Yaklaşık olarak 3 seneden beri ilkbahar ve yaz aylarını Çamlıdere'de geçiriyorum.
Kelebek ve böcek fotoğrafları için ilkbahar ve yaz ayları çok verimli olurken, manzara için en uygun zaman dilimi ise sonbahar.
Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Çamlıdere'nin 39 köyünü defalarca ziyeret ettim. Az sayıdaki yerli halkın dışında hiç kimsenin uğramadığı yayları var. Uzunburun Yaylası'na, Ozmuş köylülerinin bile uğradığı şüpheli!
Aklıma Çamlıdere ile ilgili bir kitap yapma fikri geldi. O kadar çok fotoğraf çektim ki...
Bu düşüncemi yeri geldi seslendirdiğimde, ilk anda yakın çevremden olumlu tepki aldım.
Evrensel doğruların peşinde olmak,
Kalıcı bir şeyler yapabilmek,
Kime keyif vermez!

Üç kere evimde toplantı yaptık.
Sonuç!
-!..
Kanaatim odur ki, lafın bittiği yerde iş başa düşünce, her birimizin kendine göre bir mazereti oluyor!
Yazık ki ne yazık...
Bu toplantılar sırasında "Çamlıdere için başka ne yapılır?" şeklindeki bir soruya, hayal ettiğim bir diğer düşünceyi seslendirdim.
Çamlıdere ve yakın çevresi yabanhayatı açısından çok zengin.
Soğuksu Milli Parkı ile sınır komşu.
Bu özelliklerinden dolayı "Çamlıdere'de 'yabanhayatı enstitüsü' veya 'araştırma merkezi' kurulmalı diye düşünüyorum" dedim. Başka bir ad altında da olabilir. Önemli olan işlevi...
2-3 dönüm arazi üzerinde, en az 500 metre kare üzerine 2 katlı bir bina hayal ediyorum.
Alt katında en az 100 kişilik bir toplantı salonu. Daha büyük de olabilir.

Örnek, Mersin İl Çevre Müdürlüğü toplantı salonu
Düzgün bir yemekhane,

Sn.Ömer Kıraç - Sn. Hasan Saday
Mersin
Ve sekreterya hizmetlerin verilebileceği bir yapılaşma...
Üst katta kütüphane, arşiv ve laboratuvar.
İletişim sağlamaya dönük en az 4-5 bilgisayarın bulunduğu bir bölüm.
Ayrıca bu binadan bağımsız olarak arazi üzerinde en az 10 kişiyi istihdam edebilecek 10 ayrı odadan müteşekkil bir misafirhene...
Nasıl? Hayalimi gözünüzün önünde canlandırabiliyor musunuz?
İşin uzmanı mimarlara amacımızı ayrıntıları ile anlattığımızda çok daha iyi bir proje ile karşılaşacağımızdan hiç şüphem yok.
"Hayal etmek kolay, katkın ne olacak?" sorusunun yanıtlamak isterim.
Bu merkezin ihtiyacı olan kitapları ben temin edeceğim. Yaklaşık olarak 5.000 den fazlası hazır.
40 seneyi aşan bir süre içinde oluşturabildim.
Bunların dışında yabanhayatını doğrudan ilgilendiren 600 civarında seçilmiş kitaplardan oluşan bir kolleksiyonum daha var.
Bu gruba dahil kitapların sayısı her geçen gün artıyor.
Aşağıdaki kitapları U.S.A'dan yeni getirttim.


Gelecek olanlar var.

Anlatmak istediğim odur ki, öyle bir kütüphane yapabiliriz ki, sonuçta araştırmacıların tüm ihtiyaçlarını karşılamış oluruz.
51 yıldır fotoğraf çekiyorum. Hatırı sayılır bir arşive sahibim. Benim gibi bir çok doğaseverin de benzeri birikimleri olduğundan hiç şüphem yok.
Neden bunlar bir araya getirilmesin ki!
Bu bölümün yönetimini Sn.İsmail Haykır'a verin...
Sn. Aykut İnce'yi istihdam edin...
Dünya size hayran kalsın.

