Bunu Afrika avlarında kullananlar varmış!
Gerekçe?
Av hayvanını acısız öldürmesiymiş!
E tank var! Hem güvenli dolan, hem avlan!
Balık için de denizaltıyı öneririm. Göre göre değil mi canım...

Pes doğrusu.
Bu da yetmiyor.
Dürbün ile, yüzlerce metre öteden donbeyi rontgenlemeye başlıyor.
Onun, özel (!) yaşamına giriyor. Silahının üzerine taktığı dürbün ile uygun mesafeden tetik düşürüyor.
Güm... Donbey çantada. (Nasıl olacaksa!)
Dürbünsüz atış yapılacak ise, çıkartıyor range finder'ı başlıyor hesaba.

Mesafe ölçer
Sonuç "gez, bir veya iki çıt yukarı".
Namlu yukarı kalkıyor güm...
Donbey yine çantada, onun şansı hiç yok ki!
Ama gelin görün ki avcı öyküyü böyle anlatmıyor!
Şehir efsanesi yaratacak ya... Başlıyor işine geldiği gibi anlatmaya...
"50 metre mesafeye kadar sokuldum. Beni fark etti. Olanca hızı ile bana doğru koşuyordu, 457 Winchester ile arka arkaya iki mermi yolladım. Sanki gökyüzü yarıldı (!) Ayaklarımın dibine yığıldığında aramızdaki mesafe 5 metreden azdı. Geriye döndüğümde rehberimin ve yardımcılarımın ağacın en üst dallarından bana bakıyorlardı. Gülümsedim. Alkışladılar. (Yani!)
Bunu yol yordam bilmezlere anlatır, efsaneni yaratmaya çalışırsın. Ne diyebilirim ki?
Ama bu an daha başka türlü de yaşanabilir.
Canım kardeşim, sen de o kadar sokulma be donbeye!
Kaşınan da sensin. Efsane tutkunu da sen!
Gel seni Afyon Bolvadin'e götüreyim -olmadı Tosya'ya gideriz- iyi huylu bir donbey bulalım.
Sen onu yine de korkut, o da seni kovalasın.
Al sana adrenalin...
Daha sonra da helalleşin. Kimsenin canı da yanmamış olur.
Üstüne üstlük kaymağını da al git. (Tosya'dan pirinç alabiliriz) Yolun açık olsun. Var git selametle...
(Ekmek kadayıfını mutlaka Afyon'dan al)

Bu senaryo avcıyı asla kesmez.
Maksat adrenalin.
Ama!
Ölümüne adrenalin.
Tamam öyle olsun.
Bizde çözüm çok.
Tehlilke ve korku arayanlar için başka seçenekler de var.
Yapılan bir araştırmaya göre İnsanlar arasında ölüme yol açan hayvanlar listesinin ilk sırasında sirvisinekler yer alıyor.
İngiliz Daily Telegraph gazetesinde yer alan, "En ölümcül 10 hayvan" listesinde birinci sırasında sivrisinek var.
Donbey ise 9. sırada
.
1- Sivrisinek: Sıtma parazitleri taşıyan sivrisinekler, her yıl iki milyon kişinin ölümüne yol açıyor.

