası  Sn.Nurettin Yurtoğlu

Şehit Annesi Sn. Sabriye Yurtoğlu 

 

Çamlıdereli anneler sokaklara sığmıyor. Canları gitmiş... Kolay mı?

Çamlıdere'de insanlar . Şehidi Şeyh Semerkandi Türbesi'ne doğru sel gibi akıyor. İlçede bu davranış biçimi yerleşmiş adet olmuş.

Eşimle ben de akşama doğru kabristanı ziyaret ediyoruz.

Şehide Allah'tan rahmet , değerli ailesine de sabır ihsan etmesini dilerim. Ruhu şad olsun.

Terör konusunda seçilen yol geç kalınsa da doğru olandır. Tarihte 30 kere isyan etmiş bir terör örgütü, hak ettiği cezayı mutlaka görmelidir.

Devleti "çözüm süreci" başlığı altında yanıltan, daha doğrusu oyalıyarak aldatanlar her kim ise mevki ve makamına  bakılmaksızın yargılanmalıdır.

Terör örgütünü destekleyen -her kim olursa olsun- bu ülkeye ihanet ediyor demektir.

Batı dünyası her zaman olduğu gibi sadece menfaatin peşindedir. İki yüzlüdür onlar.

Ülkelerin karşılıklı dostluğundan değil, çıkar ilişkilerinden bahsedilebilir. Bu gerçeği asla unutmamız gerekiyor.

(...)

Bilinmelidir ki Cumhuriyet bizlere altın tabakla sunulmadı. 

Bu gerçeği hiç aklımızdan çıkarmayalım. Genç insanlara anlatalım. 

Her karışı kanla sulanan bu ülkenin topraklarında kıpkırmızı açan laleler misali milyonlarca şehit yatar.

Mustafa Kemal'in askerleridir onlar... 

     

NasıIsın diye sorma, üIkem gibiyim işte, bir yanım kan, bir yanım gözyaşı.

                                                                                                                 Salim Erben

Memet Emin Bora

12.05.2016

Çamlıdere / Ankara

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

     

 

 

Bu yazı 4852 kez okundu...