Takım: ODONATA / Agrion pulchellum
Çamlıdere / Dörtkonaklar - 2009
Şimdi dikkat!
Bu duyguyu sadece ben yaşamıyorum. Bu sadece benim arzum değil.
Bu yolu açabilirsek, neler olacağını hep beraber göreceğiz.
Örneğin. Sn. Ali Kozanoğlu'nun da çok özel bir kütüphanesi var.
O da benim gibi düşünüyor.
Onun yakın arkadaşları da...
Kısa sürede sonunda oluşacak kütüphane, inanın bana dillere destan olabilecek bir nitelikte olabilir.
Öncelikli sorun, işin patronajının nasıl oluşacağı yönünde!
Daha basit bir anlatımla, bu merkez nasıl kalıcı olabilir?
Sürekli olarak nasıl geliştirilebilir?
Bence, arzu edilenin tam aksine çok başlı bir idareye ihtiyaç var!
Çok başlı olmalı ki, birisi (!) aklına estiği gibi davranamasın!
Yani başta Çevre ve Orman Bakanlığı, olmak üzere ülkede var olan tüm orman fakülteleri, üniversitelerin biyoloji bölümleri, yabanhayatı ille ilgili sivil toplum kuruluşları ve doğal olarak Çamlıdere Belediyesi, bir şekilde işin parçası olabilmeli.
İşin içine asla siyaset girmemeli. Tüm korkum bu yöndedir.
Bu kurumlar bir araya gelirse dillere destan bir enstitü kurmanın yolu açılmış olur.
İlgili fakültelerin yabanhayatına dönük lisans ve lisans üstü çalışmaları için çok hoş bir ortam yaratmış oluruz.
Bu merkezde oluşturulacak bir program çerçevesi içinde çalışma yapacak insanlar için en az 15 gün yatılı kalma imkanı sağlamak, çalışmaları kolaylaştırdığı gibi inanıyorum ki özgünleştirecektir de...
Bu projenin gerçekleşebilmesi hiç de zor değil.
Çevre ve Orman Bakanlığı'nın dünya kadar arazisi var. Hatta, hazırda boş binası bile olabilir.
Saymış olduğum kurumlar bir araya gelebilse enstitüyü kurmak en fazla bir yılımızı alır.
Zaman içinde avcılıkla ilgili etnografik anlamda bir müze kurmak, zannedildiğinden çok daha kolaydır.
O müzeye armağan edebileceğimiz o kadar çok şey bulunabilir ki...
İnanıyorum ki bu konuda avcılar, kısa sürede işi bir yarış haline getirecektir.
Asıl yarış (!) bu alanda olmalıdır!
Sonuçta:
Çevre ve Orman Bakanlığı, yabanhayatının idaresi hususunda son sözü seslendirirken aldığı kararlara dayanak olarak sunabilecek ciddi bir oluşumun önemli bir parçası olacaktır.
Aksi halde "Zehirleriz" olmadı "kuyruk getirene üç beş veririz" şeklindeki bilimsel öneriler (!) yüzünden yıpranacağı kaçınılmazdır.
Bunun dışında;
Çamlıdere karlı çıkacaktır. Eşi olmayan bir yapının ev sahibidir.
Üniversiteler karlı çıkacaktır. Mensuplarına eğitim adına büyük bir kolaylık sağlanmıştır.
Yaşamını, yabanhayatının iyileştirmesine adamış pek çok doğa sever, kuruma kendine göre kişisel zenginliklerini bağışlarken, gelecek kuşaklara çok büyük bir armağan sunmanın mutluluğunu yaşama fırsatı elde etmiş olacaklardır.
Ne düşünüyorsunuz? Bu hayali gerçekleştirebilsek sizce de iyi olmaz mı?
Buyurun o zaman...
Sizleri dinlemek isterim...
Ah ki ah!
Prof.Dr.Uçkun Geray'ı gel de şimdi anma!
Bu yaklaşıma nasıl destek verirdi bi bilseniz...
Nur içinde yat Sn. Hocam.

Sarı Bantlı Kadife /Nymphalis antiopa
Kızıcaören Vadisi / Kızılcahamam - 04 Ekim 2009
Ölüm ve yaşam birbirlerine o kadar yakın ki...
"Birşeyler yapabiliriz" demek istiyorum...
Yoksa!
Yoksa, aklı bir karış havada,
Sapla samanı ayırd etmekten uzak bir nesil,
Yaşamın değerler manzumesini alt üst etmek için olanca hızı ile aramıza katılmaktadır.
30 sene geriye dönmek istemiyorum.
-!..
Ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız
Yaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız
Sen, en güzel yerinde olsan bile yaşamın
Alırlar, götürürler bir yerlere zamansız
Bütün o sevdiklerin, dostların, yakınların
Koyup giderler seni orada yapayalnız
Çalkalanır gidersin kapkara bir boşlukta
Ne sevinç, ne de keder; artık her şey anlamsız
Hakkın yok üşümeye, ağlamaya, gülmeye
Unutma! ölüsün sen, boş bir kalıpsın cansız
Her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya
Gördüğün gibi işte; bir ölüm var yalansız.
Ümit Yaşar Oğuzcan
06 Ekim 2009 / Ankara
Mehmet Emin Bora
Not:
Kelebek ve böcek tanımlamalarında uzman olmadığım için hata yapmış olabilirim. İkazınız olusa sizin adınıza düzeltirim. Bu zahmetiniz için de şimdiden teşekkür etmek isterim.