2- Asya Kobrası
3- Denizanası
4- Büyük Beyaz Köpekbalığı
5- Afrika Aslanı
6- Avustralya Tuzlu Su Timsahı
7- Fil
8- Kutup Ayısı
9- Afrika Mandası
10- Kokoi Zehirli Ok Kurbağaları
Şimdi dikkat.
Şimdi birileri çıkıp "anlattıkların ehli manda, biz yabanisini avlıyoruz" diyebilir.
Ama çok önemli bir gerçeği göz ardı ederler.
Yabanhayvanları hala milyonlarca yıl önce oldukları gibi!
Gelişen ise insanoğlu. İnsansıdan insana varmaya çalışan evrimleşme süreci içinde bizi atalarımızdan farklılaştıran pek çok olay yaşandı. Biz değiştik, onlar ise aynı kaldı. Teknoloji onların fiziksel üstünlüklerini sildi süpürdü.
15 tonluk bir fil bir kurşunla yere yığılıyor. Anne veya babalarının ölümünü gören fil yavruları travma geçiriyor. Hafızlarında içler acısı bir anı kalıyor..
Sorun, bu hayvanın nasıl yabani kaldıkları değil, sorun av silahlarında teknolojinin eriştiği son noktanın av hayvanlarına karşı kullanılmasındadır.
Sorun merhamet eksikliğidir.
Bilinmelidir ki, insanın, hayvanla karşı karşıya gelmesinde, kuralları insanlar tarafından konulmuş bir sınır vardır. Bu sınır, akıl üstünlüğünün, insanın durması gereken noktadaki kurallarını içeren denetim mekanizmasıdır. Akıl gücü bu süzgeçten geçmez ve başı boş kalırsa, avlanmak, avcılık olmaktan çıkar.
Katliama dönüşür.
Örneğin; balık yakalamak amacı ile derelere elektrik veren veya uyuşturucu maddelerle balık avlamaya çalışan balıkçının yaptığı eylemde, baştan akıl var gibi görebilir. Halbuki bir veya birden fazla türün sonunu getirecek bu davranış aslında tamamen akıl dışıdır. Denetim mekanizmasının yeterince sağlıklı çalışmamasından ötürü akıl kötü yolda kullanılmış, sayısal çokluğu temin için sınırlar yasa dışı yollarla aşılmıştır.
Bu cürete karşı sadece bu tanımlama ile yetinmemiz mümkün de değildir. Bu davranış türü, aynı zamanda hakkından daha çok bir paya sahip olma arzusu taşıdığı için, en hafif tabir ile ahlâkla da bağdaşamaz.
İşte bu mantıkla, bu balıkçı, çok balık yakalamasına rağmen aslında avcı değildir.
Bıldırcın avlamak için, ses cihazı kuran,
Geceleri ışık yardımı ile tavşan veya bir diğer hayvanı avlamaya çalışan,
Ağır kış şartlarında yaban hayvanlarının fiziki imkânsızlıklarını kendisine avantaj sayan,
Motorlu taşıtlarla av yapan,
Teknik imkanları zorlayarak, geceleri gece görüş dürbünü kullanmak sureti ile av yapan,
Yasaların ön gördüğü avlanma metotlarının dışında avlanmayı alışkanlık haline getiren,
Yaban hayvanlarının çiftleşme (katım aylarında) dönemlerinde yabanıl tepkilerinin en düşük düzeye indiği anlarda av yapan,
Hayvanları yeme alıştırmak sureti ile onların en zayıf yönünden istifade yoluna giden,
Avcı kılıklı, ahlâk yoksunu kişi, gerçek avcıların, dolayısıyla insanların yüzkarasıdır.
Bilmem anlatabildim mi?

AVCILIĞININ KISA TARİHİ
EVRENSEL ÖLÇÜDE SORUMLULUK DUYGUSU
AVCILIĞIN FELSEFESİ
AVCILIĞIN ÖZÜ
AVCI AHLAKI
Başlıklarını taşıyan bölümleri kaleme aldığım "Avcı Eğitim Kitabı"nda çok çok önemli bir bölüm var. Burada bir avcının yaşamı boyunca geçireceği evreleri anlatmıştım.
Yani:
1- ÖĞRENME BASAMAĞI
2- SINIRLARA ULAŞIM BASAMAĞI
3- TROFE BASAMAĞI
4- METOT BASAMAĞI
5- SPORTMENLİK BASAMAĞI
Eğer bir avcı, bu basamakları yaşamamışsa!
Durum gerçekten vahimdir.
Benim itirazım, 500 tane yabandomuzunu, yasak avlanma metotları ile öldürenleredir.
Benim itirazım, kötü örneği ödüllendiren zihniyetedir.
Benim itirazım, onlarca delile rağmen kılını bile kıpırdatmaktan imtina eden idareyedir.
Benim itirazım, işin aslını faslını bilmeden "gazetecilik hatırına yanlışa methiye düzen" gazetecileredir.
Benim itirazım, gerçek dışı anlatımlarla "şehir efsanesi" yaratmaya çalışanlaradır.
Bilinmelidir ki bilinçli avlanma ile av hayvanları azalmaz, tam aksine çoğalır.
Bu nasıl olacak?
Kilit soru bu.
Üniversitelerin katkıları ile olacak. Başka bir yolu yok.
Şimdi sizlere anlaşılması çok kolay bir örnek vereceğim.

Kitabın adı: Türkiye'ye Ne olacak?
Yazar : Cüneyt Ülsever
Yazar anlatıyor:
(...) Tabii ABD'de Harvard, MIT, Yale hala bir ekol ve bunlar her sene "birbirimizi nasıl geçeriz" kavgası veriyor.
McDonald's dakikada 30 köfte üretiyor.
Ben, Burger King olarak 25 köftede kalıyorum.
"Bunun çözümü nasıl olur?" diye köfteciler gidip üniversitelere araştırma yaptırıyor.
Üniversiteler de onlara işe yarar, sonuç veren bilgilerle geliyorlar.
Bizde ise ''köfteden ne kadar çalsak'' hesabı yapılıyor. (sf:57)
Nasıl beğendiniz mi? İşte halimizin özeti bu.
Yabanhayatının idaresinde üniversitelerin belirgin bir payı yok...
Örnek:
Ayı avını açabilmek için sözde akademik bir destek arıyorlar!
Desteği veren kişi: "Ben o desteği vermeseydim, beni devre dışı bırakacaklar, dolayısıyla çok daha büyük bir sayıyı onaylatacaklardı" diyor.
-!..
İşimiz zor ki ne zor!
-!..

Senelerce "donbey" üzerine söylenen türküyü dinledim. Türküde anlatılmak isteneni üzülerek ve utanarak söyleyebilirim ki yeni öğrendim.
Bakın o türküde aslında ne anlatılıyormuş.
Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür. Çeltik tarlalarının sürülmesinde kullanılan manda (donbey) yazın sıcağında göletlere yatarak az kıllı olan derisini hem serinletmek hem sineklerden korumak amacıyla çamura bular.
Bunun içinde göletlerin ve çeltik tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine, gölgesine yatar.
İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur.
Yavrusunu sinek kapması da yavrunun sinek tarafından ısırılmasıdır.
Çünkü yörede "kapmak" sözü "ısırmak" anlamındadır. "köpek kapar" gibi.
Ayrıca “cız tutmak” diye bir deyim vardır. Bir tür sineğin hayvanların kuyruk altlarına girip ısırması ile oluşan ve hayvanı delirten oradan oraya sıçratan bir olaydır. Ardından “gördünmü” sözcüğü ile türküye devam edip akıl almaz olayların olduğunu vurgulayıp alay etmektedir.
İkinci kıtadaki “Öküzün torbadan düşmesi" ise: Öküzlerin hem yemlenmesi, ekine zarar vermemesi hem de zaman kazanmak için boyunlarına takılan yem torbasının öküzün boynundan çıKması ve öküzün yemeden içmeden kesilmesi anlamını taşır.
Üçüncü kıtadaki "müezzinin minareden uçması" da erenlere karışması "ermesi" anlamındadır.
Bağlantı bölümünde de "tirit yemeğini emeği karşılığı hak ettiğini" anlatıyor. Tirit: kuru ekmekleri sıcak su ile ıslatılarak yapılan bir yöre yemeğidir. durumu iyi olanlar et suyu soğan ve kıymada ilave edebilirler.
Türkü baştan sona içinde doğruları anlatan fakat ilk bakışta anlamsız gibi görünen bir ifade taşımaktadır.
Ozanın ince zekası, hiciv sanatının çok güzel bir örneğini sunmuştur. (Muhtelif internet sitelerinde derlenmiştir)

Neden utandığımı anlamışsınızdır.
İşte avcılık da böyle bir şey,
Bilmeden, anlamadan avcılığı gelişi güzel eleştirenlerin, konu üzerinde bir kere daha düşünmelerini özellikle rica ediyorum.

Ankara'da yaşıyorum. Havalar çok uzun bir zamandır sıcak gidiyor....
Ben ise üşümek istiyorum. Çocukluğumu özlüyorum...
Bir çocuk sütle beslenir, övgüyle güçlenir, sevgiyle yücelir.
Mehmet Emin Bora
02 Mayıs 2009 / Ankara